KİTAP TANITIMLARIM 172.

“HOWARD P. LOVECRAFT – Karanlıklarda Yazan Adam” (Celui qui ecrivait dans les tenebres) – Kolektif, Alfa Y., 110 s., 1. Basım, 2022.

 

“Kapkara sonsuzluk denizinin ortasındaki dingin cehalet adasında yaşıyoruz ve uzaklara seyahat etmek bize göre değil.”

 

Lovecraft’ın dilimize çevrilmiş tüm işlerini tüketip detaylı tanıtımlar yazdıktan ve geriye hiçbir şey kalmadığını düşündükten sonra yeniden, en azından onunla ilgili bir kitap görmek benim adıma çok güzel. Bu bir çizgi roman. Aslında çizgi olmasına çizgi de roman değil tabii, biyografik bir anlatı. Dergi, magazin boyutlarında bir formatta kitap. 1925’ten, Lovecraft’ın ölümüne (1936) kadar bir zaman diliminde geçiyor olaylar. Brooklyn, Providence, New Orleans; mekânlar. Özellikle, Cthulhu Mitosu’na da katkı yapan ve böyle öykülerini de daha önce tanıttığım bazı yazarlar olan Frank Belknap Long, Robert E. Howard (Conan’ın yaratıcısı), Robert Bloch (“Sapık”ın yazarı) gibi yazarlarla Lovecraft’ın arkadaşlığı, temasları, mektuplaşmaları, yaşadıklarına ve Lovecraft’ın bazı öyküleri yazma sürecine odaklanıyor kitap.

İşin çizgi tekniği yorumunu bu konuya hâkim olanlara bırakıyorum. Ben metni tanıtacağım. Çizimlerden duygusal olarak çok etkilendim diyemem.  Metni okuyunca zaten bir seferde rahat bitirilebiliyor kitap, bakmayın sayfa sayısına. Sonuçta konuşma balonu okuyorsunuz. Lovecraft öyküleri yazarken canlandırılan bazı sahneler ise görsel anlamda güzel olmuş. Lovecraft’ın genelde edebiyat çevrelerindeki sohbetleri, yaşadıkları anlatılıyor. Yukarıda bahsettiğim yazarlar dışında ilgimi çeken, sanatçı Houdini ile tanışma ve batıl inançlara karşı iki ateist olarak bir kitap yazmalarının hikâyesi. Ayrıca Robert E. Howard’la faşizm hakkında yazıştıkları mektup. Kitap zaten Lovecraft’ın bilinen bazı özelliklerine de odaklanıyor. Bunlardan birisi ırkçı fikirleri. Kitapta bir sahnede evin siyahi kadın hizmetçisine ceketini uzatırken yan gözle tiksinerek bakıyor. Bir sahnede Yahudi bir çifte huzursuzca bakıp yaşadığı yere uygun olmadıklarını söylüyor. Oysa eşi de bir Yahudi. Bu konuya arkadaşları da değiniyor ve birisi şöyle diyor: “Bu onun, hayattaki çelişkilerinden yalnızca birisi.” Dondurmaları çok sevmesi ve deniz ürünlerinden tiksinmesi, sosyalliği ve insanları sevmemesi, mektuplaşmayı sevmesi diğer ona ait kitapta değinilen özellikler. Yapıtlarının bazılarını yaratma ve dergilerde yayınlama süreçleri işleniyor. Arkadaşlarıyla Poe’nun mezarının yanında sohbet ederek sabahlamaları, orada Lovecraft’ın yeni yazıyor olduğu “Charles Dexter Ward”dan bahsetmesi yine güzel sahneydi. Houdi’nin ölümünü bir sokak gazetesi satan çocuktan öğreniyor. Fakat asıl Robert E. Howard’ın ölümü onu derinden etkiliyor. Henüz 30 yaşında, kafasına silahla sıkıp kendini öldürüyor Howard. Bunun dışında Lovecraft’ın astronomi ilgisi, teleskobuyla geçirdiği zamanlar, yeraltı mağaralarına ilgisi, yolculukları, kaldığı otel odaları gibi olay ve olgular kitapta sizi bekliyor. Gökyüzü ve yeraltı… Sanırım bir tek yeryüzüne ilgisizmiş Lovecraft… Son olarak da ölüm sürecinde yaşadıkları ve gözlerini kapatmasıyla kitabı bitiriyoruz. “Ebediyetin bağrında uyuyan ölü değildir; tuhaf çağlardan sonra ölüm bile ölebilir!”

Kozmik korkunun yaratıcısı Lovecraft fanlarının -onun öykülerini ve hayatını okuduktan sonra okunmasının daha uygun olacağını düşündüğüm- raflarında bulunması gereken bir kitap.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

Robert Howard’dan Lovecraft’a mektup:

“Sevgili dostum. Faşizme kuşkulu yaklaştığım için beni ‘insani gelişmeden’ yoksun olmakla suçluyorsun. Savunucularının -kim olursa olsun-, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesi ‘insanlık düşmanı’ olarak nitelendirdiği bir sistemden fazla bir şey beklenemez. Biliyorum, şu aralar demokrasi ile alay etmek pek moda fakat demokrasi dünya sorunlarının sorumlusu değildir. Bu sorunların en büyük sorumluları bugün ‘memleketi kurtarmak’ isteyenlerle aynı kişilerdir. Elbette savunduğunuz türden bir faşizmin herhangi bir despotizm unsuru ve düşünce özgürlüğüne yönelik bir zulüm içermediğini iddia ediyorsunuz. Sizin savunduğunuz bir nevi zehirsiz bir kobra yılanı, kokusuz ir kokarca, adeta yarasız bir cüzzamdır. Yüksek medeniyet sahibi olduğunu iddia eden kişiler yırtıcılıklarını daima bu tarz beyanların arkasına gizlediler. Dostunuz Mussolini hayli çarpıcı, çağdaş bir örnektir. Silahsız bir ülkeyi sahip olduğu bencil sebeplerle değil; bombalayarak, on binlerce savaşan ya da savaşmayan insanı yakarak, gazla zehirleyerek işgal etmiştir. Oh hayır; kendi iddialarına göre bu sadece sanat, kültür ve ilerleme uğrunaydı. Tıpkı Alman savaşının beyefendilerinin tötönik kültürün avantajlarını kör ve cahil bir dünyaya ateş ve çelikle yaymaya kararlı oluşları gibi. Uygar milletler asla, asla ve asla kasaplıkları, tecavüzleri, yağmaları için bencil sebepler gütmez. Bunu sadece korkunç barbarlar yapar.”

 

Lovecraft’tan bu mektuba cevap:

Kitapta J

 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER