KİTAP TANITIMLARIM 181.

“UĞULTULU TEPELER” (Wuthering Heights) – Emily Bronte, Can Y., 405 s., 23. Baskı, 2019.

 

İngiliz Edebiyatı’nın klasiklerinden “Uğultulu Tepeler”, Viktorya Dönemi’nde yaşamış Bronte kardeşlerden Emily’nin tek romanı. Yazar-şair üç kız kardeş; Charlotte (1816-1855), Emily (1818-1848) ve Anne Bronte (1820-1849), diğer kardeşleriyle birlikte trajik, kısa hayatlar yaşamış, kadınların edebiyatta önyargıyla karşılandığı bir dönemde önemli eserlere imza atmışlardır. Annelerini, kardeşlerini erken yaşlarda kaybeden üç kız kardeşten Emily 30, Anne 29, Charlotte 39 yaşında veremden yaşamını yitirmişler. İlk eserlerini her iki cinsiyete de uyan takma isimler kullanarak yayımlamışlar (Currer, Ellis ve Acton Bell). Emily’nin bu ana eseri gibi; Charlotte, “Jane Eyre” ve Anne, “Agnes Grey” romanlarıyla edebiyat klasiklerine imza atmışlardır.

“Uğultulu Tepeler”, ana teması elde edilemeyen aşk ve intikam olan dramatik bir roman. Diğer temalar sınıf ayrımı, ahlak ve insan doğasına ait dışa vuran bazı özellikler (kötülük, tutku, hırs, endişe, nefret, hüzün) olarak sayılabilir. Ayrıca Emily’nin kendi hayatında olduğu gibi romanında da hastalık ve ölüm kol geziyor. Roman, Batı Yorkshire bozkırlarında yaşayan toprak sahibi eşraftan Earnshaw ve Linton ailelerinin üvey oğul Heathcliff (Earnshaw)  ile çalkantılı ilişkilerini anlatıyor. Kitabın ismi, Earnshaw ailesinin yaşadığı çiftlik evinden geliyor. Uğultulu Tepeler ile birlikte romanın ana mekânlarından diğeri ise Linton ailesinin yaşadığı Thrushcross Çiftliği. Bu iki çiftlik birbirine nispeten yakın. Dolayısıyla olaylar taşrada, genellikle aile arasında cereyan ediyor. Uğultulu Tepeler, romantizm akımı kapsamında değerlendirilebilirse de realizmden de izlekler taşıyor. Ayrıca gotik romanın bazı yapılarını kullanıyor.

Toprak sahibi eşraflar o dönemde kira gelirleriyle yaşamlarını sürdürmekte ve soylulardan bir alt mertebede görülmekteydiler. Roman, 1801’de, Thrushcross Çiftliği’nin yeni kiracısı Bay Lockwood tarafından birinci ağızdan anlatılarak başlar. Daha sonra 30 yıl önce Earnshaw’ların hizmetçiliğini yapmış Ellen "Nelly" Dean tarafından Lockwood’a anlatılan olayları okuruz, ki romanın çoğunu Nelly’nin anlattıkları oluşturuyor. Bu şekilde iç içe iki anlatıcı tarafından geçmişte yaşananlar anlatılır. Olaylar iki nesle yayılır, uzun bir zaman dilimini kapsar. Otuz yıl önce, Earnshaw'lar çocukları Hindley ile Catherine ve bir uşak olan Nelly ile Uğultulu Tepeler'de yaşıyor. Liverpool gezisinden dönen Bay Earnshaw, Heathcliff adını verdiği genç bir yetim çocuğu acıyıp evine getirmiş, onu üvey evlat edinmiştir. Heathcliff, romanın ana karakterlerinden. Olaylar Heathcliff ve üvey kardeşi Catherine’nin çocukluktan başlayan aşklarının etrafında şekilleniyor. Tüm çatışkı, Catherine’nin gençliğine geldiğinde onu sevmesine rağmen düşük sosyal statüsü nedeniyle Heathcliff’i eş olarak uygun görmeyerek Edgar Linton ile evlenmesiyle başlar. Linton ailesinin oğlu Edgar, Thrushcross’ta yaşıyor. Edgar'ın tarzı ve tavırları, ondan tanışır tanışmaz hoşlanmayan Heathcliff'in ve ona çekilen Catherine'inkilerle keskin bir tezat oluşturuyor. Tüm olaylar, Heathcliff’in Catherine-Edgar evliliğini kabullenememesi, aşırı tutkusunun, marazi aşkının intikam duygularını körüklemesi sonucu cereyan eder ve bu, romandaki tüm karakterler için feci sonuçlar doğurur.  

DİKKAT! SPOILER BAŞLANGICI!

1801'de, Yorkshire'daki Thrushcross’un yeni kiracısı Bay Lockwood, bozkırdaki uzak çiftlik evi Uğultulu Tepeler’de ev sahibi Heathcliff'i ziyaret eder. Orada içine kapanık genç bir kadın (daha sonra adı Cathy Linton olarak anılacaktır), huysuz bir hizmetçi olan Joseph ve eğitimsiz bir adam (kendini böyle tanıtan) olan Hareton ile tanışır. Herkes somurtkandır ve hiç misafirperver değildirler. Gece yoğun kar yağışından dolayı orada konaklamak zorunda kalan Lockwood, odasının eski sakini Catherine Earnshaw'un günlüğünü okur ve Catherine'in hayaletinin pencereden girmek için yalvardığı bir kâbus görür. Lockwood'un korkunç bağırışlarıyla uyanan Heathcliff'in kafası karışmıştır. Lockwood daha sonra yoğun karda Thrushcross’a döner, soğuktan hastalanır ve yatağa düşer. O iyileşirken, Lockwood'un hizmetçisi Ellen "Nelly" Dean ona garip ailenin hikayesini anlatır:

Otuz yıl önce Bay Earnshaw, Heathcliff adını verdiği genç bir yetimi eve getirir, onu çok sever. Özellikle karısı öldükten sonra kendi çocuklarını (Hindley ve Catherine) ihmal eder. Hindley, Catherine ile yavaş yavaş yakın arkadaş olan Heathcliff'i sevmiyor. Hindley üniversiteye gitmek üzere oradan ayrılıyor ve üç yıl sonra babasının ölümü üzerine Uğultulu Tepeler’in yeni efendisi olarak geri dönüyor. O ve yeni karısı Frances, Heathcliff'in kalmasına izin veriyor, ancak yalnızca bir hizmetçi olarak. Yakınlardaki Thrushcross Çiftliği’nde Linton ailesi (Bay ve Bayan Linton ile çocukları Edgar ve Isabella) yaşamaktadır. Heathcliff ve Catherine, Linton’ların köpekleri tarafından saldırıya uğruyor ve Linton'lar Catherine’i eve alarak Heathcliff'i kendi evine gönderiyorlar. Linton'lar daha sonra Uğultulu Tepeler’e ziyarete gelirler. Hindley ve Edgar, Heathcliff'le dalga geçer; bir kavga çıkar. Heathcliff tavan arasına kapatılır ve intikam almaya ant içer. Frances, Hareton adında bir erkek çocuk doğurduktan sonra ölür. İki yıl sonra Catherine, Edgar ile nişanlanır. Nelly'ye Heathcliff'i sevdiğini ve yardım etmeye çalışacağını ancak düşük sosyal statüsü nedeniyle onunla evlenemeyeceğini itiraf eder. Heathcliff konuşmanın bir kısmına kulak misafiri olur ve kalbi kırılarak evden kaçar. Bunun üzerine Catherine perişan halde hastalanır. Ayrılışından üç yıl sonra, bu arada Edgar ve Catherine evliyken, Heathcliff beklenmedik bir şekilde artık zengin bir beyefendi olarak geri döner. Catherine'den intikam almanın bir yolu olarak Isabella'nın kendisine olan ilgisini kullanır. Isabella ile flörte başlar. Heathcliff'in Thrushcross’taki sürekli varlığına öfkelenen Edgar, onu kovar. Bu arada hala Heathcliff’e karşı duygularını yitirmeyen Catherine kendini odasına kilitler ve yemeden içmeden kesilir. Edgar'ın çocuğuna hamile olduğu için asla tam olarak iyileşemez. Uğultulu Tepeler'de Heathcliff, borçlarını ödemek için mülkü kendisine ipotek eden Hindley ile kumar oynar. Daha sonra Heathcliff, Isabella’yı kaçırır ancak ilişki başarısız olur ve kısa süre sonra geri dönerler. Heathcliff, Catherine'in ölmek üzere olduğunu öğrenince onu gizlice ziyaret eder. Catherine, bir kız  (Cathy) doğurduktan kısa bir süre sonra ölür. Heathcliff paramparça olur ve yaşadığı sürece hayaletinin ona musallat olmasını ister. Hindley de altı ay sonra ölür ve Heathcliff'i Uğultulu Tepeler'in efendisi olarak bırakır. Isabella’nın da Heathcliff’ten bir oğlu olur (Linton Heathcliff). On iki yıl sonra, Isabella da ölür. Hasta olan Linton, Thrushcross’taki amcası Edgar'ın yanında yaşaması için geri getirilir, ancak Heathcliff, oğlunun kendisiyle yaşaması gerektiğinde ısrar eder. Cathy ve Linton (sırasıyla Thrushcross ve Uğultulu Tepeler’de) yavaş yavaş bir ilişki geliştirir. Heathcliff, evlenmelerini sağlamak için planlar yapar ve Edgar'ın da ölümü üzerine ikisinin kendi yanına taşınmasını ister. Giderek vahşileşir ve Catherine'in öldüğü gece mezarını kazdığını, o zamandan beri onun hayaleti tarafından rahatsız edildiğini anlatır. Edgar öldüğünde, Cathy'nin Uğultulu Tepeler'de kalmaktan başka seçeneği yoktur. Nelly'nin hikâyesi burada sona erer.

Lockwood bozkırlardan sıkılır ve uzaklaşır. Sekiz ay sonra bölgede seyahat ederken Uğultulu Tepeler'e uğrar. Şu anda Uğultulu Tepeler'de hizmetçi olan Nelly'yi tekrar görür. Cathy hala eğitimsiz Hareton'a okumayı öğretmektedir. Heathcliff, ölü Catherine'in hayaletini görmektedir; yemek yemeyi bırakmıştır ve birkaç gün sonra Catherine'in eski odasında ölü bulunur. Lockwood; Cathy ve Hareton'ın evlenip Thrushcross’a taşınmayı planladıklarını öğrenir. Joseph, nüfusu azalan Uğultulu Tepeler'le ilgilenmek zorunda kalır. Nelly, yerel halkın Catherine ve Heathcliff'in hayaletlerini birlikte dolaşırken gördüklerini söyler. Lockwood; Catherine, Edgar ve Heathcliff'in mezarlarının yanından geçer ve nihayet huzur içinde uyuduklarına ikna olur.

Böylece, romanın ilk anlatıcısı olan Lockwood, kendisi başka bir karakterin hikâyesini anlatan Nelly'nin hikâyesini anlatmış oluyor. Nelly Dean gibi bir karakterin kullanımı, işlevi olayları daha gizemli ve heyecan verici şekilde tasvir etmek olan, Gotik romanda gelenek olan edebi bir araçtır. Böylece hikâye içinde hikâye çerçevesinde olay örgüsünü özetleyen iki konuşmacının birleşiminden bakış açısı yansıtılıyor. Çerçeve öyküsü, kuzey İngiltere'nin taşlı, ekilmemiş topraklarında neredeyse tamamen yalıtılmış yaşayan garip ve gizemli aile ile tanıştığını bize bildiren Lockwood'un öyküsüdür. İç hikâye, Lockwood'a iki ailenin son iki nesildeki geçmişini aktaran Nelly Dean'in hikâyesidir. Nelly Dean olayları geriye dönük olarak inceler ve bunları Lockwood'a tarafsız bir görgü tanığı olarak bildirmeye çalışır. Anlatı ayrıca Catherine’in eski günlüğünden bir alıntı ve Heathcliff, Isabella ve başka bir hizmetçi tarafından anlatılan kısa bölümleri içerir. Romanın ana anlatıcısı Nelly, Earnshaw’ların üç kuşağına ve Linton ailesinin iki nesline hizmet ediyor. Alçakgönüllü bir şekilde doğmuş olmasına rağmen, kendisini Hindley'in üvey kız kardeşi olarak görüyor (aynı yaştalar ve annesi onun hemşiresi). Uğultulu Tepeler’in kaba sakinleri arasında yaşıyor ve çalışıyor ama iyi okumuş ve aynı zamanda Thrushcross Çiftliği’nin daha kibar tavırlarını da deneyimliyor. Saygı göstermek için kendi adı olan Ellen’ı kullanmasına rağmen yakınları arasında Nelly olarak anılır. Görünürde bir görgü tanığı olarak eylemlerinin diğer karakterleri ne kadar etkilediği ise tartışılır. Bazen bir sırrı saklar, bazen bir iletişim aracı olarak karakterler arasında işlev görür.

Roman okunurken, karakterler bazen karışabiliyor. Çocuklara da aynı ya da benzer adlar takmanın bunda etkisi var. Ana anlatıcı, kiracı Bay Lockwood, hizmetçi Nelly, merkezdeki aşkın ana tarafları Heathcliff, Catherine ve Edgar dışındaki karakterlere kısaca değinmek gerekebilir tekrardan:

Catherine ve Hindley'in babası Bay Earnshaw, Nelly'nin hikâyesinin başında Uğultulu Tepeler'in efendisidir ve öfkeli ama sevgi dolu ve iyi kalpli bir adam olarak tanımlanır. Ailede sorunlara neden olan evlatlık oğlu Heathcliff'i destekliyor. Buna karşılık karısı Bayan Earnshaw, ilk karşılaşmalarından itibaren Heathcliff'e güvenmez.

Bay ve Bayan Linton ise Edgar ve Isabella'nın ebeveynleri… Çocuklarını terbiyeli ve sofistike bir şekilde eğitiyorlar. Bay Linton, yargıç olarak görev yapıyor. Isabella Linton, Edgar'ın kız kardeşi. Catherine'in uyarılarına rağmen Heathcliff'e romantik bir gözle bakar ve Edgar'dan intikam alma planına farkında olmadan katılır. Heathcliff onunla evlenir ama ona kötü davranır. Hamileyken Londra'ya kaçar ve Linton adında bir erkek çocuk doğurur. Öldüğünde oğlunu kardeşi Edgar'a emanet eder.

Hindley Earnshaw, Catherine'in abisi. Heathcliff'i hemen hor görür ve babası onu üniversiteye göndermeden önce çocuklukları boyunca ona zorbalık yapar. Hindley, baba Bay Earnshaw öldükten sonra karısı Frances ile geri döner. O daha olgun ama Heathcliff'e olan nefreti aynı. Frances'in ölümünden sonra Hindley, yıkıcı davranışlara geri döner; oğlunu ihmal eder ve aşırı içki ve kumar oynayarak Earnshaw ailesini mahveder. Catherine'den bir yıldan az bir süre sonra ölür ve oğluna hiçbir şey bırakmaz.

Hareton Earnshaw; Hindley ve Frances'in oğlu. İlk başta Nelly tarafından ama kısa süre sonra Heathcliff tarafından büyütülür. Hizmetçi Joseph, Earnshaw mirasına bir gurur duygusu aşılamak için çalışıyor (Hindley onu Heathcliff'e ipotek ettiği için Hareton, Earnshaw mülkünü miras almayacak olsa da). Heathcliff, aksine, Hindley'den intikam almanın bir yolu olarak ona kaba şeyler öğretir. Hareton, Joseph'inkine benzer bir aksanla konuşuyor ve mirasından mahrum bırakıldığından habersiz. Uğultulu Tepeler'de bir hizmetçininkine benzer bir pozisyonda bulunuyor. Sadece adını okuyabiliyor. Görünüşe göre Heathcliff'e halası Catherine'i hatırlatıyor.

Cathy Linton; Catherine ve Edgar Linton'ın kızı.  Ailesinin geçmişinden habersiz, canlı ve iradeli bir kız. Edgar ona karşı çok korumacı ve sonuç olarak çiftlik sınırlarının ötesinde ne olduğunu keşfetmeye can atıyor. Romanın en sempatik karakterlerinden biri olmasına rağmen, Hareton'a ve onun eğitimsizliğine karşı da biraz züppe. Linton Heathcliff ile evlenmeye zorlanır, ancak o öldükten sonra Hareton'a âşık olur.

Linton Heathcliff; Heathcliff ve Isabella'nın oğlu. Zayıf bir çocuk, ilk yılları İngiltere'nin güneyinde annesinin yanında geçer. Babasının kimliğini ve varlığını ancak on iki yaşındayken annesi ölünce öğrenir. Bencilliği ve gaddarlık kapasitesiyle Heathcliff'e benziyor; fiziksel olarak annesine benziyor. Cathy Linton ile evlenir çünkü onu korkutan babası onu buna yönlendirir ve kısa süre sonra veremle ilişkili bir hastalıktan ölür.

Joseph, Uğultulu Tepeler'de 60 yıldır katı, kendini beğenmiş bir Hıristiyan olan ancak gerçek bir nezaket veya insanlıktan yoksun bir hizmetçi. Geniş bir Yorkshire lehçesi konuşuyor ve romandaki neredeyse herkesten nefret ediyor. Bunlar dışında; Catherine'in ölümünü takip eden dönemde Uğultulu Tepeler'de Heathcliff'in hizmetkârı olan Zillah var. Lockwood'a karşı nazik olmasına rağmen, Cathy'nin küstahlığı ve Heathcliff'in talimatları nedeniyle Uğultulu Tepeler'de Cathy'den hoşlanmaz veya ona yardım etmez. Bir de Bay Green var; Heathcliff'in Thrushcross’u ele geçirmesini engellemek için Edgar'ın iradesini değiştirmesi gereken Edgar'ın yozlaşmış avukatı. Ancak, sonra taraf değiştirir ve Heathcliff'in Thrushcros’u kendi mülkü olarak miras almasına yardım eder.

SPOILER SONU!

 

Çoğu eleştirmen, romanın edebi gücünü ve hayal gücünü fark etmiş, ancak olay örgüsü karşısında şaşkına dönerek karakterlerin vahşiliğine, bencilliğine itiraz etmiş. Gerçekten de o dönemdeki eserlerde genel olarak gözlemlenen kibar ifade sınırlarını oldukça aşar roman. Karakterler kaba bir dil kullanır, hakaret eder. Ayrıca, bir rahibin kızı olmasına rağmen, yazar dine çok az saygı gösterir. Romandaki tek dindar karakter Joseph'tir. Yazarın kendi hayatından da izler taşır roman. Hastalıklar, ölüm, melankolik atmosfer… Bu melankoli hem doğa manzaralarında hem de karakterler üzerindedir. Şiddetli tutkularla, aşırı sevgi ve nefretle, acı çekenlerden başka kimsenin anlayamayacağı kederle temas ettirilir okuyucu. Hiçbir karakter gözümüzde son derece iyi, sempatik bir etki yaratmaz. Diğer taraftan, en kötü karakter olarak değerlendirilebilecek Heathcliff bile bizden çoğu zaman nefret kazanmaz. Uğultulu Tepeler'de okuyucu gaddarlığın, nefret ve intikamın ayrıntılarıyla birlikte sevginin yüce gücünü içeren pasajlarla karşılaşır. O dönemde bir yorumda bir bütün olarak vahşi, karışık, kopuk ve ihtimal dışı olduğu ve sonuçları yeterince trajik olan dramayı oluşturan karakterlerin, Homeros'un günlerinden önce yaşayanlardan bile daha kaba vahşiler oldukları söylenmiş. Kitaba yorumlar başlarda olumsuz olsa da sonradan değeri bilinip yorumlar kutuplaşmış ve günümüzde en önemli İngiliz Edebiyatı klasiklerinden birisi olarak kabul ediliyor. Virginia Woolf ise roman hakkında şöyle demiş: “Emily Bronte, devasa bir düzensizliğe bölünmüş bir dünyaya baktı ve onu bir kitapta birleştirme gücünü içinde hissetti. O büyük hırs, roman boyunca hissedilecek... Kitaba diğer romanlar arasındaki önemli konumunu veren, insan doğasının görünüşlerinin altında yatan ve onları büyüklüğün huzuruna çıkaran bu güç önerisidir.”

2007'de yapılan bir İngiliz anketi, Uğultulu Tepeler'i tüm zamanların en büyük aşk romanı olarak sunmuş. Ancak, romanın hayranlarından bazıları bunun bir aşk hikâyesi değil, kötülük ve tacizin keşfi olduğunu düşünüyormuş. Helen Small, Uğultulu Tepeler'i hem İngiliz dilindeki en büyük aşk hikâyelerinden biri hem de en acımasız intikam anlatılarından biri olarak görüyormuş. Bazı eleştirmenler, Uğultulu Tepeler'i bir aşk hikâyesi olarak okumanın yalnızca tacizci erkekleri ve zehirli ilişkileri romantikleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda yazarın açık niyetine aykırı olduğunu öne sürüyormuş. Aşk, en önemli tema olmasına rağmen sınıf ayrımına da dikkat çekmek gerekir. Catherine’nin Edgar’la evlenme kararı, alegorik olarak doğayı reddetmek ve kültüre teslim olmak olarak okunabilir. Heathcliff, kimsesiz ve koyu tenli bir çocuktur. Roman; mülk sahipliği, sosyal konforun çekiciliği, evlilik, eğitim, din ve sosyal statü ile ilgili endişeleriyle 19. yüzyıl İngiltere'sinin sınıf sisteminin sembolik bir temsili olarak görülebilir. Patolojik bir nefretle hareket eden Heathcliff, düşmanlarına karşı kendi para ve görücü usulü evlilik silahlarını ve ayrıca yönetici sınıfın klasik yöntemleri, kamulaştırma ve mülk anlaşmalarını kullanıyor.

Romanda doğa manzaraları da karakterlerle analoji oluşturuyor. Fırtınanın ateşli, evcilleşmemiş çocukları Earnshaw ailesinin doğal evi olan fırtınalar diyarı Uğultulu Tepeler, çorak bozkırın tepesinde. Öte yandan, aşağıdaki yapraklı vadide korunaklı, sakin, nazik, pasif, çekingen Linton çocuklarının evi olan Thrushcross Çiftliği duruyor. Edebi yakınlıklara bakacak olursak da Uğultulu Tepeler'de eski Yunan tragedyalarının biraz ama Shakespeare'in daha fazla yankıları var. Bazı feminist eleştirmenler tarafından ise roman, Kadın Gotiğinin başlıca örneği olarak görülüyormuş. Kadınların ev içi tuzağa düşmesinin ve ataerkil otoriteye boyun eğdirilmesinin ve bu tür kısıtlamaları yıkma ve bunlardan kaçma girişimlerinin işlendiğini belirtiyorlarmış. Catherine, bazı eleştirmenler tarafından ise bir tür gotik iblis olarak tanımlanmış çünkü o, Edgar’la evlenmek için şekil değiştiriyor ve onun gerçek doğasına aykırı bir evcilik varsayıyor. Ayrıca Catherine'in Heathcliff ile ilişkisinin gotik romantizmin dinamiklerine uygun olduğu, kadının sevgilisinin aşağı yukarı şeytani içgüdülerine kapıldığı, onun duygularının şiddetinden muzdarip olduğu görülüyor. Gotiğin ilk akla gelen doğaüstü fenomenleri ise romanda çok az yerde değinilse de görüldüğü iddia edilen hayaletler olarak karşımıza çıkıyor. Ürperticiliğin doruk sahnesi, açılmaya çalışılan mezardır. Bu sahne aynı zamanda aşkın yaptırabileceklerinin de doruk noktasını oluşturuyor diyebilirim romanda. Gotiğe diğer bir dirsek teması da doğa manzaraları ve hırçın doğa olaylarının oluşturduğu ekogotik arka plan. Onun dışında Heathcliff’i insanların kanını duygusal yönden emen bir vampire benzetebiliriz. Bunlar dışında roman oldukça realist bir yapıda. Doğaüstü bir korku romanıyla ilgisi yok.

Sürekli gelişen olaylarla ilerleyen romanda karakterlerin düşünsel dünyasına yazar fazla girmiyor. Diğer karakterlere sözle ifade ettikleri dışında beyinlerinin, ruhlarının içerisine bizim girmemiz gerekiyor. Buna rağmen sade bir dille yazılmış, okuması rahat, ancak karakter ve olay karmaşasından dolayı sürükleyicilik sekteye uğrayabiliyor. Romanın dikkat çekici unsurlarından birisi de aşık olduğu kişiyle evlen(e)meyen iki kuşaktan karakterler içermesi, ki bunlardan ikisi anne ile kızı (Catherine ve Cathy). Evliliğin dinamiklerinin aşk dışında yapılar içerdiğinin altı çiziliyor. Ya da aşkın, evlilik için yetmediğinin… Ayrıca başkasına kaptırılan, elde edilemeyen sevgilinin yarattığı obsesyonun insana yaptırabileceklerinin sınırları sorgulanıyor. İnsan doğasının bencilliği, en yumuşak ifadeyle ben-merkezciliği gözler önüne seriliyor.

Her ne kadar yorumlar iki kutba ayrılsa da, Uğultulu Tepeler şu anda yaygın olarak İngilizce yazılmış en büyük romanlardan biri olarak kabul ediliyor. Aile içi taciz de dâhil olmak üzere zihinsel ve fiziksel zulüm tasvirleri ve Victoria ahlakına, dini ve toplumsal değerlerine meydan okumaları nedeniyle tartışmalarının sonu gelmemiş. Romanı özellikle 18 ve 19. Yüzyıl edebiyat klasiklerini (özellikle romantizm akımını) sevenlere, insan ilişkilerinin ve aşk-nefret düzleminin yansımalarını okumaktan ilgi duyanlara öneririm.

 

 

REFERANSLAR.

Arnold Kettle, An Introduction to the English Novel, vol. 1 London: Harpers, 1951, p. 110.

Chitham, Edward (1998). The Genesis of Wuthering Heights: Emily Brontë at Work. London: Macmillan.

Eagleton, Terry (2005). Myths of Power. A Marxist Study of the Brontës. London: Palgrave MacMillan. ISBN 978-1-4039-4697-3.

Gilbert, Sandra M. and Susan Gubar. The Madwoman in the Attic: The Woman Writer and the Nineteenth-Century Imagination. New Haven: Yale UP, 2000.

Hagan, Sandra; Wells, Juliette (2008). The Brontės in the World of the Arts. Ashgate. ISBN 978-0-7546-5752-1.

Helen Small, "Introduction" to Wuthering Heights. Edited by Ian Jack and Introduction and notes by Helen Small. Oxford University Press, 2009, p. vii.

Shumani, Gideon (March 1973). "The Unreliable Narrator in Wuthering Heights". Nineteenth-Century Fiction. 27 (4).

Paul Fletcher, "Wuthering Heights and Lord David Cecil", The Use of English, Volume 60.2 Spring 2009, p. 105.

Virginia Woolf, The Common Reader: First series, 1925

"Wuthering Heights as Socio-Economic Novel", cuny.edu

https://www.erudit.org/fr/revues/ron/2006-n44-ron1433/013999ar/

https://journals.openedition.org/lisa/3504

https://wuthering-heights.co.uk/reviews

https://archive.org/details/truestoryofnovel0000dood/page/1/mode/2up

https://books.google.com.tr/books?id=W76TqSDM0vYC&pg=PA11&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false

https://web.archive.org/web/20120402070922/http:/livingston.schoolwires.com/139620929192030233/lib/139620929192030233/_files/Ellen_Dean_as_villain.pdf

https://academic.oup.com/eic/article-abstract/XV/3/294/530718?redirectedFrom=fulltext

https://www.theguardian.com/uk/2007/aug/10/books.booksnews

https://muse.jhu.edu/article/26844/summary

https://www.theguardian.com/film/filmblog/2011/oct/21/wuthering-heights-film-heathcliff#maincontent

https://archive.org/details/demonloverstheir00reed

https://books.google.com.tr/books?id=RdqOAb5NA5wC&pg=PA78&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false

https://www.washingtonexaminer.com/weekly-standard/emily-bronte-at-200-is-wuthering-heights-a-love-story

Yorumlar

  1. Yeni okuyup, bitirdiğim bir roman fakat bazı karakterlerin kim kimin nesiydi diye düşünürken tekrar tanıtımını okuduğumda şimdi taşlar yerine oturdu dedim, gerçekten çok faydalı oldu benim için, detaylı ve açıklayıcı tanıtım için teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER