KİTAP TANITIMLARIM 111 – 116.


“YERDENİZ” (EARTHSEA) – 6 Kitap Tek Cilt - Ursula K. Le Guin, Metis Y. 30. Kuruluş Yıldönümü Özel Basım, 936 s. İlk Basım, 2012.

 

1. Kitap: “Yerdeniz Büyücüsü” (A Wizard of Earthsea)

2. Kitap: “Atuan Mezarları” (The Tombs of Atuan)

3. Kitap: “En Uzak Sahil” (The Fartest Shore)

4. Kitap: “Tehanu”

5. Kitap: “Yerdeniz Öyküleri” (Tales from Earthsea)

6. Kitap: “Öteki Rüzgâr” (The Other Wind)

 

“Söz sessizlikte,

Işık karanlıkta,

Yaşam ölürken;

Bomboş gökyüzünde

Uçarken parlar atmaca.”

 

1. GİRİŞ

Daha önce 3 kitabını tanıttığım yazarın bir süredir rafımda duran “Yerdeniz” serisini okumaya başladığımda beklentim, bir diyar fantazyasına ve maceralara dalmak ama satır aralarında yazarın güçlü temalarının izleklerini sürmekti. Nitekim öyle oldu. Ancak, fantazya ve macera kısmından ziyade ikinci söylediğim meselelerin daha ağırlıkta olduğu uzun bir okuma gerçekleştirdim.

Yerdeniz serisi 6 kitaptan oluşuyor ve elimdeki set, tek bir ciltte bunların toplanmış hali. Ortalama kitap boyutundan biraz daha büyük boyutta, ciltli bu kitap, görsel olarak benim için oldukça albenili. Bu tarz birleştirilmiş setleri sevsem de okuma rahatlığı açısından tek kitaplar kadar iyi olmadığı bir gerçek. Kitaba eğilip değil de benim gibi yarı uzanıp, ağırlığı ele-bileklere verip okuyorsanız özellikle. Yine de derli toplu bir arada ciltler her zaman ilgimi çekiyor. Yayınevi, bu seriyi ayrı olarak da bastı bu arada. Dileyen o şekilde de edinip okuyabilir.

Gelelim kitaplara. Yerdeniz serisi, sete adını veren kurgu bir diyarda geçiyor. Eskiden fantastik kitaplarda doğaüstü olaylar yine bizim bildiğimiz dünya ya da evrende başka gezegenlerde geçiyordu. Bazı öncüleriyle birlikte ilk en etkili ve derli toplu, kurgu bir dünya, Ortadünya ismiyle Tolkien tarafından yaratıldı. Mitlerden, Dünya Savaşları’ndan, masallardan beslenen bu güçlü kitaplardan sonra diyar fantazyaları uzayıp giden serilerle devam etti: Shannara’nın Kılıcı, Zaman Çarkı, Dune, Gormenghast, Unutulmuş Diyarlar, Ejderha Mızrağı, Ölüm Kapısı, Diskdünya, Elenium, Taht Oyunları vs. Romantizm akımı zamanlarında yazarların, dışarda teknoloji ve sanayi olarak gelişen, kentleşen dünyaya zıt olarak yarattıkları kitaplar gibi diyar fantazyaları da genellikle teknolojinin ve mega kentleşmenin olmadığı, doğayla daha iç içe, yollar-trafikler-beton yığınlarından uzakta dünyalar yarattılar. Hatta ateşli silahlar yerine kılıçların, fiziki sıcak savaşın olduğu dünyalardı bunlar. Arabalar, uçaklar pek olmasa da, atlar-at arabaları ile karada, tekne ve gemilerle denizde yolculuk ediyordu kahramanlar. Çoğu zaman da yaya olarak. Elbette uzay gemilerinin olduğu bilimkurgu serilerini ayrı tutuyorum. Yerdeniz serisi de yine böyle bir fantastik dünya.

 

2. YERDENİZ DİYARINA GENEL BAKIŞ

Yerdeniz diyarı da yukarıda bahsettiğim özellikleri gösteriyor. Gelişmiş makineler, elektronik, teknoloji yok. Ateşli silahlar yok. Elektrik yok. Mumlarla aydınlatılıyor geceler. Mega kentler yok. Köy, kasaba ve şehirler var. Doğayla iç içe, bol orman ve deniz var. Uçaklar, arabalar yok. Ancak, gemiler mevcut. Zaten denizler, oldukça fazla alan kaplıyor. İnsanlar da genelde denizle ilgili işlerle uğraşıyorlar ancak iç ve yüksek kesimlerde kırsal-karasal yaşantı da mevcut. Demir gibi metal işçiliği de yapılıyor. İnsanlar ve dünyamızda bildiğimiz diğer canlılar da var. Benzer bitkiler ve hayvanların dışında birkaç kurgu canlı da var. Bunların en önemlisi elbette diyar fantazyalarının gözbebeği, ejderhalar. Ayrıca büyü ve büyücüler önemli bir yer kaplıyor kurguda.

Coğrafyaya baktığımızda, diyarın büyük bir kısmını denizlerin kapladığını görüyoruz. Hatta tek ve devasa bir okyanusa saçılmış çok sayıda adadan ibaret bile diyebiliriz. Kara parçalarının çoğu küçük. En ortada Havnor isminde Avustralya kıtasına benzeyen en büyük ada var ve kara parçalarının çoğu bunun etrafında yer alıyor. Buralara İç Diyarlar deniliyor. Aralarında iç denizler, koylar, körfezler yer alıyor. İç yörelerden diğer dört yöne gidildikçe adaların sıklığı ve büyüklüğü azalıyor. Buralara Uç Yöreler deniliyor, ötelerinde bilinmeyen yerler var. Seride bunların bazılarını öğreniyoruz. Dolayısıyla diyar, küresel değil de düz gibi bir izlenim veriyor. 70 civarı ada var. Yazar bunların her birine fonetik isimler vermiş durumda: Atuan, Hur At-Hur, Havnor, Enlad, Selidor… 6 kitap boyunca hikâyeyi takip ederken bu adaların çoğundan geçiyoruz. Bolca gemi yolculukları yapıyoruz. Adaların birbirlerinden aşırı farklılıklar sergilediklerini söyleyemeyeceğim ya da çok fazla belirgin değil. Okyanus henüz haritalandırılmamış bilinmeyen uzak bölümler içermekte. Haritalanmış alan dışında başka kara parçaları olup olmadığı belirsizdir, ancak "batının ötesinde" ejderhaların hüküm sürdüğü yerler olduğu söylenir. Ayrıca savaşçı bir millet olan Kargların yaşadığı kuzeybatıdaki dört adadan oluşan grubun adı da Kargad Diyarı'dır. Kitaplarda detaylı anlatılan bazı adalar İç Deniz'deki Havnor ve Roke, kuzeybatı takımadasında yer alan Gont ve Kargad Diyarı'ndaki Atuan'dır. Dünya üzerindeki hiçbir takımadada, Yerdeniz’de olduğu gibi büyüklük çeşitliliği, çok yakın gruplanma ve kıtasal karalardan bu denli uzaklık görülmez. Takımadaların en büyük adası olan, kuzey-güney ve doğu-batı eksenlerindeki Havnor, yaklaşık 380 mil genişliğe sahip. Diğer adalar daha küçük olsa da, Pasifik'teki atollerden daha büyük ve sıkışık gruplar oluştururlar. Yerdeniz iklimi genel olarak ılımandır, dünyanın kuzey yarımküresindeki orta enlemlerdeki iklime benzer. Özellikle kuzeydeki Gont ve Osskil gibi adalarda sıcak yazlar ile karlı kışlar yıllık olarak tekrarlanır. Yerdeniz'in güney bölgeleri ise çok daha sıcaktır.


3. MİT VE TARİHÇE

Bilinen ve kitaplara serpiştirildiği kadarıyla, Yerdeniz evreni önceden yalnızca denizmiş. Segoy adlı tanrı denizden adaları çıkarıp her birine isim veriyor. Bunları “Ea’nın Yaratılışı” adlı eski bir şiirden öğreniyoruz.  İlk zaman yaşayanlar hakkında az bilgi olmasına rağmen en önemli anlatı, bir zamanlar ejderhalar ile insanların aynı ırk oldukları. Daha sonra Vedurnan Antlaşması ile ayrılmaya karar veriyorlar. Ejderhalar göğü ve uçmayı seçerken insanlar yeri ve toprağı seçiyor. Burada anarşist bir sembolizm okuması yapılabilir diye düşünüyorum. Uçmak ve belli bir sisteme, tarıma vs. bağlı kalmamak doğal bir özgürlüğü sembolize ediyor olabilir. İnsanlar ise uçamıyor, toprağa-tarıma bağımlı yaşıyorlar. Zaten kırsal, sade bir yaşantı var Yerdeniz evreninde.  Elbette halk için geçerli bu daha çok. Krallıkla yönetiliyor çünkü diyar.  İlk zamanlarda Enlad ve Ea adalarında kurulmuş ilk krallık. Yine de o zaman tüm Yerdeniz evrenine hükmetmiyormuş. Sonra ülkenin merkezi en büyük ada olan Havnor’a taşınmış. Burada krallar hemen hemen tüm diyara hükmetmiş. Ta ki Erreth-Akbe adlı kralın ölümünden sonra krallık birçok küçük parçaya bölünmüş. İlk kitaba başladığımızda bu siyasi durum 1000 senedir devam etmekte. İlerde yeni, güçlü bir kral geleceğine dair kehanetler var ki buna tanık olacağız zaten kitaplarda.

 

4. KARAKTERLER, DİL ve ÜSLUP

Yerdeniz serisindeki karakter sayısı diğer diyar fantazyalarıyla karşılaştığında az ve öz olarak karşımıza çıkıyor. Hatta ana karakterler yalnızca birkaç tane diyebilirim.  İlk kitaptan başlayarak hemen hemen tüm kitaplarda yer alan baş karakter Ged, diğer adıyla Çevik Atmaca. Yerdeniz evreninde tüm insanların gerçek adının yanında bir de ikinci isimleri vardır. Bu isim sonradan verilir. Gerçek isimlerini çok az insan bilir hatta karakterlerin. Seri boyu Ged’in çocukluğundan yetişkinliğine hayatına tanıklık ediyoruz ana çerçeve olarak. Ged’den sonra en önemli ana karakterler, ileriki kitaplarda ortaya çıkan Tenar (Arha), Arren (Lebannen) ve Tehanu (Therru)’dur.  Bunun yanında diğer büyücüler, önemli yan karakterlerdir.

Diyar fantazyalarında sık karşılaşılan bazı motifler Yerdeniz’de yer almıyor. Örneğin bahsi geçmesine rağmen sıcak savaş sahnelerine tanıklık etmiyoruz. Karakterlerin kahraman oldukları bile bakış açısına bağlı olarak değişebilir. Kötü güçlerle savaşıp zafer kazanan kahramanlar gibi değiller, bu ancak sınırlı meselelerde hatta içsel durumlarda kendini gösteriyor. Bunun dışında kadınlar önemli roller üstleniyor. Zaten kitapların bir kısmında toplumsal cinsiyet izlekleri var. Diğer fantazyalarla en önemli benzerlik ise yolculuk. Kitaplarda diyarda bolca yolculuk ediyoruz, özellikle Ged’le birlikte. Macera ve sürükleyicilik açısından bakanlar bu kitaplardan aradığını bulamayabilir bazı bölümler haricinde. Aksiyonlar sınırlı sayıda. Ursula zaten alt metinleri güçlü, düşündüren, metaforik eserler yaratır. Bu seri de öyle. En önemli farklardan birisi ana karakterlerin koyu tenli; barbar ve savaşçı milletlerin ise (Karglar) sarışın ve beyaz tenli olması. Bu, diğer fantazyalardaki yapının zıttı bir durum oluştururken, Ursula’nın ırkçılığa karşı edebi bir eleştirisi olarak okunabilir.

Ursula’nın etkilendiği Taoist yapılar bu seride hissedilir olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı Tao Te Ching’deki dil ve üslup gibi bu seri de sade bir dille yazılmış. Bu sadelik, yetersizlik anlamında değil, aksine felsefi bakış açısını destekleyen, okurken dinginlik verip sürükleyiciliği arttıran bir yapıda. Süslü, romantik, gotik cümlelerle karşılaşmıyorsunuz. Daha çok doğanın dinginliğini hissediyorsunuz dilde. Bu dinginlik ve doğa mistisizmi tüm kitaplarda hissediliyor. Bu da önemli bir Taoist yapı. Bir diğer yapı da Taoizm’de doğayı akışına bırakmak, müdahale etmemek olarak karşımıza çıkıyor. Zira diğer fantazyaların aksine büyü, pasif olarak var. Mecbur kalmadıkça büyüye başvurulmuyor. Başvurulursa ne gibi tehlikeler doğuracağını senaryonun bazı bölümlerinde görüyoruz.

 

5. KİTAPLAR

Le Guin, serinin birbiriyle ilişkili ilk üç kitabının her birinde bir temadan hareketle öyküyü oluşturmuş. Serinin ilk kitabı "Yerdeniz Büyücüsü", Le Guin'e göre büyüme temasını işleyen bir romandır. Roman, gelecekte Yerdeniz'in en büyük büyücülerinden biri olacak olan Ged isimli bir çocuğun, ününü borçlu olduğu maceralarından önce başından geçen olayları anlatır. Serinin ikinci kitabı "Atuan Mezarları", Le Guin'e göre cinsellik, doğum yeniden doğum, yıkım ve özgürlük temalarını ele almaktadır. Yerdeniz'in Kargad Diyarı'nda geçen roman, İsimsizler'in Rahibesi olan Ölümsüz Arha'nın (Yutulmuş) Tenar adlı bir kızın bedeninde yeniden doğmasıyla başlar ve Tenar'ın kendi kimliği ile Arha'nın kimliği arasındaki mücadelesini konu alır.  Serinin üçüncü kitabı "En Uzak Sahil", Le Guin'e göre ölüm temasını işlemektedir. Serinin dördüncü kitabı "Tehanu" ve beşinci kitabı "Öteki Rüzgâr", uzun aralardan sonra yazılırlar. Le Guin, Yerdeniz ile hesaplaşmasını bitirememiş olacak ki, seriyi "Yerdeniz Öyküleri" ile devam ettirir. Bu sette 5. sıraya “Yerdeniz Öyküleri” konulmuş ama aslında son kitapla aynı yıl yazılmış.  Le Guin, "Öteki Rüzgâr" kitabıyla 2002'de "Dünya En İyi Fantezi Roman" ödülü almış.

Metis’in bu özel baskısı karton ciltli. Bir önsöz aradım ama yok. Direkt giriyor ilk kitaptan. Kapak iç kısımlarında (önde ve sonda) Yerdeniz haritası var. Çeviri Çiğdem Erkal İpek tarafından yapılmış. İlk 4 kitap 10-14 arası bölümden oluşuyor. “Yerdeniz Öyküleri” ise ayrı olarak değerlendirilebilecek 5 öykü barındırıyor. Son kitap “Öteki Rüzgâr”, daha uzunca 5 bölümden oluşuyor. Kitaplara ve anlatılanlara tek tek bakalım şimdi.

 

I. Yerdeniz Büyücüsü.

İlk kitap, Gont Adasında bir çoban olan Ged, diğer adıyla Çevik Atmaca’nın önemli bir büyücü olma sürecini anlatıyor. Ged ile beraber hem fiziksel olarak diyarda yolculuk ediyoruz, hem de iç dünyasında. Büyücülük okuluna Roke adasına güneye doğru iç denizlerden ilerliyoruz. Aslında bu bir büyüme, tecrübe öyküsü. Korkularla yüzleşme, kibir ve hırsın yarattığı olumsuzluklar gibi temaları işliyor yazar. Bunu da gölge arketipi üzerinden yapıyor. Ged, hırsı ve kibri sonucu; yapmaması gereken, altından kalkamayacağı tehlikeli bir büyü yaparak karanlık bir varlığa maruz kalacaktır. Bu da kendi gölgesi gibi davranacak, onunla mücadele edecektir kitap boyu. Carl Jung’un gölge arketipinin işlendiği barizdir. Jung’a göre bu arketip, kişiliğimizin karanlık tarafını temsil eder. Kendimizin en ilkel kısmını sakladığımız ruhsal bir dünyadır. Bilinçli zihnimizin reddettiği yetkisiz benliktir. Bastırılmış içgüdüler ve bencillik içerir. Gölge, ne kadar baskı yaparsak o kadar yıkıcı, sinsi, tehlikeli olur. Ged’in kendi gölgesiyle yüzleşme süreci de bunun üzerinden gider.

Ged’in büyüme-olgunlaşma sürecinde edindiği dersler, olgunlaşması ve mücadelesini bize fantastik bir diyarda sunuyor Le Guin. Büyücülük okulu ve diğer büyücülerle tanışıyoruz. Büyü sistemi ile kontrolsüz büyünün tehlikelerini görüyoruz. Bolca da Yerdeniz diyarında adadan adaya yolculuklar yapıyor, bazı yan karakterlerle karşılaşıyoruz. Özellikle Ged’i keşfeden büyücü, üstat Ogion önemli bir karakter. “Her şeyin bir ismi vardır” der. Gerçek isimlerini bilir insanların. Depremi durduran büyücü olarak bilinir. Bu kitaptan sonra ortalıkta epey gözükmese de “Yerdeniz Öyküleri”nde yeniden karşımıza çıkacaktır. Ged’e geri dönersek ilk kitabın finalinde uzak batıda, denizin bitip kumun, karanlığın başladığı bölümde yüzleşmesi, mücadelesi sona ulaşıyor. Bahsettiğim temaları direkt vermiyor bize yazar. Kapalı bir şekilde, alt metinlerde çıkarıyoruz bu anlamları. Yoksa yüzeyde olay odaklı ilerliyor her şey. Tüm seri boyunca geçerli aslında bu. Yazarın esas başarısı da bu olsa gerek Yerdeniz’de.  

  

II. Atuan Mezarları. 

Serinin en karanlık atmosferli kitabı Atuan Mezarları.  Adı üzerinde, Atuan adasında bir mezar bölgesinde geçiyor olayların çoğu. Karanlığın sürüp gittiği, ritüellerin yapıldığı, dipsiz yeraltı labirentlerinin yer aldığı bir bölge burası. İlk kitapta Ged’in büyümesi, büyürken mücadelesi gibi bu kitapta da bu kez bir genç kız çıkıyor karşımıza: Arha ya da diğer adıyla Tenar. Bir reenkarnasyon döngüsüyle, Atuan mezarlarının tek rahibesinin öldüğü an ruhunun başka bir bebekte yeniden doğduğu inancıyla her seferinde o kız çocuğu bulunup, Atuan Mezarları’na başrahibe oluyor. Bu deterministik hayatı kıracak olan rahibe Tenar’ın büyüme, kendini keşfetme öyküsünü okuyoruz altta. 6 yaşında ailesinin elinden alınıyor Tenar. Aslında cinsellik, toplumsal cinsiyet, kadının kendini keşfetmesi, kaderine karşı gelmesi gibi temaları görüyoruz. Mezarların altındaki koridorlar, özellikle Ged’in kapalı kaldığı kısımlar doğum-ölüm, ana rahmi gibi analojiler çağrıştırıyor.  

Ged, Atuan Mezarları’na uzun süredir gizlenen bir hazinedeki bileziği çalmak için gelmiştir. Tenar, onu yakalar. Tenar, Ged ile tanıştıktan sonra özgürlük için kendi kaderini kırmak zorunda kalacaktır. Ged, onun içinde bastırdığı, kendiliğiyle ilgili tüm keşifleri yapmasında anahtar bir rol oynar. Yalnız olmadığını görmek, kendi olma yolunda verilen bedeller ve arka planda sadece sezgilerimizle yakaladığımız yumuşacık bir sevgi… En önemlisi de umut ve mücadele… Yine etkileyici, insani temalarla haşır neşir oluyoruz. Ve her şeyin bedeli vardır. Cinsellik ise sadece simgesel olarak var. Metaforlarla var. Tek gerçeğin karanlık ve sessizlik olduğunu bildiğini düşünmektedir Tenar, Ged ilk geldiğinde. Bu durum eril bir dünyada kadının durumunun bir metaforu olarak okunabilir. Öğretilen kadınlıktan farkına varılan kadınlığa geçiş, mücadeleli olacaktır.

Karanlık yeraltı labirentlerinde oldukça klostrofobik sahneler de yer alıyor. Ged ile Tenar, zincirlerini kırdıktan sonra yeni maceralara yelken açıyorlar. Önemli bir nokta da kadının dönüşümü ve kendini bulması sürecini Ged ile birlikte tamamlaması. Ursula bize kadın-erkek dengesini, eril-dişil birlikteliğini, tamamlayıcılığını gösteriyor olsa gerek. Elbette biyolojik cinsiyet olarak anlaşılmasın bu. Aşk ve taraflar gibi.  

 

III. En Uzak Sahil.

Ölüm! İnsan düşüncesinde her zaman en büyük, en gizemli konulardan birisi olmuştur. Farklı dinlerde, inanışlarda, felsefelerde ölümle ilgili sonu gelmez metinler okuruz. Kafka da dememiş miydi, “Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir?” diye. Yerdeniz serisinin 3. kitabı, ölüm hakkında. Ölüm ve ölümsüzlük hakkında. Ölümsüz olmak ister miydik? Yoksa doğada her şey olduğu gibi daha mı dengede? Yine Taoist meseleler karşımıza çıkıyor bu noktada.

Yerdeniz dünyasında dengeyi bozan, büyüyü güçsüz kılan, ölümsüzlük vaat eden bilinmeyen bir düşmanla Ged’in mücadelesini anlatıyor bu kitap. Bu kez de genç prens Arren (diğer ismiyle Lebannen) Ged’den yardım istemektedir ve beraber yolculuklarını takip ediyoruz. Güney ve Batı’ya doğru, önceki iki kitapta pek görmediğimiz yeni adalara yolculuklar yapıyoruz. Arren, gelecekte Yerdeniz’in kralı olacaktır. Bu kitapta da onun büyümesi üzerinden okunabilir ama burada ölüm teması üzerinden gidiyoruz. Ölümü fark eden çocuk artık büyümüştür. Belki de yaşama değer katan, ölümün varlığıdır. Uzak bir batıda, bir duvarın ardında, ölülerle tanışırız sembolik olarak. Üstüne, ejderhalarla da yakın temas kuruyoruz. Ejderha Orm Embar’ı seveceksiniz diye düşünüyorum. Ayrıca, Ged’in ne kadar olgun ve bilge bir büyücü haline geldiğini görüyoruz kitapta.

Ölüm korkusu, ölümsüzlük arzumuz, ölümü bilmek ve kabul etmek… Hem bizim hem de doğanın dengesi için önemli konular.  Olması gereken olur belki de. Engellememek lazım. Ayrıca kitapta etkileyici gerilimli sahneler var.


IV. Tehanu.

Le Guin, aslında 3 kitapta bitirmiş önce seriyi. Yıllar sonra yeniden yazmaya başlamış. 18 yıl sonra yazılan 4. kitapta, yeni karakter kız çocuğu Therru, diğer adıyla kitaba ismini veren Tehanu ile tanışıyoruz. Benim, seride en sevdiğim karakter olduğunu da belirtmek isterim. Bu kitapla Le Guin belki de bir diyar fantazyası serisi içerisinde okuyabileceğimiz en dramatik eserlerden birisine imza atıyor. Tamamen dingin, aksiyon sahnesi yok denecek kadar az, bol düşündürücü diyaloglarla, bir dünya klasiği etkisi veriyor. Macera sevdalıları okurken seri içindeki en az sürükleyici kitapla karşılaşmış olacaklar dolayısıyla.

Önceki kitabın biraz öncesinden başlıyor kitap. İkinci kitaptaki Tenar ile başlıyor. Aslında bu kitabın, Tehanu ile birlikte ana karakteri de o. Spoiler olmasın diye anlatmıyorum pek, Tenar’ın nelerden vazgeçip nasıl bir hayat seçtiğini, şu an ne yapıyor olduğunu göreceğiz. Yetişkin hayatını göreceğiz. Bir yüzü tamamen yanmış, bakımını üstlendiği kız çocuğuna zaten kendi Karg dilinde alev anlamına gelen Therru ismini Tenar verecektir. Ged’i de bıraktığımız yerden sonra bu kitapta olayların içinde buluyoruz yeniden. Therru’nun öyküsü yüreğimizi burkuyor. Yetişkinlik, sevgi, hayat ve cinsiyet meseleleri üzerine yeniden düşünmemizi sağlıyor yazar bu kitapta da.  Tenar üzerinden okuduğumuzda kadının gücüne vurgu yaparak cinsiyet eşitliğini savunuyor alt metinlerde. İkinci kitapta da değindiği meseleler olmasına rağmen burada yetişkin hayatı ve kadının toplumsal konumu üzerine daha fazla diyalog görüyoruz. Bir diğer önemli tema da yine Taoist mesele, “yapmadan yapmak” olarak belirtebileceğim, hayat karşısındaki pasif durum. Bunu da Ged’in şimdiki hali, yetişkinliği üzerinden görüyoruz. Mesela büyünün en geri planda olduğu kitap bu. Ged bile pek kullanmıyor, çok müdahale etmiyor hayatın akışına. Tenar’ın seçtiği hayat da sorgulatıyor bizi. Hikâyenin çatısı ise Therru’nun öyküsü ve finalde ortaya çıkacak olan sırrı. Seri içindeki en vurucu finali bu kitapta görüyoruz diye düşünüyorum. Olayların içinde yer alan diğer önemli karakterler ise büyücü Aspen (Erisen) ve… Ejderha Kalessin!

Karanlık ve içedönük ruh haliyle, sosyal etkileşimleriyle, duygusal diğer motifleriyle serinin en duygulu kitabı olan Tehanu ile Le Guin Nebula ödülünü de almış. Serinin diğer kitaplarıyla da aldığı ödüller var tabi. Ged ve Tenar’ın orta yaşları gibi Le Guin’in de ileri yetişkinliğinin olgunluğunu yansıtıyor belki de kitap.

 

V. Yerdeniz Öyküleri. 

Le Guin her ne kadar “Tehanu”yu serinin son kitabı olarak yazdığını düşünse de 10 yıl sonra Yerdeniz’e geri dönmüş. Aslında serinin devamı bir sonraki kitap “Öteki Rüzgâr” ama bu kitaptaki farklı 5 öyküyle bazı şeyler tamamlanıyor. Kafamızdaki soru işaretlerine yanıt buluyoruz. “Bulucu” adlı ilk öykü Roke adasındaki büyücü okulunun kuruluşuna dair. “Yerin Kemikleri” ise daha önceden merak ettiğimiz büyücü Ogion’u anlatıyor. Yani aslında zaman olarak geriye gidiyoruz öykülerde. Önceki kitaplarda bahsi geçen bazı yan olayları okuyoruz. “Karagül ile Pırlanta” bir aşk hikâyesi. Bir büyücünün kızıyla zengin bir tüccarın oğlunun aşkı. “Bataklık Yayla”da güçlü bir büyücü İrioth ile tanışıyoruz. “Ejderböceği” ise büyücülük okuluna girmeye çalışan, öyküye ismini veren kadın karakteri anlatıyor. Yalnızca bu öykü, “Tehanu”nun hemen sonrasında başlayarak seriyi ilerletiyor ve son kitap için öncül oluşturuyor. 

Öykülerin ortak teması yine erkek egemenliğine meydan okumak, kadınların görünmeyen emeği diyebilirim. Öykülerde güçlü ve iddialı kadınlar yer alırken bazen de bilmediğimiz en temel meselelerde kadınların bulunduğunu öğreniyoruz. Le Guin yine toplumsal cinsiyet ve denge meselesini devam ettiriyor gibi görünüyor bu öykülerde de.  

 

VI. Öteki Rüzgâr.

Geldik serinin son kitabına. Yazarın, önceki kitaplarda değindiği meseleleri derleyip toparladığı, Yerdeniz evrenini tamamlayan bir kitap “Öteki Rüzgâr”. Aşk, ölüm, yaşam, denge, cinsiyet… Ayrıca, en kalabalık kadro bu kitapta. Ged, Tenar, Tehanu, Lebannen, İrialı, Roke büyücülerinin yanı sıra Ejderböceği, yeni tanıştığımız Kızılağaç ve daha fazlası… Ged, diğer fantastik serilerdeki ana karakterin aksine beklediğimiz gibi bir kahraman olarak çıkmayacak karşımıza. Bu da yine yazarın mütevazı, dingin, pasif bir hayata yönelik gönderilerinden birisi. Ölüler diyarı, duvarı ve Tehanu’nun hikâyesi de bu kitapta nihayete eriyor. Tehanu da artık bir genç kadındır. Ejderhalarla pazarlık yapmak için kralın yanında arabuluculuk yapacaktır. Çocuklukta aldığı yaranın yükünden nasıl kurtulduğu da işleniyor. 

Kalessin ve diğer ejderhalar ile insanlar arasındaki soğuk savaşa da tanık oluyoruz bu kitapta. Ölülerin, yaşam-ölüm-yeniden doğum döngüsüne katılmak için yeniden dışarı çıkması da anlatılır. Ejderhalar ve insanların geçmişteki ayrılığı miti yeniden işleniyor. Gerçekte ne olduğu, sorunlar ve çözümüne tanık oluyoruz. Son kitabın en temel teması uzlaşma diyebilirim. Paln, Roke ve Kargad'ın farklı ilimlerinin her birinin dünyanın gerçek tarihinin kusurlu yansımaları olduğu gösteriliyor. Taşlar yerine oturuyor, adalet yerini buluyor, denge yeniden sağlanıyor ve seri sona eriyor.

 

6. SONUÇ.

Sonuç olarak, Le Guin’den beklenildiği gibi, kendi edebi tarzını bir biçim olarak kullanan, aynı edebi tarzlar içerisinde birçok yönden farklılık gösteren, asıl amacı felsefi ana fikirleri üzerinde okuyucuyu düşünmeye zorlamak olan; yaşam-ölüm, doğanın dengesi, büyüme-gelişim, hırs, toplumsal cinsiyet gibi ana temalara sahip bu seriyi tüm kitapseverlere tavsiye ediyorum. Ancak, diğer diyar fantazyalarındaki gibi yalnızca macera, sürükleyicilik, savaşlar vb. bekliyorsanız size beklediğinizi vermeyebilir. FRP oyunu oynamak gibi değil, edebi bir eser okumak olarak görülmesi gerekiyor.  

Bir dipnot, Hayao Miyazaki’nin oğlu Goro Miyazaki yönetmenliğinde 2006 yılında yayınlanmış “Yerdeniz Öyküleri” (Tales from Earthsea) isminde bir animasyon film var. Daha çok “Tehanu” kitabına odaklanıyor. Kitapları okuduktan sonra izlemenizi tavsiye ederim.

 

SEÇTİĞİM ALINTILAR:

 

·   "Bence," dedi Tehanu yumuşak, garip sesiyle, "öldüğüm zaman ben, beni var eden nefesi geri teneffüs edeceğim. Yapmadığım şeyleri dünyaya iade edebileceğim. Olmuş olabileceğim ve olamadığım şeyleri. Yapamadığım bütün seçimleri. Kaybettiğim, harcadığım, savurduğum her şeyi. Tüm bunları dünyaya geri verebileceğim. Henüz yaşamamış olan yaşamlara. Bu bana yaşadığım hayatı, sevdiğim sevgiyi, aldığım nefesi veren dünyaya hediyem olacak."

 

·   “Bütün hayatımızı, aslında yapmaktan başka çaremiz olmayan şeyleri rızamızla seçmeyi öğrenmekle geçiriyoruz.”

 

·   “Duyabilmek için önce susmak gerekir”

 

·   “Daha sonra, Ged o geceyi düşündüğünde, böyle ruhu kaybolmuş halde yatarken, kimse kendisine dokunmamış olsa, kimse onu şöyle veya böyle geri çağırmamış olsa, ruhunun sonsuza kadar kaybolabileceğini fark etti. Onu geri çağıran sadece, canı yanmış dostunu rahatlatmak için yalayan hayvanın, içgüdüsel dilsiz bilgeliğiydi. Yine de o bilgelikte, Ged kendi gücüne yakın bir şeyler buldu, büyücülük kadar derin olan bir şeyler. O andan itibaren, bilge kişinin, kendisini, konuşabilseler de konuşamasalar da, yaşayan diğer varlıklar dan ayırmayan kişi olduğuna inandı. Daha sonraki yıllarda da, hayvanların gözlerinden, kuşların uçuşlarından, ağaçların ağır ve ulu hareketlerinden; konuşamayan bu varlıklardan öğrenebileceği şeyleri öğrenmek için çok çalıştı.”

 

·   “Kıyıya vurmadıkları sürece, balıklar suyun farkında değildirler.”

 

·   “Dünya bir denge içindedir, Denge'dedir. Büyücülerin Dönüştürme ve Çağırma Güçleri dünyanın dengesini bozabilir. Bu güç, tehlikeli bir güçtür. Korkunç bir güçtür. Bilgiyi izlemeli, gereksinime hizmet etmelidir. Bir mum yakan bir gölge yaratır.”

 

·  “Yıllar ve uzaklıklar, yıldızlar ve mumlar, su ve rüzgâr ve büyücülük, insanoğlunun elindeki yetenek ve ağacın kökündeki bilgelik: Hepsi bir bütün olarak yükselir. Benim adım, seninki ve güneşin gerçek adı veya bir su kaynağının veya doğmamış bir çocuğunki; bunların hepsi yıldızlar tarafından, yavaş yavaş söylenen, muazzam bir sözcüğün heceleridir. Bundan başka güç yoktur. Başka bir isim de yoktur."

 

·  “Dünyaya bakıyorum, buradaki ormanlara ve dağa, gökyüzüne, her şey yerli yerinde, olması gerektiği gibi. Ama biz öyle değiliz. İnsanlar değil. Biz hatalı­yız. Yanlış yapıyoruz. Hiç yanlış yapan hayvan yok. Nasıl yapsınlar? Ama biz yapabiliriz ve yapıyoruz. Ve hiç durmuyoruz.”

 

·  “Kim veya ne olduğumuzu bilenimiz çok azdır. Tek sahip olduğumuz şey, anlık bir farkındalık.”

 

·  “Kimse tek başına hür olamaz.”

 


 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER