KİTAP TANITIMLARIM 10.

 


“MÜLKSÜZLER” (The Dispossessed) – Ursula K. Le Guin, Metis Y., 335 s., 17. Baskı, 2017.

“Mülksüzler”, muhtemelen birçok edebi kaynakta ölmeden önce okunması gereken kitaplar listesinde yer alıyordur. Kendi tarzında başyapıt seviyesine yerleştirilebilecek bir kitap. Bilimkurgu denilince genelde insanlar elektronik, uzay, makineler, fizik gibi terimleri akla getirirler oysa sosyal ve siyasi bilimler de kurgulanabilir. Nitekim bu kitapta da o tarz bir kurgu var. Aslında bilimkurguyu amaç değil araç olarak kullanan yazar bize kitabın isminin alt başlığı yaptığı kendi deyimiyle “ikircikli bir ütopya” sunuyor. Evet, tam olarak ütopya da diyemiyorum distopya da. Zira olumlu olduğu kadar olumsuz yönleri de olan iki toplum yapısını gözlemliyoruz kitapta.

Hain uzayında (Karanlığın Sol Eli de o uzayda bir gezegende geçmişti) birbirinin uydusu iki gezegende geçiyor olaylar: Anarres ve Urras. Hangisi hangisinin uydusu, nereden baktığına bağlı… Urras, bizim dünyamızın bir benzeri. Hem fakirlerin hem zenginlerin olduğu, devletlerin ve çatışmanın yer aldığı kapitalist bir dünya. Büyük kentler, lüks alışveriş merkezleri gibi günümüz dünyasında alışık olduğumuz hemen hemen her şey var. Anarres ise tek toplumdan oluşan, devlet olmayan anarşist bir toplum. Doğası daha düz ve çetin. Yaşam şatafatlı değil, daha zor doğa koşulları var. Kimsenin mülkiyeti yok. İnsanlar ortaklaşa çalışıp birbirlerine yardım ediyorlar. Cinsellik gibi tabular özgür bir şekilde aşılmış durumda. Çok eskiden Odo isimli liderin eşliğinde Urras’a gelinmiş ve anarşist bir toplum kurulmuş. Aslında zamanla ufak değişiklikler olmuş, bazen insanlar tam kabullenememiş yönetimsizliği. Bunlara kurgunun içindeki karakterler aracılığıyla değiniliyor.

Olaylar, Shevek isimli Urras’lı fizikçi başkarakterin etrafında gelişiyor. Kendisinin uzay-zamanla ilgili iletişimsel devrim yaratabilecek bir formülü var. Anarres’te zaten bilinmektedir bu ama o dış uzaya yaymak istemektedir bunu, insanlığın yararı için. Dolayısıyla Urras’a yolculuk yapar. Bunu, Anarres’teki insanların çoğu kabullenemez, hatta hain gözüyle bakanlar da olur. Olaylar şimdiki zamanda Shevek’in Urras’ta yaşadıkları ve geçmişte Anarres’te yaşadıkları şeklinde ilerliyor. Dolayısıyla kitaptaki bölümlerin adı da bir Anarres, bir de Urras şeklinde ardışıklı gidiyor. Shevek başlarda bu yeni ve baş döndürücü dünyanın büyüsüne kapılsa da sonradan kendini iktidarın, hırsın, sınıf ayrımının ve çatışmanın içinde bulur. Çalışmasını da Urraslılar sırf kendi gezegenleri için istemektedir zaten. Shevek bu dünyada birçok şeye şaşırmaktadır. Gereksiz eşyalara, mağazalara, lükse vb. Sonunda Urras’ın cehennem olduğuna kanaat getirir. Onun istediği insanca yaşamak ve sevgidir. Hiçbir otoriteye hizmet etmemektir. Ayrıca Anarres’te Takver isminde sevdiği bir kadın vardır. Onunla aralarındaki ilişki ve diyaloglar da kitabın ilgi çekici kısımları arasında. Urras’ta da Vea isminde bir kadınla kısa bir ilişkisi olur. Bu iki farklı dünyada iki farklı kadınla yaşanan ilişki de birbiriyle kıyaslanması açısından ilginç bölümlerdi.

Kitap bize iki farklı dünya ve toplum sunuyor. İkisinin de olumlu-olumsuz birçok yanını gösteriyor. Seçim bizim belki de. Ben Anarres’i seçiyorum. Bu arada gezegenlerin isimlerine dikkat ettiğimizde Anarres’in anarşiden, Urras’ın da USA ve USSR’den geldiğini görüyoruz. Aslında Urras tam da bizim dünyamız. Kurguda macera dolu sürükleyici olaylar pek yok. Karakterler arasındaki diyaloglarla güçleniyor kitap. Zaten dediğim gibi, bilimkurgu veya fantastiği bir araç olarak kullanmış yazar. Bu kitap rahatlıkla kuramsal bir deneme kitabı olabilirdi ama kurgu tercih ediliyor. Bize de zengin ve leziz alt metinler çıkıyor.

SEÇTİĞİM ALINTI:

“ Urras’ta, biz Anarreslilerin gereksinim duyacağı hiçbir şey yok, hiçbir şey! Yüz yetmiş yıl önce eli boş ayrıldık, haklıydık da. Hiçbir şey almadık. Çünkü burada devletlerden ve silahlarından, zenginlerden ve yalanlarından, yoksullardan ve sefaletlerinden başka bir şey yok. Urras’ta doğru hareket etmenin, temiz bir yürekle hareket etmenin yolu yok. İçine kar, zarar korkusu ve güç isteği girmeden, yapabileceğiniz bir şey yok. Hanginizin diğerine ‘üstün’ olduğunu bilmeden ya da kanıtlamadan bir başkasına günaydın diyemezsiniz. Diğer insanlara kardeş gibi davranamazsınız, onları kullanmanız ya da aldatmanız, onlara emretmeniz ya da itaat etmeniz gerek. Başka birine dokunamazsınız, yine de sizi yalnız bırakmazlar. Özgürlük yok. Bir kutu-Urras bir kutu, bir paket, bütün o sarmalanmış, güzel mavi göğüyle, çayırları, ormanlarıyla ve büyük kentleriyle kutuyu açıyorsunuz, peki içinde ne var? Toz içinde kapkara bir bodrum ve ölü bir adam. Elini başkalarına uzattığı için eli koparılmış bir adam. Sonunda Cehennem’e vardım. Urras başka bir şey değil; Cehennem Urras.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER