KİTAP TANITIMLARIM 142.

“DRACULA’NIN KONUĞU” (Dracula’s Guest) – Bram Stoker, Beyaz Balina Y., 156 s., 1. Baskı, 2000.

 

“Pekâlâ,’ dedi psikiyatr, not defterinin üzerinden bakarak, ‘Ölü olduğunuzu ilk ne zaman anladınız?”

 

Kitap, farklı yazarlardan vampir öyküleri derlemesi. Kapakta belirtilmeliydi aslında bu. Elinize alıp inceleme şansı bulamayıp belki de Bram Stoker kitabı diye internetten almaya kalkarsanız diye uyarayım. 2000 yılında basıldığı için bulmanız zor da olabilir. Toplamda 8 yazar ve 9 öykü var. Son öykünün yazarı belirtilmemiş. Öykü listesi ve yazarlar şöyle:

“Dracula’nın Konuğu” – Bram Stoker

“Gece Hayatı” – Steven Utley

“Kaldenstein Vampiri” – Frederick Cowles

“Kanımı İç” – Richard Matheson

“Kan Kardeş” – Charles Beaumont

“Mezarlığın Bekçisi” – Jean Ray

“Günaydın, Robert Amca” – Ernst Vlcek

“Baelbrow’un Öyküsü” – E. H. Heron

“Kan İçen Çocuk” - ?

Yazarların bazıları 19, bazıları ise 20. Yüzyıl doğumlu olduğundan dolayı, öykülerin klasik gotik olanları da var, modern tarzda yazılmış olanları da. Hepsinin ortak yanı, vampir öyküleri olması. Beğenilerim açısından, iyi ve vasat olanları var diyebilirim. Bu tarz öykü derlemesi kitaplarında önceden okuduklarımla karşılaşmam doğal. Dolayısıyla 3 tanesini önceden başka kitaplarda okumuş ve tanıtımlarımda yer vermiştim. “Dracula”da yer alması düşünülüp sonra vazgeçilmiş ve oradan çıkartılıp ayrı yayımlanmış bir öykü olan,  Jonathan Harker’ın henüz Romanya’ya ulaşmadan Almanya’da yolda konaklama esnasında başından geçen bir olaydan oluşan “Dracula’nın Konuğu” bunlardan birisi. Walpurgis gecesinde kurt saldırısına uğrar Harker. Ayrı olarak bile güzel bir öykü. Soğuğu ve dehşeti hissettiriyor. Stoker’ın üslubunu zaten çok severim. Diğer, önceden okuduğum öyküler ise; bir gezginin Almanya’da yanlışlıkla uğradığı bir kasabada Kaldenstein kalesinde yaşayan bir vampirin ağına düşmesini işleyen “Kaldenstein Vampiri” ve olaylar süresince hayalet sanılan mahlûkatın, olayın sonunda vampir çıktığı “Baelbrow’un Öyküsü”. Bu 2 öyküyü vasat buluyorum. Bu arada E. H. Heron adında bir yazar yok. İngiliz yazar Hesketh Prichard (H. Heron) ve annesinin (E. Heron) birlikte yazdığı öyküler bu takma adla anılıyormuş.

“Gece Hayatı”, Amerika’ya gelmiş bir vampirin gözünden büyük metropollerin modern gece hayatının panoramasını sunuyor. Biraz alegorik bir hikâye. Yazarın dili ise ancak günlük gazetede ayaküstü okuyacağınız düşük segmentte. Kitaba adını veren dışında beğendiğim diğer 2 öykü ise “Kanımı İç” ve “Kan Kardeş” oldu. Zaten Richard Matheson ve Charles Beaumount bildiğim yazarlar. Özellikle “Alacakaranlık Kuşağı” dizisinin senaryolarında isimlerine sık rastlarım. Onlar da gotik tarzda yazmıyorlar, modern dil kullanıyorlar. Ancak, kurguları güzel. Temaları güzel. “Kanımı İç” adlı hikâyedeki Jules karakteri kısa bir öykü için büyük bir karakter. Vampir olmak isteyen, çevresi tarafından aykırılığından dolayı dışlanan bu çocuğun obsesyonu öyküde güzel işlenmiş. Bu takıntının işleri çığırından çıkarıp olayları getirdiği nokta ise finaldeki kan revan/dehşet sahnesinde çarpıcı bir şekilde açığa çıkıyor. Ayrıca öyküde “Dracula” kitabı da takıntı haline getirilen bir nesne olarak işleniyor. “Kan Kardeş” ise bir öncekinin aksine ciddi ve karanlık değil tersine mizahi bir öykü. Kurgu zekice işlenmiş ve final sahnesi vurucu. Bir vampirin, kız arkadaşının tavsiyesiyle gittiği psikiyatr ile ofisteki diyaloğuna ve orada yaşananlara tanık oluyoruz. Öykü, okumamızla eş zamanlı ilerliyor. Vampir olmak öyle kolay mı? İnsanın eski hayatına göre vampir olduktan sonra neler değişiyor ve bu vampirimiz neden psikiyatra geldi, öyküde.

“Mezarlığın Bekçisi”nde ise hikâyeye adını veren karakter, olay yerinde polislere birinci ağızdan yaşananları anlatıyor. Burada biz okuyucular olayları dinleyen polis konumunda bulunuyoruz. Neden mezarlık bekçisi olduğunu ve sonra neler yaşadığını, etrafta neden cesetler bulunduğunu anlatıyor bekçi. İşe girdikten sonra hastalanmaya başlamıştır. Neden acaba? Tahmin ediyorsunuzdur az çok. Detayları öyküde. Düz bir kurgu, düz bir dil ama atmosferi fena değil.

Geriye kalan diğer 2 öykü ise oldukça vasat. “Günaydın Robert Amca”yı bir ilkokul öğrencisi yazmış olmalı. Hakkında bir şey yazmak bile istemiyorum. Neresinden tutsam elimde kalıyor. Kötü öykü okumak, bozulmuş yemek yemek gibi bir tat bırakıyor ağzımda. Son öyküde ise benzi soluk, fazla zayıf bir çocukla karşılaşıyoruz. Ne olduğu da ne olacağı da belli zaten kurguda. Yazarı niye belirsiz bilmiyorum da belirli de olsa fark etmiyordu benim için.

Özetle kitap, iyi ve vasat vampir öykülerinden oluşan bir karışım. Korku fanıysanız edinmek isteyebilirsiniz ama eminim önceliği olan başka birçok kitap vardır. Bu arada kitap boyu aralara serpiştirilmiş, klasik korku filmlerinden alınma fotoğraflar ve korku resimleri/figürleri var. Bunlar da artı puan benim için.


SEÇTİĞİM ALINTI:

“Büyüyünce bir vampir olmak istiyorum. Sonsuza kadar yaşamak ve herkesten acımı çıkarıp tüm kızları vampir yapmak istiyorum. Ölümü solumak istiyorum. Ölü toprağı, mahzen mezarları ve tahta tabutlar gibi iğrenç kokan bir nefesim olsun istiyorum. Tüm bedenimin soğumasını, etimin çürümesini ve çaldığım kanların damarlarımda akmasını istiyorum. Beyaz, korkunç dişlerimi kurbanların boyunlarına geçirmek istiyorum. Onların, eti jilet gibi yarıp damarların içine girmesini istiyorum. Sonra dişlerimi çekmek ve kanın ağzımda akmasını, boğazımda sıcaklığını hissetmeyi ve dilimden kan damlayarak, dudaklarımı kurbanlarımın boğazına yapıştırmak istiyorum. Bu benim tutkum!” – “Kan İçen Çocuk”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER