KİTAP TANITIMLARIM 145.

“MATHILDA” – Mary Shelley, İthaki Y., 128 s., 2 Baskı, 2019.

 

“Başıma gelen felaket beni mahvetti; ölmek üzere olduğumu biliyor ve bundan mutluluk duyuyorum.”

 

Masum duygularla hayatta en sevdiği insan olan babası tarafından ensest aşka maruz kalan genç kız Mathilda’nın hikâyesine buyurun. Ruhunuz kaldırırsa tabii.

Efsane “Frankenstein”ın yaratıcısı Shelley’nin bu kitabı, yazıldığı zamanlar yayımlanmamış. Gerekçe tabii ki konunun o döneme göre çok rahatsız edici görülmesi. Yazarın ölümünden sonra diğer müsveddelerinin arasında bulunmuş ve tamamlanmış bir hikâye olduğu için çok sonradan yayımlanmış.

Kitap, Shelley’nin hayatıyla ilgili bir kronoloji, sonra Elizabeth Nitchie’nin kitapla ve yazarın hayatıyla ilgili bazı önemli bilgiler verdiği Önsöz’ün ardından 23. sayfada “Mathilda” ile başlıyor. 115. sayfadan itibaren de tamamlanmamış müsvedde öykü “Hayaller Âlemi” yer alıyor. İthaki Yayınları’nın “Karanlık Kitaplar” serisi altında yayımladığı kitap, doğaüstü korku ya da gerilime dair hiçbir öğe içermiyor. Hikâyenin karanlığı, travmatik bir olay sonucu yaşama dair tüm bağlılığını, neşesini yitirip bir kır evinde yapayalnız inzivaya çekilmiş ana karakterin duygu ve düşüncelerinin yarattığı tamamen boğucu bir depresif atmosferden kaynaklanıyor. Hem de ne ümitsiz, ne depresif atmosfer…

Ölümü yaklaşan Mathilda, arkadaşı Woodwille’e, yüz yüze anlatmaya cesaret edemediği trajik hikâyesinin tüm ayrıntılarını bir mektupta yazıyor. Novella da bu mektuptan oluşuyor. Biz okuyucu, mektubu okuyoruz. Aslında Woodwille ile bir ilişki yaşayabilirdi Mathilda. Kibar, ince ruhlu ve sevecen Woodwille’i hayatının aşkı yapabilirdi. Öncesinde yaşadığı travma sonucu tamamen kalbi ölmüş olmasaydı…  Etik olarak intihara da karşı olan Mathilda, yaşayan bir ölü gibi her saniye acı çekmektedir…

Yazar, zaten içinde bulunduğu akıma uygun şekilde romantik edebiyatı, dilinde yoğun olarak kullanıyor. Düzyazı olmasına rağmen yer yer şiirlerle, edebi eserlerden ve yazarlardan alıntılarla da bezenmiş şairane üslup, had safhada. Çevirmen de bunu, kelime seçimleriyle uygun biçimde yansıtıyor. Zaten yazarın eşi de dönemin ünlü şairlerinden Percy Shelley… Ayrıca bu hikâyenin yazarın hayatından gerçekler içerdiğini, karakterlerin gerçek kişilere gönderme olduğunu iddia eden akademik çevreler varmış. Mathilda aslında yazarın kendisi, Woodwille ise Percy Shelley ve Mathilda’nın babası da aslında yazarın babası deniliyor yani!

Kurguda olay örgüsü az ve düz. Daha çok biçare, ölümcül şekilde ümitsiz Mathilda’nın duygu ve düşüncelerine maruz kalıyoruz. Okurken içiniz şişebilir. Depresif bir dönemizdeyseniz özellikle zorlanabilirsiniz. Kurguda ufak düzensizlikler göze çarpıyor, karakterler epey basmakalıp ve trajiklik boyutu bazen fazla abartı noktalara ulaşıp gerçekçiliği sarsıyor. Onun dışında derin ruh halinin diplerinde dolaşan şairane cümleler, tarz ile uyumlu bir birliktelik sergiliyor.

Kitabın sonundaki yarım kalmış “Hayaller Âlemi” adlı öykü ise düşsel bir sahnede geçiyor. Yazar kendisi, “Hayal” ismindeki bir peri sayesinde Cennet Bahçeleri’ne gidiyor. Orada Diotima’nın hikâyesini dinleyip, sonra Mathilda ile tanışıyor ve Mathilda ona hikâyesini anlatıyor kısaca. Yazar bunu “Mathilda”ya ek olarak yazacakmış da yarım kalmış sanıyorum. Bu arada kitabın kapağını çok beğendim. Bu hikâyeye ancak bu kadar iyi kapak tasarlanabilirdi. Fallik göndermeler, karanlık atmosfer müthiş!

Sonuç olarak gerçekçi, sarsıcı, yoğun depresif ve trajik bir hikâye okumak isterseniz deneyebilirsiniz diyorum. Aşırı bunalıma hazır olun ama… Şunu da eklemek istiyorum ki kızını doğururken eşini kaybeden babanın, eşinin ruhunun kızına geçtiği inancı da psikanalitik olarak dikkate değer bir durum. Üstelik bu hikâyenin yazıldığı tarihlerde henüz psikanaliz diye bir kavram yoktur.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Çılgın, gözü dönmüş, bedbaht Mathilda değil; kendini uzlete çekmiş, bağrını kargaşadan ve fena yeislerden uzak tutmaya gayret etmesi gereken genç bir münzeviydim artık. Edindiğim, rahibe kıyafeti olmayan acayip elbise, mevcudiyetimin yalnızca şahsım tarafından bilinen bir sır olduğu bilgisi, bundan böyle ebediyen mahkûm olduğum yalnızlık, yaralı kalbimi mutedil düşüncelerle besliyordu.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER