KİTAP TANITIMLARIM 205.

“FAUST” – Goethe, Doğu Batı Y., 573 s., 3. Baskı, 2013.

 

“Mucizedir, inancın en sevdiği çocuğu…”

 

Faust, ruhunu Şeytan’a (Mefistofeles) satar ve olaylar gelişir… Okuduğunuz için teşekkürler…

Faust söz konusu olduğunda hepimiz bunu biliyoruz sanırım. İyi de, altı yüz sayfaya yakın bir kitapta ne yazıyor? Bazı devasa eserler hakkında genel kültürümüzü yokladığımızda tek cümlelik bilgilerimiz olduğunu seziyorum. Örneğin: Don Kişot, yel değirmenleriyle savaşır; Moby Dick, kaptan Ahab’ın takıntılı olduğu dev bir balinadır vb. Bu kitaplar da bin sayfaya yakındır. Bu kadar sayfada ne yazdığını okumadan, onlar hakkında bir şeyler bilmenin, onlar hakkında konuşmanın imkânı kısıtlıdır haliyle. Ben de ilk defa tam metin olarak okuduğum “Faust”un içeriğini dilim döndüğünce aktarmaya, kitabı tanıtmaya çalışacağım size şimdi.

Dilimizde pek çok baskısı olan eseri, en iyisi olabileceğini düşündüğüm, Doğu Batı Yayınları’ndan okudum. İclal Cankorel tarafından Almanca aslından çevrilmiş. Ayrıca tanıtımımda da yararlandığım, kendisinin yazdığı on sayfalık Önsöz bölümünde, eserin içeriğini özetliyor. Çevirmenin yaptığı diğer önemli bir iş ise, eser boyunca verdiği dipnotlar, açıklamalar. Çeviriden tam anlaşılmasını asla mümkün görmediğim eseri böylece biraz daha anlaşılır hale getiriyor bunlar. Diyeceksiniz, diğer kitap tanıtımlarım da orijinal dilinden değil, hepsi çeviri. Ancak, düzyazıda iyi bir çeviride sorun olmadığını düşünüyorum. Söz konusu şiir, destan, tragedya formatı olduğunda ise işin içine anlamla beraber ve hatta daha önce fazlaca biçim de girdiği için çeviriler eserin değiştirilmiş bir kopyasından öteye gidemez diye düşünüyorum ki Faust’un büyük bölümü kafiyeli nazım şekliyle yazılmış ama çeviride bunu yakalamaya çalışmak için uğraşılsa da yer yer yapılabilmiş. Tarkovski’nin 1983 tarihli “Nostalghia” filmindeki bir replikte de dendiği gibi: “Şiir çevrilmez.” Bilinç akışı, metaforlar, imgeler yüklüdür… Bu tarz romanlardan olan “Ulysses” de çeviride çok şey yitirir… Bu konuyu daha fazla uzatmadan, “Faust”un Türkçe çevirisini tanıtmaya geçebilirim şimdi…

“Faust”, dünya klasikleri içerisinde bir başyapıt. En önemli Alman edebiyatçı olarak kabul edilen Goethe (1749-1832), tüm yaşamı boyunca bu eserle uğraşmış. Üst düzey bir entelektüel olan yazar, Aydınlanma düşüncesinin ideallerine göre yetişmiş. Yalnızca edebiyatçı değil, aynı zamanda doğa bilimleri, felsefe, resim, müzik, siyaset ve eğitim gibi pek çok disiplinle ilgilenmiş; birçok yazarı, sanatçıyı ve düşünürü etkilemiş. “Faust”, edebiyat tarihinde romantizmden klasisizme geçişi sağlayan eser olarak görülüyor. Şiir formatında yazılmış bir oyun, tragedya… Derin felsefi içeriğinden dolayı sahnelenmek için değil, okunmak için yazılmış olarak kabul edilmesine karşın, bütün olarak olmasa da defalarca sahnelenmiş ve Almanya’da en çok seyircinin izlediği oyunmuş.  Faust karakteri, çok eski bir Alman efsanesine dayanıyor; simyacı bir doktor olan Johann Georg Faust. Bilimsel olarak çok başarılı ama hayattan memnun-tatmin olmayan bu kişi, sınırsız ilim karşılığında şeytana ruhunu satarak onu dünyevi zevkler ile değiş tokuş eder.  Goethe’den önce de birçok yazar bu karakteri işlemiş. Örneğin, yine arşivimde Türkçesi yer alan, Marlowe’un “Doktor Faustus” kitabı… Aynı isimle, geçtiğimiz yüzyılda da Thomas Mann’ın eseri, diğer aklıma gelen... “Faust”, son derece karmaşık, derin bir eser. Çok alıntılamalı, atıflı… Bu esere hâkim olmak için özellikle Yunan Mitolojisi, felsefesi ve İncil’i iyi bilmek gerek. Eser, defalarca ve pek çok farklı yorumla incelenmiş. İki ana bölümden oluşan eserde “Faust-I” yirmi beş sahne, “Faust-II” ise üç-yedi arası değişen sayıda sahnelik beş perde barındırıyor. İlk bölüm, öznel ve tutkulu; Faust ve Gretchen figürleri etrafına odaklanıyor. Olaylar tutarlı ve bağlantılı. Goethe’nin gençlik yıllarını yansıtıyor. Hayatının daha ileri zamanlarında yazdığı ikinci bölüm ise daha geniş, daha karmaşık. İlk bölümden farklı olarak burada artık Faust’un şeytana satılmış ruhu değil, mistik ve felsefi konuların yanı sıra psikoloji, tarih ve siyaset gibi toplumsal olgular üzerinde durulmakta. İkinci bölüm, Goethe'nin son yıllarındaki başlıca meşguliyetini oluşturmuş. İlk bölümdeki karakterler (ön bölümü oluşturan ilk 3 sahne hariç): bilim insanı Heinrich Faust, şeytan Mefistofeles, Faust’un aşkı Gretchen (veya Margarete), Gretchen’in komşusu Marthe, Gretchen’in kardeşi Valentin ve Faust’un asistanı Wagner. İkinci bölümde ise yine Faust, Mefisto, Wagner ile birlikte kadın karakter Helena; dini ve mitolojik (melekler, tanrılar, tanrıçalar, faunlar, satirler, gnomlar, devler, grifonlar, sfenksler, nimfler vs.), siyasi (imparator, bakan, komutan, soytarı vs.), halktan (çiçekçi, hizmetçi, mimar, ozan, öğrenci vs.) karakterler ile bazı Antik Yunan filozofları (Thales, Anaksagoras vs.) gibi pek çok ve çeşitli karakterler karşımıza çıkar.   

 

DİKKAT! SPOILER BAŞLANGICI!

Konuyu kısaca özetleyecek olursak, olaylar Orta Çağ'dan Yeni Çağa geçiş döneminde bugünkü Almanya’da, Leipzig ya da Harz bölgesinde geçmekte. Faust; tüm bilimleri ve dinleri araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. Faust, hayatının bilançosunu çıkarır ve oldukça sarsıcı bir sonuçla karşı karşıya kalır: Bir bilim insanı olarak derin bir araştırmadan ve gerekli çıkarımlardan yoksun kaldığını ve hayatını dolu bir şekilde yaşamayı beceremediğini anlar. Bu ikilem arasında sıkışıp kalırken, memnuniyetsizlik ve huzursuzluktan kendini kurtarmayı başarırsa, ruhunu şeytana satacağına dair ona söz verir. Faust’u tekrar hayata bağlayacağına, kendisinin beşeri zevk ve hazlarda anlam bulacağına dair bir antlaşmaya varırlar. Şeytan (Mefistofeles) Faust’u gençleştirerek dünyayı gezmek üzere onu yanında götürür. Ve Gretchen olarak adlandırılan genç Margarete ile olan aşkı için Faust’a yardım eder. Faust'un bu arayışı Mefisto’yu rahatsız etmektedir. Çünkü pek çok insanı felaketlerle yok etmesine, pek çok insanı dünyasal hazlarla uçuruma düşürmesine karşın, yeryüzündeki Faust adındaki doktor, akıl ve bilgi ile kendisine direnmektedir. Tanrı'dan Faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin isteyen Mefisto, onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve Faust'a dünya hazlarını vadeder. Bir iddiaya girerler. Mefisto, onun bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında Faust "Dur ey zaman, ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı Mefisto kazanmış olacaktır. Mefisto, Faust'u gençleştirir ve ona aşk duygusunu tattırır. Faust, bu duyguyu sadece Gretchen adlı genç bir kızdan çok ötede Helena idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın Mefisto’ya beklediği cevabı vermemekte direnecektir.

Şimdi, daha detaylı anlatalım bölümleri. İlk Bölüm birden fazla ortamda geçiyor. Asıl oyuna, tragedyanın ilk bölümüne geçilmeden önce üç ön bölüm bulunuyor. Eserin otobiyografik boyutunu oluşturan “İthaf” ile başlıyor kitap. Bu kısım, okura ithaf edilmiş ve Goethe’nin Faust’u ilk yazmaya başladığı yıllarla hayat hikâyesini kapsıyor. Ardından gelen “Tiyatro’da Ön Gösteri”, eserin sanatsal boyutunu oluşturuyor. İdeal bir tiyatro eserinin nasıl olması gerektiğini tartışıyor karakterler (tiyatro müdürü, yazar ve oyuncular). Üçüncü sahne olan “Gökte Ön Konuşma” ise eserin metafiziksel boyutunu yansıtıyor. Baş melekler, Tanrı ve Mefisto arasındaki diyalogları içeriyor. Mefisto, Tanrı ile iddiaya girer: bilinebilecek her şeyi öğrenmeye çabalayan Tanrı'nın gözdesi insanı (Faust) doğru arayışlardan uzaklaştırabileceğini söyler.

Bundan sonra asıl oyun başlıyor. Bir sonraki sahne (“Gece”), Faust'un bilimsel, hümanist ve dini öğrenmenin kibri ve yararsızlığı olarak gördüğü şeyle mücadele eden yaşlanan bilim adamının sonsuz bilgi yağmuru için büyüye döndüğü çalışma odasında geçiyor. Ancak girişimlerinin başarısız olduğundan şüpheleniyor. Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde intihar etmeyi düşünür, ancak yakınlardaki Paskalya kutlamalarının yankısının başladığını duyunca bunu reddeder. Asistanı Wagner ile yürüyüşe çıkar (“Şehrin Girişi”) ve onu başıboş bir köpek takip eder. “Çalışma Odası I ve II” sahnelerinde; köpek, Faust’un ofisinde Mefisto’ya dönüşür. Faust'a, Faust'un kapısına oyulmuş pentagramın içeri girmesini sağladığını açıklar. Faust, Mefisto’nun mistik yasalara bağlı olmasına ve bu nedenle bir anlaşma yapabilmesine şaşırır. Mefisto, bir anlaşma yapmaya istekli olduğunu ancak gece için ayrılmak istediğini söyler. Faust, Mefisto’yu tekrar yakalamasının imkânsız olacağına inandığı için onu serbest bırakmayı reddediyor. Mefisto daha sonra gücünü göstermesine izin vermesini söyleyerek onu kandırır; Faust, ruhların şarkısını dinleyerek uykuya dalar ve Mefisto’nun fareleri pentagramı çiğnemeye çağırarak kaçmasına izin verir. Ertesi sabah Mefisto geri döner. Faust'a hayatta kendisine hizmet etmek istediğini ve karşılığında onun öbür dünyada ona hizmet etmesi gerektiğini söyler. Faust kabul etmeye isteklidir, ancak Mefisto’nun hizmetlerini kabul etmenin onu mahvedeceğinden endişe duymaktadır. Faust, bu kaderden kaçınmak için bir bahse girer: Mefisto, Faust'a dünyada bir aşkınlık deneyimi bahşedebilirse - o kadar mutlu bir an olsun ki, sonsuza dek içinde kalmak istesin - o zaman anında ölecek ve Cehennemde Şeytan'a hizmet edecektir. Mefisto bahsi kabul eder. Mefisto, Faust'a anlaşmayı kanla imzalamasını söylediğinde Faust, kendisinin şeref sözüne güvenmediğinden şikâyet eder. Sonunda Mefisto tartışmayı kazanır ve Faust sözleşmeyi kendi kanından bir damla ile imzalar. Faust birkaç geziye çıkar (“Auerbach Meyhanesi” ve “Cadı Mutfağı) ve ardından Margarete (Gretchen olarak da bilinir) ile tanışır (“Sokak”). Sonraki bölümlerde özetle; Faust, Gretchen’den etkilenir ve mücevherlerle ve bir komşusu olan Marthe'nin yardımıyla Mefisto, Gretchen'i Faust'un kollarına çeker. Faust, Mefisto’nun yardımıyla Gretchen'i baştan çıkarır. Gretchen hamile kalır, çocuğu doğurur. Gretchen’in erkek kardeşi Valentin, Faust’a meydan okur ve Faust ile Mefisto’nun ellerinde ölür. Gretchen gayri meşru çocuğunu boğar ve cinayetten hüküm giyer. Faust, Gretchen'i hapisten ve ölümden kurtarmaya çalışır. Gretchen, Mefisto’dan ürker, aklını kaçırıp çocuğunu öldürdüğü için kendini Tanrının merhametine bırakır ve idamdan kaçmaz. Mefisto, Faust’u idam yerinden uzaklaştırır. Göklerden gelen ses ise Gretchen’in kurtulduğunu belirtir. Faust, dolaylı olarak Gretchen’in, onun kardeşinin ve çocuğunun ölümlerinden sorumlu olarak en büyük günaha girmiştir.

Klasik kinaye açısından zengin olan ikinci bölümde, ilk Faust'un romantik öyküsü bir kenara bırakılır ve Faust, yeni bir macera ve amaç döngüsü başlatmak için bir periler diyarında uyanır. Parça, her biri farklı bir temayı temsil eden beş perdeden (nispeten birbirinden izole bölümlerden) oluşur. Nihayetinde Faust, bahsin yalnızca yarısını kaybettiği için Cennet’e gider. İlahi rahmet elçileri olarak gelen melekler, beşinci perdenin sonunda şöyle beyan ederler: "Çabalayan ve çabalamak için yaşayan / Hala kurtuluş kazanabilir". İlk bölüm boyunca, Faust tatminsiz kalır; trajedinin nihai sonucu ve bahislerin sonucu yalnızca ikinci bölümde ortaya çıkıyor. İlk bölüm "küçük dünyayı" temsil ediyor ve Faust'un kendi yerel, zamansal ortamında geçiyor. Buna karşılık, ikinci bölüm "geniş dünya" veya makrokozmosta geçer. Bu bölümdeki olaylar konu bakımından birbirinden bağımsız.

İkinci kısım, Birinci Perde’de; Faust, çimlere uzanmış, yorgun, huzursuz, uyku arıyor. İlk sahne, Ariel'in Faust'u affetmesi ve çektiği ıstırabın endişelerini hafifletmesi çağrısıyla başlıyor. Taht Salonunda imparator beklentisiyle trompetler çalar; her türden güzel giyimli hizmetkâr öne çıkıyor. İmparator tahta çıkar, sağında astrolog vardır. Mefisto (aptal rolü oynayarak) para yaratarak imparatorun - ve dolayısıyla Kutsal Roma İmparatorluğunun - maliyesini kurtarır, harcamayı teşvik etmek için altın yerine kâğıt para kullanımını tanıtır. Daha sonra bir maskeli balo için dekore edilmiş, yan bölmeleri olan geniş odaya gidiyoruz. Bu, Floransa karnavalını Goethe'nin bakış açısından anlatan, ilk perdenin açık ara en kapsamlı bölümüdür. Aralarında Dante gibi Floransalı ileri gelenlerin bulunduğu bir geçit töreni görüyoruz. Faust ve Mefisto geleneğe göre giyinmişler ve kibarlar, dikkat çekmiyorlar. İmparator ortaya çıkar ve yeni tanıtılan süslenmiş kâğıt parayı kutsar. İmparator, danışmanları gibi israf etmeye başlar. Goethe burada, muhtemelen Fransız Devrimi sırasında kâğıt paranın getirilmesini hicvediyor. Daha sonraki sahnelerde Faust, İmparator'un zevki için güzelliğin "ideal biçimini" getirmek amacıyla, çeşitli şekillerde ruhun veya rahmin derinlikleri olarak tanımlanan, "annelerin krallığına" girer. Bu durumda ideal formlar Truvalı Helena ve sevgilisi Paris'tir. Faust, onların ruhlarını Hades'ten çağırır, ancak imparator ve sarayının erkek üyeleri Paris'in görünüşünü eleştirirken, mahkemenin kadınları Helena'nın görünüşünü eleştirir. Faust, Helena'ya âşık olur. Paris'e karşı bir kıskançlık nöbeti geçiren Faust, illüzyonu yok eder ve oyun karanlık ve kargaşa içinde sona erer.

İkinci Perde’de ise; Mefisto, bilinçsiz Faust'u eski çalışma odasına taşır. Faust'un cübbesini bir kez daha giyen Mefisto, artık alaycı bir üniversite öğrencisi ile sohbetine devam ediyor. Faust'un eski asistanı Wagner tarafından simya ile yaratılan yapay bir insan olan Homunculus, Faust ve Mefisto’yu Yunan antik çağından tanrılar ve canavarlarla karşılaştıkları "Klasik Valpurgis Gecesi”ne götürür. Hâlâ Helena'yı arayan Faust, sybil Manto tarafından Yeraltı Dünyasına götürülür. Bu arada Mefisto, aralarında bir dişi ve bir gözü paylaşan çirkin cadılar ile tanışır ve onlardan biri kılığına girer. Deniz tanrısı Proteus'un rehberliğinde Homunculus, tamamen insan olma sürecine başlar, ancak cam şişesi paramparça olur ve ölür.

Üçüncü perde, Helena'nın klasik dramada olduğu gibi koroyu oluşturan kadınlar eşliğinde Sparta'daki sarayına gelişiyle başlar. Deniz tanrısı Forkias, Helena’yı kocası Menelaus'un kendisini ve görevlilerini kurban etmek istediği konusunda uyarır. Bu yeni bilgiden rahatsız olan Helena, Forkias'tan onları kurtarması için yalvarır. Forkias, onu ve koroyu, Helena ve Faust'un birbirlerine aşklarını ilan ettikleri Faust'un kalesine götürür. Menelaus'un ordusunu yendikten sonra Faust, Arkadya kırsalının pastoral güzelliğini ilan eder. Sahne zaman ve mekânda değişir: kayaların dibine kadar uzanan gölgeli bir koru ile bir dizi kayalık mağara olur. Şimdi Faust ve Helena'nın asistanı olan Forkias, yeni uyanan koroya, geçen zamanda Faust ve Helena'nın Euphorion adında, güzelliği ve müzik yeteneğiyle herkesi büyüleyen neşeli bir oğulları olduğunu açıklar. Uçuşunda giderek daha cesur hale gelen vahşi Euphorion, (İkarus'a atıfta bulunarak) düşerek ölür ve bunun üzerine kederli Helena, Hades'e doğru bir sis içinde kaybolur (Orpheus efsanesine atıfta bulunulur). Yeraltı dünyasındaki metreslerine katılmak istemeyen kadınlar korosu, övgü şarkılarında göklere çıkardıkları doğaya geri döner. Perde sona erdiğinde, Forkias’ın kılık değiştirmiş Mefisto olduğu ortaya çıkar.

Dördüncü perdede Faust, kendisini Arkadya’dan Almanya'ya bir dağın zirvesine götürülürken bulur. İki parçaya ayrılan bir bulutu seyrederken, bir parçada Helena'yı, diğerinde Gretchen'i görür. Helena şeklindeki bulut doğuya doğru hareket ederken, Gretchen bulutu göğe doğru yükselir. Ardından Yunan görünümünü geride bırakan Mefisto, Faust'a yeniden katılır. Mefisto, kara yüzeyinin oluşumu ve özellikle bu sahnenin dağlık bölgesi hakkında jeolojik ve dini bir tartışma başlatır. Bundan sonra Faust, yeni yüksek amacı olarak yeni toprakları geri almak istediğini belirtir. Arzunun arkasında, elementleri kontrol etme ve hatta doğayı boyun eğdirme fikri vardır. Daha sonra Faust, barajlar ve drenaj hendekleri ile yeni zemini geri kazandığı denizi kontrol etmeye odaklanır. Ancak İmparator ile rakip bir imparator arasında çıkan bir savaş, Faust'un planlarını kesintiye uğratır. Mefisto, isyanı bastırmaya ve Faust'un iddialı projesini uygulamaya koymaya yardımcı olması gereken üç güçlü adamı tanıtır. Üç güçlü adamın yardımıyla Faust, İmparator için zafere ulaşır. Üç kudretli adam, yağmacılar olarak gelecekteki hizmetlerine uzun bir gölge düşüren şüpheli davranışları ortaya koyuyor. Faust, askerlik hizmetinin bir ödülü olarak, yönetmesi için sahilde bir bölge alır.

Nihayet son perdeye geldik. Bir önceki perdenin bitiminden bu yana belirsiz bir zaman aralığı geçmiştir ve Faust artık kralın gözdesi olan yaşlı ama güçlü bir adamdır. Faust, denizi ötelemek için bentler ve barajlar kullanarak, ıslah edilmiş arazide bir kale inşa etmiştir. Faust, yaşlı bir köylü çiftin kulübesini ve yakındaki bir şapeli görünce bu iki yapının kendisine ait olmamasına sinirlenir ve bunların kaldırılmasını emreder. Mefisto, yaşlı çifti öldürerek Faust'un emirlerini gereğinden fazla yorumlar. Kaygının kişileştirilmesi Faust'un gözlerine üflenir ve Faust kör olur. Tebaasının hayatını iyileştirme planlarını ifşa ettikten sonra, belki de suçluluk duygusuyla, uzatmaya çalışacağı katıksız mutluluk anını fark eder ve ölür. Mefisto, Faust'un bahsi kaybettiğine inanır ve ruhuna sahip çıkmaya çalışır. Aniden melekler ortaya çıkar ve yanan yapraklardan kaçan iblislerin üzerine gül yaprakları bırakır. Ancak Mefisto, yerini koruyor ve güllerin afrodizyak etkisi altında, Faust'un ruhuyla kaçan meleklere şehvet duyuyor. Sahne aniden kutsal münzevilerin yaşadığı bir vahşi doğaya dönüşür: "Dağ geçitleri, Orman, Kaya, Çöl". Peder Profundus, ilahi aşkın habercisi olan doğa meselini açıklıyor. Faust'un ruhunu taşıyan melekler cennette belirir. Kendinden geçmiş Doktor Marianus Ebedi Dişi’yi övdükten sonra, bakire Meryem Mater Gloriosa yukarıdan görünür. İncil'deki üç kutsal kadın, Magna Peccatrix (Büyük Günahkâr Kadın, Luka 7:36), Mulier Samaritana (Samaritan kadın, Yuhanna 4) ve Maria Aegyptiaca (Acta Sanctorum), Faust'un ruhu için yalvarırken, Una Poenitentium (önceden Gretchen), ayrıca lütuf için yalvararak, yeniden doğmuş Faust'u cennetin daha yüksek âlemlerine götürmeyi teklif eder. Mater Gloriosa dileğini yerine getirir. Korolar şarkı söyler ve eser sona erer. Hristiyan motiflerine ek olarak, son sahne, İsis'in kadim gizemlerine bir atıfta bulunur. Buna göre Faust, Mater Gloriosa'nın gizemini görmek ister. Ayrıca Faust, Mater Gloriosa'yı Apuleius'un "Altın Eşek"inde (eski gizemlere çağdaş erişim için önemli bir metin) olduğu gibi "Cennet’in Kraliçesi" ve "tanrıça"  olarak etiketler; kahraman, bu unvanlarla tanrıça İsis'e atıfta bulunuyor yine. Apuleius, Katolik ve Protestan inançlarıyla büyük bir tezat oluşturan "tanrıça" unvanıyla, İsis'i "tüm doğanın anası, tek tanrısına tüm dünya tarafından farklı biçimlerde, çeşitli ayinlerle, birçok isim altında tapılan" olarak gösterir. Hikâyenin genel bağlamında bu kapanış sahnesi, Faust I'de Doktor Faust'un ilk ortaya çıkışıyla başlayan bir dizi motifi tamamlıyor. Burada, aynı zamanda tanrıça ve doğanın anası olarak da tanımlanan örtünmüş (kapalı) bir İsis'in popüler motifini görüyoruz.

SPOILER SONU!

 

Eser, üst seviye edebi bir değer taşıyor. Antik Yunan ve Roma’ya yapılan atıflar, aklın kör olduğu barbar Orta Çağ’dan Aydınlanma’ya geçişi de bizzat temsil ediyor diye düşünüyorum. Yaradılışla, insan olmayla, arzularla ilgili derin metaforlar, semboller var. Ayrıca inanılmaz bir estetik barındırıyor, hem metinde hem de sahnelerde (görsel olarak hayalimizde canlandırdığımızda). Her şey duyulara ve duygulara hitap ediyor. Gerek Faust’un, gerek Gretchen’in trajedisi son derece vurucu. Ana fikir, insanın tutkuları, arzuları için doyumsuz olduğu ve bu doyuma ulaşmak için yapabileceğinin, en iyilerini bile trajediye götürebileceği. Temaları saysam bitmez: tutku, kibir, yalan, arzu, aşk, kıskançlık, ihanet, cinayet, kendini kandırma, tatminsizlik, güç istenci, hükmetme vs… Özellikle tutku: öğrenme ve kendini aşma tutkusu, aşk tutkusu, tüm biçimleri ve yönleriyle yaşam tutkusu… Gerçeklerin ağır ağır ezilmesi ve ikiyüzlülük tarafından tutkudan yoksun bırakma, gerçek çaba ve aşırılık için gerekli deneyimi sağlamadan kısa yollar sağlayan mirasın nimetleri. Tutku bölünür ve bir parça bittiğinde bir sonraki aranır, bir sonraki ve bir sonraki, herhangi bir şekilde ve daima aranır. Bir yanda dileğin ölümsüzün emrinde. Öte yandan, bu isteklerin tüm dalları, sınırlı ihtişam, sınırlı adalet, sonlu hakikat realitesine bağlıymış gibi. Potansiyelde büyülenmiş olarak ilerlemek ve sonunda bu potansiyelin dışındaki her şeyi alevlere teslim etmek… Peki, bizler tutkularımız uğruna ne kadar ileri gidebiliriz?

Eser ayrıca çatısında gotik korku barındırıyor (şeytana satılan ruh). Bu kapsamda sayabileceğim diğer yapılar: büyücülük, cadılar ve periler gibi fantastik figürler, karanlık zindanlar, korkunç cinayetler, diğer doğaüstü tezahürler, tuhaf saykodelik sahneler vs. Ancak, “Faust” bir gotik korku eseridir demek çok yetersiz ve haksız bir etiketleme olur. Her şeyden önce bir trajedi, bir şiir, bir oyun, bir dram… Bunlarla birlikte sayamayacağım kadar çok dini, mitolojik, edebi metne ve esere gönderme ve buralardan birçok figür/karakter barındırıyor. Her yeni karakterin ilk göründükleri anda sayfanın altında dipnotlarda tanıtılması, açıklanması çok faydalı olmuş. Hepsinin tarihsel ve mitolojik arka planının önemi var. Savaş sahnelerinin macera havasını da unutmamak gerek. Ancak en etkileyici olanı konseptin kendisi. Sadece önceden haber verilen ama asla gözlerinizin önünde canlandırılmayan arınmayla, her sayfada Faust'un daha yüksek güçlerin elindeki bir kukladan başka bir şey olmadığını hissediyorsunuz. Metnin romantik şiir atmosferi de başından sonuna sizi ele geçiriyor. Ayrıca unutmadan ekleyeyim (bitmiyor eklenecekler), mizah/alegori de yoğun; özellikle Mefisto’nun pasajlarında. Dâhiyane ve üst düzey bir üslupla, tüm bu saydıklarım birleşerek dev bir eser meydana getiriyor. Kusursuz.

Faust (karakter), ikonik bir sembol ve “Faust” ise klasik edebiyatın çağlar-ötesi bir başyapıtı… Onu okumak, önemli bir deneyimdi. Kendini hazır hissedenlere, belli bir yol almış edebiyat tutkunlarına öneririm. Ancak şunu da belirteyim: tanıtımımda olay örgüsünü bir romanmış gibi anlatmama rağmen kitabın şiir formatında olduğunu unutmayın. Okurken düz, akıcı ve çok net olmasını beklemeyin. Romantik bir şiir atmosferinde bulacaksınız kendinizi. Ek olarak, eserin beni ve bu tanıtımı haliyle fazlasıyla aştığını belirtmek isterim.

Faust ayrıca, müzikallere ve filmlere de uyarlandı. En dikkat çekici ve önereceğim film ise F. W. Murnau’nun 1926 tarihli filmi. Bir metalci olarak şunu da ekleyeyim: Grup, albüm ya da şarkı adında “Faust” geçen belki yüzlerce örnek olmasına rağmen benim için dikkat çekeni, ABD’li grup Agalloch’un 2012 tarihli “Faustian Echoes” adlı EP’si bu eserden esinlenme ve direkt olarak kitaptan alıntılanmış pasajlar içeriyor. EP, yaklaşık yirmi iki dakikalık tek şarkıdan oluşuyor (ve severim).

 

REFERANSLAR:

https://en.wikipedia.org/wiki/Faust

https://en.wikipedia.org/wiki/Goethe%27s_Faust

https://www.goodreads.com/book/show/406373.Faust

https://www.theguardian.com/books/2000/jul/14/londonreviewofbooks

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER