KİTAP TANITIMLARIM 148.

“ÖLÜLER, DİRİLER VE DELİLER – Gotik Öyküler” – Kolektif, Delidolu Y., 195 s., 1. Baskı, 2020.

 

Bir klasik gotik öyküler derlemesi kitabı tanıtımıyla daha karşınızdayım. Tarzın fanları için güzel bir derleme. Özellikle gotik öykünün ilk örneklerine inmek isteyenler açısından… Zeynep Avcı’nın çevirip, derlediği 14 öyküden oluşuyor kitap. Gotik edebiyatın en meşhur, bu tarz derlemelerde sıkça karşılaştığımız örneklerinden ziyade, daha az bilinen-gölgede kalmış hikâyeler ağırlıkta. Hatta bazıları ilk kez çevrilmiş dilimize. Örneğin Poe, Bram Stoker, Lovecraft yok içerikte. Bazı üstatlar var elbette, yanlarında da daha az bilinenlerle…

Öykülerin yanında yazıldığı tarihlerin olması, kronolojik sıraya konulması güzel bir fikir olmuş. Hemen listeleyelim kitaptaki sıraya göre:

1.     “Sir Bertrand – Bir Fragman” – Anna Letitia Aikin (1773)

2.      “Montremos’un Zehircisi” – Richard Cumberland (1791)

3.      “Haydutların Tutsağı” – Nathan Drake ve bilinmeyen bir yazar (1801)

4.      “Goblenli Oda” – Sör Walter Scott (1829)

5.      “Kem Göz” – Mary Shelley (1829)

6.      “Anatomist Andreas Vesalius” – Petrus Borel (1833)

7.      “Lady Eltringham veya Ratcliffe Cross Şatosu” – J. Wadham (1836)

8.      “Bir Delinin Kaleminden” – Charles Dickens (1836)

9.      “Tyrone Ailesi’nin Tarihinden Bir Kesit” – Sheridan Le Fanu (1839)

10.  “Ethan Brand” – Nathaniel Hawthorne (1850)

11.  “İhtiyar Dadının Hikâyesi” – Elizabeth Gaskell (1852)

12.  “Ceset Hırsızı” – R. L. Stevenson (1885)

13.  “Kanlı Blanche” – Marchel Schwob (1892)

14.  “Sredni Vashtar” – Hector Hugh Munro (Saki) (1911)

Kitabın isminin de vurguladığı gibi, ölüm ve ölülerle, hezeyan ve delilikle, eh tabii ki diriler ve güçlü kahramanlarla da karşılaşıyoruz hikâyelerde. Gotik, geniş bir terim. Öyküde gotiğin çeşitliliğini görebiliyoruz derlemede. Kimi öyküler aşk-romantizm, lordlar-leydiler ve aile trajedilerine odaklanırken kimileri epik anlatılara ve savaşçı kahramanlara yer veriyor. Kimileri masallarla dirsek teması kurarken, bazıları hortlaklara-hayaletli odalara sokuyor bizi. Kimileri etle, bedenle, cesetlerle uğraşırken kimileri ise delilik, hezeyanlar üzerinden gotik korku çatısının altında kendine yer buluyor. Yeri geliyor gotik şatolarda, konaklarda ruhlardan kaçıyoruz, yeri geliyor yağmurlu bir ormanda haydutlardan…

Bu tarz seçkilerde mutlaka daha önce okuduklarımla birlikte ilk kez okuduklarım bir arada olur. Bu kitapta da daha önce okuduğum 3 öykü var ve ikisini tanıtmıştım. Kitap tanıtma işine başlayalı birkaç sene oldu. Keşke geçmişten beri okuduğum her kitaba tanıtım yazabilsem ama ömür yetmez… Tanıttığım 2 öykü Stevenson’ın “Ceset Hırsızı” ve Elizabeth Gaskell’den “İhtiyar Dadının Hikâyesi” idi ama “Yaşlı Hemşirenin Hikâyesi” diye çevrilmişti. Ceset Hırsızı, ülkemizdeki gotik öykü seçkilerinde ne kadar meşhur. Her yerde karşıma çıkıyor. Stevenson’ın daha iyi işleri var oysa. “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” efsanesi bir yana, başka iyi korku öyküleri de var. İskoç yazarın, ülkesinde geçen “Ceset Hırsızı”, akademide anatomi çalışmaları için “malzeme” sorununu giderip para kazanmaya çalışan ikiliyi anlatıyor. Gerilim-macera tarzında.  “İhtiyar Dadının Hikâyesi”nde ise kara kışın ortasında, buz gibi soğukta, karlı arazide bir evde yaşanan olaylar geçmiş aile sırlarını ortaya çıkarmak için ortalarda dolaşan küçük bir kızın hayaletinin odağında şekilleniyor. Birkaç kuşak önceden gelen bu hayalet evin şu anki küçük kızına görünüp onu dışarı çağırmakta, aile de tek başına soğukta dışarı giden kız hakkında endişelenmektedir. Kız, bir arkadaşıyla beraber gezmeye gittiğine yemin etse de karda tek kişinin ayak izleri vardır. Öyküde özellikle çobanların kış gecesi tipide bulduğu, ölü bir bebeği emzirerek dolaşan kadın sahnesi ürperticiydi.

“Sir Bertrand – Bir Fragman”, meşhur bir karakteri, kötülüğün elinden prenses kurtaran şövalyeyi canlandırıyor. Adından da anlaşılacağı gibi, öyküden ziyade bir fragman. Fragmanlar, özellikle 18. Yüzyılda popüler bir tarz. Bu kısa yazın türü, bir maceranın ortasından başlayıp finalinde aniden kesiliverir. 4 sayfalık bu fragman masalsı bir atmosfer ve bolca doğaüstü sahneler sunarak, gotiğin hayal gücü yönünü gösteriyor. Ayrıca tarzın oluşum aşamasında masallarla iç içe oluşu görmemize olanak sağlıyor.

“Montremos’un Zehircisi”, abartılmış bir trajediyle Shakespeare tarzı bir üslup sergiliyor. Dramatizasyonun merkez temasında insana güvensizlik ve yıkılan güvenin bireyde yarattığı acı yer alıyor. Zehir, cinayet silahı olarak karşımıza çıkarken, adalet duygumuz öykünün temelini yıkmamak için elleriyle onu tutuyor. Doğaüstü hiçbir öğenin yer almadığı hikâye, gotiğin romantik yönünü gösteriyor.

“Haydutların Tutsağı”, savaşçılar-haydutlar, esir edilen genç kızın kurtarılması, sıcak çatışma sahneleri içeriyor. Taşranın, ormanın atmosferini içimize çektiriyor. Meşhur, “Frankenstein”ın yaratıcısı Mary Shelley’den “Kem Göz” de benzer öğeler içeriyor. Yunanistan coğrafyasında geçen öyküde Conan benzeri bir savaşçı, Kem Göz’ün maceralarını okuyoruz. Konu biraz dağınık ve uzun. 20 sayfa civarı hikâye. Ancak, zaman çok uzun. Yeri geliyor bir paragrafta haftalar, aylar geçiyor. Roman fikriyle yazılmış, öykü olmaya zorlanmış gibi. Neyse, bu iki öykü gotiğin epik yönünü ortaya koyuyor.

Karanlık şatolar, zindanlar, hayaletli odalar, leydiler-lordlar, aşk ve aile trajedilerine tanık olduğumuz öykü grubuna gelelim. “Goblenli Oda”, hayaletli odada bir gece geçirme teması üzerine kurulu klostrofobik bir öykü. Gotik korkunun en meşhur korku figürlerinden olsa gerek zaten hayaletler, ruhlar. “Lady Eltringham veya Ratcliffe Cross Şatosu” adından beklenmeyecek kısalıkta. Zindanlardaki aşığın hayaletini çıkarıyor karşımıza. Hayalet öykülerinin ustalarından Sheridan Le Fanu’nun “Tyrone Ailesi’nin Tarihinden Bir Kesit” adlı yapıtı da seçkin bir ailenin yeni evlenen kızının yaşadıklarını anlatıyor. Evlendiği kişinin sevgilisi mi vardır? Belki de et-bedenden oluşan bir insan da değildir… Le Fanu’ya genel bir tanıtım yapmıştım önceden, lakin bu öyküyü ilk kez okudum.

“Anatomist Andreas Vesalius”, gotiğin beden-et, anatomi-sanat-bilim malzemeleriyle yapılmış leziz bir yemek. Seçkideki yazarların büyük bölümü Britanyalı olmasına karşın, öykünün yazarı Petrus Borel, Fransız. Öykünün Latince alt başlıkları ve sanatsal tarzı gotik-estetik bir sunu gerçekleştiriyor. Marchel Schwob ise bir çıldırış, cinayet, ani kanlı sahne resitali “Kanlı Blanche” öyküsüyle seçkideki diğer Fransız yazar. Çıldırış ve delilik demişken, büyük usta Dickens’ın kaleminden “Bir Delinin Kaleminden” adlı öykü de gotiğin hezeyan yönünü ortaya koyuyor. Öykü Dickens’ın, öyküdeki öykü de bir delinin kaleminden… Aslında bu öykü bir Bay Pickwick serüveni. Bu karakteri merak edenler Dickens’ın ilk romanı olan, Yapı Kredi Yayınları’nın Kazım Taşkent Klasikleri serisinde bastığı, yaklaşık bin sayfalık “Mr. Pickwick’in Serüvenleri” adlı kitabı okuyabilirler.

2 öyküden ayrıca söz etmek için onları sona bıraktım. Nathaniel Hawthorne, etkileyici öyküleriyle gönlümü çelmiş bir yazardır zaten. Bu kitaptaki “Ethan Brand” adlı hikâyesi de son derece özgün ve enteresan… Bir köyün yakınındaki kireç fırınında, şu anki fırıncı ve oğlunun akşamın geç saatinde tepelerden onlara doğru gelen yabancıyı görmeleriyle açılıyor öykü. Gelen, “Ethan Brand” adlı adam, oranın eski fırıncısıymış ve gittiği “arayışından” 18 yıl sonra geri dönüyor. Affedilmez günahı aramaya giden Brand, onu bulduğunu söylüyor. Brand, her gece fırının önünde bir ifritle tartışırmış. Tanrının inayetine girmeyen en affedilmez, en büyük günahı bulmaya çalışırlarmış. Gün doğarken de ifrit, fırına- ateşe girermiş. Bertrand’ın geri döndüğünü öğrenen köy ahalisi de fırının yanına gelir. Müthiş bir durum öyküsü okuruz. Seçkideki en gerçekçi, en sembolik öyküdür. İnsanlık adına önemli bir mesaj içerir. Ateş ve taşın nesne olarak kullanıldığı sembolizm etkileyicidir. Bu yaratıcı, harikulade öyküyü okumak benim için tarif edilemez bir deneyim oldu. Bu arada Hawthorne’un Salem’li olduğunu ve ataları içinde meşhur cadı mahkemelerinde yargıçlık yapanlar bulunduğunu belirteyim. Bu durum yazara utanç verdiği için soyadına bir harf ekleyerek değiştirmiş.

Gelelim son öyküye. Yazımın başında sizlere bu seçkiden 3 öyküyü okuduğumu söylemiştim ama ikisinden bahsetmiştim, önceden tanıttıklarım olarak. “Sredni Vashtar”, önceden okuduğum bir öyküydü. Saki’yi severim. Asıl adı Hector H. Munro’dur ama Saki lakabını kullanır. Bu yazar, en sevdiğim öykücülerdendir, etkileyici bir tarzı vardır. Unutulmaz bazı öyküleri de vardır benim için. Aslında, ilerde Saki’ye de yer vereyim tanıtımlarımda… İsminden dolayı unutmamın mümkün olmadığı bu öykü ise yine oldukça enteresan ama kanımca çok iyi bir öykü. Yalnızca 5 sayfa uzunluğundaki hikâyede Conradin adlı 10 yaşındaki çocuğun gizli bir kulübesinde yarattığı bir kült merkezde yer alıyor. Sredni Vashtar adını verdiği dağ gelinciği ve bir tavukla bir din ve tanrı yaratan Coradin’in zihinsel dünyası çarpıcı. Öykünün finali beklenmedik bir dehşet yaratırken, çocuğun duygusuzluğu tüyler ürpertir. Bu öykü baskıcı bir ortamda büyüyen çocuğun sembolik başkaldırısını, Hristiyanlığa karşı Paganizm başkaldırısı benzetimiyle okumaya gayet açık. Ayrıca sevgisizliğin yaratacağı sonuçları görmek açısından da önemli. İyi bir öyküde olmasını aradığım şeylerden birisi de belirsizliktir. Bu öyküde de bazı belirsizlikler var. Ayrıca bilinmeyenden gelenin bilinmeyene geri döndüğünü de görüyoruz. Ana fikir ise özgürlüğün önemi diye düşünüyorum.

Böylece kitap sonlanıyor. Güzel bir seçki olmuş. Kitabın kapağının, içeriğini tam yansıttığını düşünmüyorum. Hatta belki ismi için de söyleyebilirim benzer şeyleri. İçindekiler kısmına bakmadan ya da arka sayfayı okumadan, yalnızca ön kapağa bakarak söylüyorum elbette bunu. İçeriğe daha uygun bir ön kapak tasarlanabilirmiş diye düşünüyorum.

Sonuç olarak tüm gotik öykü fanlarına kitabı tavsiye ediyorum. Özellikle bahsettiğim son iki başyapıtı kaçırmayın. İnsanın ve doğanın karanlık, tekinsiz kollarına sarılın. Sarılın ama yukarıdan kucaklanırken alttan da bıçaklanabileceğinizi unutmayın. Sıcak kan ve yaralar da öpüşler ve dudaklar gibi kızıl ve şehvetli değil midir sonuçta? Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum ;)

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER