KİTAP TANITIMLARIM 106.

“TUHAF KURGU YAZMAK ÜZERİNE NOTLAR, Seçme Yazılar “ (Notes on Writing Weird Fiction)- H. P. Lovecraft, Laputa Y., 124 s., 1. Baskı, 2019.

 

“Kaçışımın edebiyatına düşkünüm.”

 

Dilimizde hala okuyacak bir Lovecraft kitabı bulmak benim için çok hoş. Tüm kurgu eserlerini ve şiirlerini, bir de “Edebiyatta Doğaüstü Korku” adında incelemesini okuyup değerlendirmiştim daha önce. Elimdeki kitapta ise Lovecraft’ın denemeleri ve birkaç mektubu yer alıyor. Laputa Kitap yine iş başında.

Daktilonun arkasından çıkan Cthulhu dokunaçlarıyla, yine güzel bir kapak tasarımına imza atılmış. Kitapta 16 farklı yazı var. Bunların 3’ü mektup. R. Michael, Clark Ashton Smith ve August Derleth’e yazılmış bu mektuplar. 7 tanesi edebiyat ve yazmak üzerine denemeler. 4 tanesi siyaset ve siyaset felsefesi üzerine. 1 tanesi Robert E. Howard’ın ölümünden sonra onun anısına yazılmış bir yazı iken geri kalan 1 tanesi ve en ilginç olanı ise kediler ve köpekler hakkında.

Lovecraft okurlarının ilgisini en çok mektupların çekeceğini düşünüyorum. Çünkü burada Lovecraft kendini, hayatını, yazım ve yayım süreçlerini, öykülerinin bazılarının oluşumunu anlatıyor. Düşsel kurguların kendisi için öneminden bahsediyor. Poe ile ilk tanıştığında hayatının değiştiğini söylüyor. Elbette bu tanışıklık fiziki değil, zira Poe’nun ölümünden 41 yıl sonra doğmuştur Lovecraft. Etkilendiği diğer yazarlardan da bahsediyor. Lord Dunsany, Arthur Machen gibi… Tavan arasındaki babasının kitaplığından, çocukluğunda okuduğu eserlerden, tuhaf kurguya olan ilgisinden bahsediyor. Her ne kadar fantastik kurgucu olsa da kendisi materyalist birisi. Doğaüstü inançları yok. Genelde geceleri ayakta olur ve yazarmış Lovecraft. Gece 2 ila sabah 6 arası yazarmış. Fazla uzatmazmış yazmayı, 3 günde tamamlarmış bir öyküsünü. Bazen gördüğü rüyalar öykü olmuş ki bunlardan birisini anlatıyor mektuplarından birinde. Anlattığı rüya baştan sona “Randolph Carter’ın İfadesi” adlı öyküsü aslında. Yalnızca karakterler değişiyor, rüyasında onlardan birisi kendi oluyor. Daha önce de “Sarnath’a İnen Ölüm Hükmü” öyküsünü de rüyasında görmüş. Ayrıca “Necronomicon”dan da gerçekmiş gibi bahsediyor bir mektubunda. Lovecraft’ın yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini, hayatından bazı parçaları bu mektuplarda okumak çok keyifliydi.

Kuramsal denemelerinde ise kendi tuhaf kurgularını yazarken izlediği yol, püf noktaları, dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgiler var öncelikle. Lovecraft ayrıca mütevazi imiş, çünkü edebiyat konusunda pek değerli eserler yaratmadığını ama anlattıklarına dikkat etmeseydi ortaya çıkan sonucun daha kötü olacağını söylüyor. Edebi kompozisyonun, kurgunun nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Özellikle Lovecraft öykülerindeki gittikçe yükselen dehşet, fazlalık hiçbir bölümün olmaması ve çarpıcı finallerin ne kadar titizlikle ve bilinçli oluşturulduğunu gördüm yazdıklarında. Dikkatimi çeken ve sonuna kadar katıldığım bir nokta da ne kadar gerçekdışı görünürse görünsün öykülerin mutlaka ciddi ve inandırıcılığının yüksek olması gerektiğini, karakterlerin yaşadıkları olağanüstü ve dehşet dolu deneyimlere aynı bizim gerçek dünyada verdiğimiz gibi tepkiler vermesi gerektiğini belirtmesi. Ayrıca şiirde vezin düzeni ve uyak, dilin doğru kullanımı gibi teknik yazılar da yer alıyor. Bu kısımlar özellikle fantastik öykü ve şiir yazanlar için ilgi çekici görünüyor. Ayrıca gezegenler arası bilimkurgular üzerine de (o dönemler meşhur olsa gerek) fikirlerini belirtiyor. Nasıl olması ve olmaması gerektiğini anlatıyor.

Siyasi yazılarında Lovecraft’ın tarih, savaşlar, ırklar ve yönetim biçimleri üzerine düşüncelerini okuyoruz. İnsan doğasından dolayı savaşların kaçınılmaz olduğunu belirten Lovecraft, 1. Dünya Savaşı’na büyük bir suç olarak bakıyor yine de. Neden diyecekseniz Lovecraft ırkçı fikirlere sahiptir. Uygarlığı sürdürecek ve en üstün ırkı Cermenler olarak gördüğü için birbiriyle savaşan bu ulusları kınıyor. Aslında bunların birleşip Slav ve Moğollara karşı durmasını savunuyor. Demek ki bu milletlerin güçleneceğini öngörüyordu. Yönetim biçimlerini teker teker eleştirip kendisinin aristokrasi yanlısı olduğunu söylüyor. Aristokrasiyi, insan hayvanı için katlanılabilir kılan incelikleri yaratabilecek tek vasıta olarak görüyor. Lovecraft anlaşıldığı üzere üstün gördüğü ve eğitimli ırklar dışındaki insan kitlelerini aşağılık ve hayvanlarla aynı görüyor. Evet, burada kendisinin anlattıklarını yorum katmadan yansıtmış bulunuyorum. Söylediklerine katıldığımı düşünmeyin. Ya da ne kadarına katılıp ne kadarına katılmadığımı… Lovecraft benim için kozmik korku kurgusu konusunda öyküleriyle önemlidir, bunu belirteyim yalnızca.

Son olarak bahsetmek istediğim yazısı ise fikirlerimi söylememeye dayanamayacağım bir makale. “Kediler ve Köpekler” adlı bu yazıyı okursanız muhtemelen sinirleneceksiniz. Kediler ve köpeklerden bahsediyor evet. Ayrıca kedi sever ve köpek severlerden. Yani hayvanları böyle ayırıp kediyi deli gibi övüp, yüceltip, köpeği yerin dibine sokmasına katlanmak zaten zor ama en zoru insanları da bu şekilde ikiye ayırması. E, ben ikisini de çok severim ne olacak? Kedinin soylu, köpeğin köylü olduğundan tutun da kedi sevenlerin nasıl asil ve güçlü, köpek sevenlerin ne kadar ezik ve duygusal olduğuna kadar hayretler içinde okuyacağınız bir yazı açıkçası. Evet, bazı katıldığım noktalar var. Mesela kedinin temiz olması, çevikliği gibi ama çok çok az gerçekçi nokta olduğunu düşünüyorum yazıda. Köpekten nefret edip kediyi sevmesini gerekçelendirmeye çalışırken ağır gaf yapmış diye düşünüyorum. Maalesef...

Sonuç olarak Lovecraft hayranı olup diğer kitaplarını tamamladıktan sonra buradaki bazı yazılarını, özellikle mektupları okumak ilginizi çekecektir. Eğer aynı zamanda yazıyorsanız, daha fazla deneme ilginizi çekecektir. Eh, birkaç tane de belki sinirinizi bozacak yazı var ama belki siz katılırsınız, bilemem.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Yüksek ihtimalle kozmos bizim görünürdeki evrenimizin, küçük dünyamızın ve organik varlıklardan oluşan önemsiz türümüzün yalnızca anlık, göz ardı edilebilir bir kazadan ibaret olduğu, değişen ve birbiriyle etkileşen kuvvetlerden oluşan ebedi bir kütle. Dolayısıyla ciddi gerçeklik algım, güzelliğe tutkun biri olarak bulunduğum doğaüstü pozisyonla oldukça güçlü bir tezat oluşturuyor. Estetik söz konusu olunca doğa kanunlarından tuhaf uzaklaşmalar, dehşete düşürecek kadar eski dünyalardan ve olağandışı boyutlardan garip görüntüler, bilinmeyen kozmosun eşiğindeki yine bilinmeyen dış boşluklardan yüzeysel bilgiler olması fikri kadar ilgimi çeken hiçbir şey yok. Sanırım hiç ama hiç inanmadığımdan bu gibi şeyler daha bile ilgimi çekiyor!”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER