KİTAP TANITIMLARIM 138.

 

“CANVERMEZLER TEKKESİ” – Selim Nüzhet Gerçek, Karakarga Y., 192 s., 1. Baskı, 2020.

 

“Kardeşlerim olan bütün insanlara miras olarak, bu sırrın ifşasını bırakıyorum. Allah aşkına şüphe etmeyin! Okuyun, anlayın ve inanın!”

 

İlk Türkçe gotik roman… İlk defa Latin harfleriyle… Kitabın kapağında bu ibareler yer alıyordu ve okumak kaçınılmazdı benim için. 1922 yılında yayımlanan bu roman, Fransız yazar Claude Farrere’in bir kitabından uyarlanmış aslında. Çevirmen Merve Köken, kitabın önsözünde, Türk edebiyatında daha öncesinde bu roman kadar olağandışılıkta ve net bir biçimde gotik unsurlar içeren bir ürün olmadığını vurguluyor. Ancak edebiyat tarihimizde, özellikle çok az sayıda korku türünde eserler veren yazarlarımızdan bahsedilirken Selim Nüzhet’in bu eserinin hak ettiği yeri bulmadığının altını çiziyor. İlk dönem edebiyatımızda korku deyince Kenan Hulusi Koray ilk akla gelen isimlerden. Bu yazarın öykülerini tanıtmıştım daha önce. Onun dışında çevirmenin de belirttiği gibi, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı sayabiliriz ancak o da kurgularını rasyonel bir tavırla, gerçekçi açıklamalarla bitiriyor. Gulyabani’yi hepiniz bilirsiniz örneğin… Biz, kitaba dönelim tekrar.

Gizem, gerilim, korku türlerinde bir roman. Ölümsüzlük, uzun yaşama, yaşamanın güzelliği, uygarlığın yaşama sevincine zarar vermesi gibi ana temalar içeriyor. Yavaş yavaş çözülen bir gizem, bir sır olduğunu daha kitabın başından itibaren bilen biz okuyucu için, merak duygusunu yüksek tutuyor. Bu, kitabın sonlarına doğru çözülen sır, gizem; okurken sürükleyiciliği de beraberinde getirerek ilgiyi yüksek tutan bir okuma deneyimi yaratıyor. Gotik, çok geniş bir adlandırma olduğu için bu romanı gotik yapan unsurların bu bahsettiklerimle beraber karanlık, tekinsiz, çaresiz sahneler olduğunu ekleyebilirim. Elbette doğaüstü bir fenomen barındırıyor çözülen sır.

Kitap, “yolun tozları içinde bulunmuş, ucu yanmış kısa bir kurşun kalemle yazılan bir defterden” oluşuyor. Defterin yazılışına eş zamanlı olarak eşlik ediyoruz. Çok kısa zaman öncesinden o ana kadar yaşadığı olayları yazıyor ana karakter, Ali Nail Bey. Birinci anlatıcıdan “vaka”yı öğreniyoruz. Defterin başında böyle ifade ediyor, vakayı anlatacağını söylüyor. Okuyanların ona asla inanmayacaklarını öngördüğünden dolayı girişten akıl sağlığının yerinde olduğunu, anlatacaklarına mutlaka inanılması gerektiğini, herkesin tehlikede olduğunu söylüyor Ali Nail Bey. Bu yapı bazı Lovecraft öykülerinin karakterlerini hatırlattı bana. “Anlatacaklarıma inanmayacaksınız ama bunları bizzat yaşadım. Akıl sağlığım yerindedir.” diyerek öyküye başlayanlar gibi…  Ancak, kozmik korkuyla ilgisi yok bu romanın ya da novellanın diyebilirim nispeten kısalığından dolayı. Ali Nail Bey birkaç gün sonra öleceğini, aşırı yaşlı olduğunu da söylüyor bize. Aslında fiziksel olarak öyledir, yoksa yaşı çok değildir. Bu nasıl olmuştur?

Bunun cevabı kitapta. Başka cevaplar da kitapta. Kısaca şöyle diyeyim. Ali Nail Bey atıyla Kilyos’a giderken yolunu kaybeder. Mezarlıklar, Belgrad Ormanı civarlarında karanlık ve soğuk gecede tek başına kalır. Atının ayağı kırılır vs… Bundan sonrasında yaşanan olayları anlatır kitap. Ben burada, kitabı okuduğunuzda cevabını bulacağınız soruları sıralayayım:

 

Kaybolduğu yerde başına ne gelmiştir?

Ne görmüştür?

Kim onu bulmuştur ve nereye davet etmiştir?

Gittiği yerde neler yaşamıştır, kimlerle karşılaşmış ve ne sırlar öğrenmiştir?

Sırrı öğrendikten sonra başına neler gelmiştir?


Bunları öğrenmek için kitaba buyurunuz. Selim Nüzhet Gerçek son derece sürükleyici bir kurguya imza atmış. Elbette uyarladığı romanı okumadım; ne kadarını oradan alıntıladığı konusunda yorum yapamayacağım o yüzden. Yine de sadece birkaç tane olan erken dönem Türk Edebiyatı korku-gerilim yazarları-kitapları içerisinde olması bile bu tarzın fanlarının okuması için yeterli diye düşünüyorum. Üstelik belki de içlerinde en iyisi. Siz de “Canvermezler” ile tanışın ve sırlarını öğrenin. Yalnız dikkat edin ha, o sırrı öğrendikten sonra hayatınız eskisi gibi olmayacak... Belki de siz de siz olmayacaksınız ya da siz diye bir şey hiç olmayacak artık!

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Sakın sözlerimi alaya yormayın. Pek ciddi söylüyorum. Sizin gibi hayat süreleri bir asır bile olmayanlar; sözlerini, fikirlerini, hareketlerini acele acele yapmaya mecbur olanlar böyle bir durum karşısında mutlu hissetmelidir. Gerçeği aranırsa yaşamanın ne olduğunu siz bilmezsiniz. Hayat kelimesinin içerdiği lezzetlerden haberiniz yoktur. Dakika dakika yaklaşan bir ölüm fikri sizi kâinatın güzelliğiyle mest olmaktan, hayatı yudum yudum tatmaktan alı koyar… Asrınız Avrupailiği taklit ederek boş bir zahmetle yoruluyor. Bu sonucun felaket olduğunu hesap edemeyerek üstelik buna medeniyet diyor. Fakat gözleri bu kaba şeylerle dolduğu için asıl saf güzellikleri görüp onlardan zevk duymayı artık bilmiyor. Ne kadar yazık! Siz bile eminim ki yolda yürürken çiseleyen yağmur altında ve hayal meyal seçilen bu sis içinde ancak yolun karanlığına dikkat ettiniz. Düşmekten korktunuz, geceden ürktünüz. Fakat gözlerinizi kaldırıp bir kez bile etrafınızdaki muhteşem güzellikler, gecenin rengi içinde yavaş yavaş boğulan tabiatın manzaralarını görmediniz. “

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER