KİTAP TANITIMLARIM 16.

 


“THOMAS DÜŞERKEN” – Altay Öktem, Can Y., 156 s., 1. Basım, 2017. 

“Gerçeklik, bükülebilen bir kavram. Bükülebilen ve hiç beklemediğimiz bir anda karşıtına dönüşebilen bir kavram.”

Yönetmen David Lynch, bir söyleşisinde insanların bulmaca çözer gibi izlediği ve tek bir gerçekliği yansıtma amacında olan senaryoya sahip filmleri eleştiriyordu. “Ah, tamam ya çözdüm, katil uşak!” mantığındaki senaryolar bence de tek taraflıdır. İzleyici-okuyucuya ve onunla birlikte ikili bir bütünlüğe ulaşabilen, yoruma açık eserler doğru yoldadır ve kalitenin göstergesidir kanımca. Zaten David Lynch filmleri çoğunlukla sürreal, çok katmanlı, gerçek-hayal karmaşası olan yapıya sahiptir. İşte Thomas Düşerken de böyle bir kitap.

Kitabın en vurucu yanı olan, senaryo yapısından başlamak istiyorum o yüzden. Tüm olay ve karakterlerin gerçek olduğu bilgisiyle başlanılan kitap, sonlara doğru Anders Bauman’ın yanında olan Maria Saura’yı başkalarının görmediğini okuyucuya göstererek senaryo yapısındaki ilk darbeyi vuruyor. Hikâyenin sonunda ise Thomas, Maria ve diğer karakterlerin, olay ve mekânların Anders’in kafasında kurduğu şeyler mi olduğu veya ne kadarının böyle olduğu, Anders’in aslında Thomas Dumas mı olduğu, Maria’nın kendisinin ikinci kişiliği mi olduğu gibi birçok soruyla baş başa kalıyoruz. Elbette hepsi de doğru olabilir. Yorumu bize bırakmış yazar. Kitap bitince bu kez de “Tüm her şey gerçek idiyse kitapta, acaba Anders diye şizofren bir adam mıydı tek gerçek olan?” diye sorabiliriz. Ama daha Sonsöz’ü okumadık. Zekice kurgulanan, çok boyutlu, hayal-gerçek ikilemindeki novella, benim çok sevdiğim “sonunun başına atıfta bulunması ve döngü” şeklinde tamamlıyor kendini. Yazarın anlattıklarını önce gerçekmiş gibi okuyor ve bu kadar tesadüf konusunda şüpheye düşüyoruz. İnternetten bakıyoruz ki ne Anders Bauman adlı bir yazar ve kitabı ne de Thomas Dumas adlı bir fotoğrafçı var. Tıpkı Altay’ın onların peşine düşüp haklarında bir şey bulamaması gibi biz de bulamıyoruz bir bilgi. Akabinde, Altay onları yazdıkça görünür olmaya başladıklarını söylüyor. Kitabın sonunda da Barcelona’da karşılaştığını söylediği, Anders’in kızı Selena’dan bir davet alıyor. Selena onu “Pazartesi saat 10.00’da Paris’te Cafe De Flore’da” bekleyecektir. Kitabın başlarında Maria’nın Anders’i beklediği yerde, gün ve saatte yani. Son olarak Altay kitabı basılması için yayınevine teslim ederken mutlaka o pazartesinden önce yetişmesi gerektiğini söylüyor. “Belki içinde olmayı arzu ettiğim, yetişmeye çalıştığım bir fotoğraf karesi vardır, kim bilir?” diyor. Anders ve Maria ilk buluşmalarının ardından Thomas’ın Maria’nın fotoğraflarını çekerken düştüğü Füssen yakınlarındaki uçuruma gitmişlerdi ve orada fotoğraflar çekmişlerdi. Anders, Altay ile Maria da Selena ile yer değiştirerek kurguyu sonsuz döngüye sokuyor. Anlıyoruz ki tüm karakterler kurgu. Ya da Altay için gerçek hepsi.

Kurgunun içeriği ve diğer yapılarıyla devam edeyim. Bir yandan şimdiki zamanda olaylar ileriye doğru akarken bir yandan da Anders’in ağzından Thomas’ın yaşamöyküsünü öğreniyoruz. Hikâyenin akıcılığı sekteye uğramıyor böylece. Olaylar Bauman’ın ağzından birinci şahıstan anlatılırken yer yer üçüncü şahıs anlatımına dönülüyor ve o kısımlar da kitapta farklı yazı karakteriyle basılmış. Bu da iyi bir tercih. Seçilen yazı karakteri (sanırım Times New Roman yerine Calibri) rahat okunan bir karakter, bu önemli. Hikâyenin detayları ve alt metinlerine gireyim biraz da. Gerçek sanatın aykırı olması gerektiği, acı ve tarafsızlıktan beslendiği, ahlak gibi tabuları önemsemediğini vurguluyor yazar. Kitle psikolojisi ve toplum ahlakının yol açtığı çirkin sonuçları gösteriyor. Ahlak algısı yüzünden insanların Thomas’ı ve ailesini dışlaması, eserlerini dışlaması, ilk fotolarını çektiği kişi olan komşularının kızı Elzbieta’nın intihar etmesi, İstanbullu model Seniha’nın kendi abisi tarafından öldürülmesi, Thomas’ın hayatını yazmak isteyen Anders’in başına gelenler gibi. Ayrıca, gazete haberleri üzerinden günümüz medyasının çirkin ve saldırgan yönünü de ortaya koyuyor. Thomas’ın dilini ve kollarını kaybetmesini, savaş gibi anlamsız ve açıklamasız bir eylemin insanı parçalamasının metaforu olarak kullanıp, oradan bunu sanatla ifade etmesini gösteriyor. Fotoğraflarında da bedeni parçalamaktadır Thomas. Yeniden yaratmaktadır. Yarat ey sanatçı! Sanatın ne olduğu ve nasıl olması gerektiğini gösteriyor aslında yazar. Estetikle, fotoğraf sanatıyla ilgili ilgi çekici bilgi ve düşünceler var. Burada Thomas’a (Altay’a değil Thomas’a) tek bir eleştirim olacak. “Felsefe, herkesin hak ettiği biçimde yaşadığını, tesadüf diye bir şey olmadığını söyleyerek gücü elinde tutan insanların önünde paravan oluşturma sanatıdır. Felsefe aldatır, hayatsa yüzümüze vurur.” diyor Thomas. Hatta bu söyleminden dolayı Alain de Botton ve Noam Chomsky tarafından eleştiriliyor ve onlara da “Paravan çekildi!” diye cevap veriyor. Thomas’ın bu söylemine katılmam için felsefenin hangi disiplininde ya da hangi filozof tarafından bu söylemlerin yapıldığını sormam gerekiyor, zira bilmiyorum. Ancak tüm felsefenin böyle bir yanlış ve noktasal kadar minik bir sınıra indirgenmesi elbette olacak iş değil. Oysa Thomas, 120. sayfada bakış açısıyla ilgili estetik üzerine felsefe yapıyor. Kesinlikle oradaki düşünceleri felsefi. Kendisiyle çelişiyor.

Diğer konulara gelirsek, dil ve üslup olarak eleştirilecek bir şey yok kesinlikle. Kısa ve net cümlelerle akışı rahatlatan ve her şeyi net ortaya koyan yazar, bazen dünya klasiklerinin atmosferini bile solutabiliyor, özellikle çevre betimlemeleri ve görselliği yazı zeminine başarılı şekilde dökmesiyle. Okuduğum diğer romanlarını da düşününce psikotik karakterleri kullanmayı sevdiğini görüyorum. Bu arada Thomas konusunu Penguen dergisinden anımsadım. Orada yazarken Altay, bazı fotoğraflar koyardı o ressama ait olduğunu söylediği. Thomas demek ki uzun süredir Altay’ın hayali arkadaşı ya da kendisi. Kitaba novella dedim ya evet, son yıllarda yükselen bir tür bu. Romanın, fazlalıklarından arındırılmış hali gibi. Bu türle ilk olarak “Dönüşüm” ile tanışmıştım sanırım. Son olarak da kitapta hiç basım ve dilbilgisi hatası olmadığını söylemek istiyorum. Bu da ayrı bir kalite göstergesi…

Eğer hikâyenin yüzeysel olarak olay örgüsüne odaklanırsak orta düzey bir macera kitabı olarak yanlış değerlendirebileceğimiz “Thomas Düşerken”, yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı zekice kurgulanmış, kaliteli ve iyi bir novella. Üstada saygılarımla.

SEÇTİĞİM ALINTILAR:

“Bedenin her parçalanması, yeni bir yapılanmayı doğurur.”

“Zorbalık değil, intikam. Hiçbir neden yokken kolları tutuldu. Daha önce de hiçbir neden yokken dilsiz kalmıştı. Gerçek hayatta onun bedeni parçalandı. Hasar gördü. Ama başka bir şeye dönüşmedi, Hasarlı bir halde kaldı yalızca. O da sanatında bedenleri parçalamayı seçti. Ama eğer varsa, Tanrı’dan daha adildi Thomas. Parçaladığı bedenleri o haliyle ortada bırakmadı. Onları birleştirip başka bir bütünlüğe kavuşturma becerisini verdi izleyicilerine.”

“Bakış açısı diye bir şey yoktur. Keşke olsa! Maalesef herkes sadece önündekini görüyor. Belli bir açıyla bakabilmek maharet ister. Sadece gözünü kullanmakla ilgili fiziksel bir maharet değil, bir çeşit bilinç mahareti. Bu yüzden insanlık tarihi, açısızlığın, bir anlamda çapsızlığın tarihidir. Bunun en büyük sakıncası şudur: Bakışında bir açı yaratamayan, sadece gözünün önündekini gören insanı çok kolay yönlendirebilir, manipüle edebilirsiniz. Çünkü onun neyi görmesi gerektiğine siz karar verir, gözünün önüne onu koyarsınız. O da gördüğünü savunur. İşin tuhafı, yalan söylemesine gerek kalmaz. Gördüğü sahiden ‘o’dur! Bu yüzden ‘doğru’ tartışılır ve doğruluğundan emin olamayacağımız bir kavramdır.”

“Bazı sanat eserleri vardır ki siz onlara bakarken onlar da size bakar. Siz onları görürken onlar da sizi görür. Aranızda karşılıklı bir ilişki gelişir. Çok nadir rastlanır böylelerine. Aslına bakarsanız bitmemiş, tamamlanmamış eserlerdir bunlar. Bir yanıyla, sizin yorumunuzla şekillenir, son halini alırlar. Siz de bir yandan onu yorumlarken bir yandan da yorumlanırsınız. Farkına varamasanız da tamamlanırsınız. Çünkü siz de bitmemiş, tamamlanmamış birisinizdir aslında.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER