KİTAP TANITIMLARIM 119.

 

“CTHULHU MİTOSU ÖYKÜLERİ 4. KİTAP” - (Tales of The Cthulhu Mythos 4) – Kolektif, İthaki Y., 302 s., 1. Baskı, 2001.

 

Bundan bir önce, bu serinin 3. kitabını tanıtmıştım. Bilmeyenler için tekrar hatırlatayım, zamanında İthaki Yayınları, Lovecraft’ın “Cthulhu’nun Çağrısı” ve “Deliliğin Dağlarında” kitaplarını bu serinin ilk iki kitabı olarak bastı. Ardından, çoğu Lovecraft’ın bizzat arkadaşı ve mitosa katkı yapan onun çağdaşları olmak üzere farklı yazarlardan derlenmiş Lovecrafvari öyküler toplamasıyla 3. kitabı yayımladı. Nihayet 4. ve son kitapta ise yine farklı yazarlardan aynı tarz öyküler derlemesi yer alıyor. Ancak, burada işler biraz farklılaşıyor. Açıklayalım.

Öncelikle daha günümüz yazarları yer alıyor bu seçkide. Önceki kitaptaki öykülerle arasında 40 yıl kadar var; hepsi 70’lerde yayımlanmış. 3. kitaptaki öyküler Weird Tales dergisinde basılmış; yani belli bir konseptte, ortamda, yazarlar ve öyküler daha sıkı fıkı bağlıydılar. Öykülerin yapısı birbirlerine çok benziyordu. Burada ise yazarlar daha bağımsız, öyküleri kendi derlemeleri içerisinden seçilmiş. Tarz olarak Lovecraft öyküleri ve birbirleriyle benzer yanları olsa da farklı yanları da var. Daha insan odaklı öyküler bunlar. Lovecraft öykülerinde insan önemsizdir, kozmik dehşet daha ön plandadır. Elbette bu öykülerin ana çatıları da yine gizemli bir yerin, gücün keşfedilmesi, rahatsız edilmesi sonucu meydana gelen kozmik dehşet/yaratıklar ekseninde dönüyor ama öykülerin işleyişinde daha günümüz yazarlarının dil ve üslubuyla karşılaşıyoruz. Karakterler daha ön planda. Atmosfer daha eksik. Öykülerde gereksiz detaylar ve fazlalıklar var. Klasik yazıma göre daha az etkiledi dolayısıyla beni. 9 yazar ve öykü yer alıyor. Bunlardan sonuncusunu ayrı tutacağım, zira tarz olarak derlemenin en farklı öyküsü. Stephen King haricindeki yazarları ilk kez okudum bir de. Öykü listesi şöyle:

“Derinlerden Gelen Dehşet” (The terror from the Depths) – Fritz Leiber

“Surtsey’le Yükseliş” (Rising with Surtsey) – Brian Lumley

“Soğuk Baskı” (Cold Print) – Ramsey Campbell

“Lloigor’ların Dönüşü” (The Return of the Lloigor) – Colin Wilson

“Kayığım” (My Boat) – Joanna Russ

“Çubuklar” (Sticks) – Karl Edward Wagner

“Birinci Sınıf Öğrencisi” (The Freshman) – Philip Jose Farmer

“Kudüs’ün Kaderi” (Jerusalem’s Lot) – Stephen King

“Ghooric Bölge’nin Keşfi (Discovery of the Ghooric Zone-March 15, 2337) – Richard A. Lupoff

“Derinlerden Gelen Dehşet”, adı üzerinde, yeraltına inen kuyularda jeolog babası tarafından uyandırılan dehşeti anlatan birinci anlatıcıdan aktarılan olaylara tanıklık ettiriyor bizi. Yavaşça artan dehşet, finalde doruk noktasına ulaşıyor. Bu yapı Lovecraft öykülerinde de var, ancak bu 53 sayfalık öyküde fazlalıklar olduğunu düşünüyorum. Öykünün yapısı, zamanın uzun tutulmasından dolayı novellaya kayıyor. Ana kozmik kötü karakter ise Cthulhu. “Surtsey’le Yükseliş” yine Cthulhu ile ilgili. Deli gömleği giydirilen anlatıcı, yaşadıklarını anlatır ifadesinde: “Kimse bana inanmıyor ama bir dinleyin hele!” Mitolojiye ve kayıp kıtalara göndermeler var ayrıca öyküde. “Soğuk Baskı”, Yüce Eskiler (Great Old Ones) ve Y’golanac ile ilgili. Diğer öykülere benzer bir yapıda ama yazarın dilini, betimlemelerini daha çok sevdim. “Lloigorların Dönüşü”, adı üstüne Lloigorlarla ilgili. Yazar, Lovecraft ve Arthur Machen gibi klasik korku yazarlarının ismini de öyküde zikrederek göndermeler yapıyor. “Kayığım”, zayıf bir öykü. Bir kayıkla zamanda geriye yolculuk yapılıyor. Lovecraft’la ilgili temalar böyle havada asılı kelimeler gibi ruhsuz işlenmemeli. “Çubuklar” adlı öyküde geçmişte askerken ormanda gizli bir alanda ilginç şekilli çubuklarla örtülü bir mağarada bir dehşeti uyandıran ve kaçan anlatıcının yıllar sonra bu konuda peşine düşen diğer karakterler ve akademisyenlerle beraber olayı kurcalayıp Yüce Eskiler’i uyandırması işleniyor. “Birinci Sınıf Öğrencisi” adlı öyküde kurcalayıp kötü güçleri uyandıran ve başına bela getiren, bir üniversite öğrencisidir. Burada, dehşetin daha arka planda olmasını sevdim, gerilime katkı sağlıyor. Stephen King’in öyküsünde ise “Jarusalem’s Lot” adlı yıkık dökük eski bir kasabadaki geçmişin laneti açığa çıkıyor. King’in vampir romanı “Salem’s Lot” (Korku Ağı) ile karıştırmayın. İsmi çok benziyor, evet.  Öykü, yaşadıklarını arkadaşlarına anlatan ana karakterin mektupları üzerinden ilerliyor. Daha önce mitosun bazı öykülerinde de geçen “De Vermis Mysteriis” adlı okült bir kitap geçiyor öyküde. Aklıma Norveçli Black Metal efsanesi Mayhem’in intihar eden eski vokalisti Pelle (Dead) geldi. Grubun “De Mysteriis Dom Sathanas” adlı albümünün ismini bir öyküde okuduğu kitabın adından aldığını, bu kitabın büyülü olduğu ve dünyada gerçekten tek bir adet var olduğunu, onu bulmak için araştırma yaptığını söylüyordu bir röportajında. Onca öykü okudum ben de, hiç rastlamadım o kitaba. Acaba o kitap bu mu? İsmini değiştirdi biraz belki, neden olmasın. Neyse, bu arada King’in daha önce okuduğum bir öyküsü daha var Cthulhu Mitosu ile ilgili: “Crouch End Sokağı” idi yanlış hatırlamıyorsam ismi. Kendi öykü derlemelerinden “Rüyalar ve Karabasanlar” kitaplarından birinde yer alıyor ve aynı adla yayımlanmış TV dizisinin de bölümlerinden birisi.

Gelelim, apayrı tutmak istediğim son öyküye. Şu ana kadar seçkilerdeki öyküler az-çok birbirine benziyordu. Son öykü “Ghooric Bölge’nin Keşfi”, bilimkurgu/distopya tarzıyla seçkilerdeki tek örnek. 2337 yılında geçiyor. Sayborglaştırılmış 3 mürettebatlı uzay gemisi, Plüton’un ötesindeki yeni keşfedilmiş 10. gezegen Yuggoth’a giderler. Yuggoth, Lovecraft’ın bazı öykülerinde ve şiirlerinde geçen bir gezegendi. Hatta daha önce tanıttığım şiir kitabının adı da “Yuggoth’tan Mantarlar” idi. Öykü, değişik bir deneyim yarattığı için okuması keyifli oldu diyebilirim kendi adıma. Aslında kozmik korku öykülerinden, uzay-zamanın ötesinden gelen yaratıklardan örülü öykülerin hepsinin dünyamızda geçmesine mantıklı bir alternatif olmuş bu. Neden uzayda ve gelecekte geçmesin ki hakikaten. Keşke daha çok öykü yazılsa böyle. Ayrıca öyküde gelecekteki dünya da anlatılıyor. Yeni devletler, yeni siyasi düzenler. Feminist bir dünya, kadın hükümdarlar, androjen insanlar vs. güzel fikirler var. Ancak bu kadar övdüğüm öyküye getireceğim eleştiriler de var. Bu kadar güzel ve geniş fikirlerle roman olurmuş bu. Yüzeysel kalmış ve hızlıca geçiştirilmiş 30 sayfada. Yuggoth’taki ana olay neyse de, söylediklerim dünyanın gelecekteki durumuyla ilgili. Finalde de Lovecraft’ın doğumundan tam 400 yıl sonra Yuggoth’ta Shoggoth’ların dehşetine tanık oluruz. Dünyadaki evrimsel süreçte de Deep Ones ortaya çıkmış bu arada.

Sonuç olarak Lovecraft hayranlarının göz atmak isteyecekleri bir seçki. 3. kitaptaki öyküler daha iyi olsa da, oraya kadar okumuşsanız seriyi tamamlamak isteyeceksiniz. Lovecraft’ın tüm işlerini ve seçkideki önceki kitapları okumadan bunu okumanızı tavsiye etmem. Bana gelince, sanırım dilimizdeki Lovecraft ve onun yarattığı mitosla ilgili kitapları tamamlamak istiyorum. Geriye bir şey kaldıysa. Bu arada serinin kitap kapakları da yanılmıyorsam Pieter Brüegel resimlerinden detaylar.

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER