KİTAP TANITIMLARIM 21.

 


“ŞEYTANIN GİZLİ YÜZÜ” (The Monk) – Matthew Gregory Lewis, Parola Y., 366 s., 1. Baskı, 2017.

“Rüyalar, sihirli korkular, kudret büyüleri, cadılar ve hayaletler gezinir gece saatleri.”

Lovecraft, bu kitap için “Korku, yeni bir kötülüğe bürünüyor. Yazar, öncülerinin cesaret edemedikleri kadar cüretkâr düşüncelerle korkuya dönüş yapıyor. Sonuçta genel gotik rol dağılımıyla çeşnilenen gulyabanilerle doldurulmuş canlı bir kâbusun başyapıtı.” diyordu. Akabinde kitabı arayıp dilimize çevrilmiş olduğunu gördüm ve hemen edindim.

1796 gibi erken bir tarihte, İngiliz yazarın henüz 21 yaşındayken tamamladığı roman, Derviş Barsisa’nın The Guardian’da yayımlanan bir öyküsünden esinlenerek yazılmış. O tarihlerde hala özellikle Almanya’da inanılan “Kanayan Rahibe” (The Bleeding Nun) efsanesi, kitabın kalbini oluşturuyor. Dönemin gotik-romantik dili müthiş bir okuma zevki yaratıyor. Önsöz bile şiir şeklinde yazılmış yazar tarafından. Romanın içine serpiştirdiği şiirler de Shakespearevari atmosferi güçlendiriyor. Orijinalini okumadan gözümde canlandırdım o dili, çevirilerden dahi.

Roman, İspanya’da geçiyor. Farklı olay örgüleri ve mekânlarla karşılaşsak da, ana mekân Madrid’deki bir manastır. Ana olay ve karakterler burada yer alıyor. Dışarıdaki olay ve karakterler ise kurguda sonlara yaklaştıkça manastırın adeta kurgusal mıknatıs diye tabir edebileceğim etkisiyle oraya çekiliyor. Giriş-gelişme bölümlerinin ana mekânı olan manastır ve altındaki mahzenler, mezarlıklar; kitabın gotik sıfatını edinmesindeki en önemli atmosferik unsurlar diye düşünüyorum mekânsal çerçevede.

Romanı gotik-korku kategorisine sokan diğer unsurlar ise dirilen cesetler, hayaletler ve kitabın sonlarına kadar sözcüklerin altında gizlenip olaylara uzaktan şeytani gülüşüyle bakan, yazar bu romanın tanrısıysa o da şeytanı olan, müthiş tasvir edilmiş Lucifer! Uzun vadeli şeytani planlar fark ettirilmeksizin devrededir olayların başından beri.

Kitaba adını veren Keşiş, Ambrosio isminde, son derece katı, herkes tarafından saygı duyulan, koyu dindar birisidir. Diğer ana karakterler; yüzünü gizleyerek manastıra giren ve sonradan kadın olduğu ortaya çıkınca Keşişe âşık olduğunu söyleyip onu baştan çıkartan ve günahlara çeken Matilda, keşişin bir kez yoldan çıktıktan sonra arzusunun nesnesini değiştirerek elde etmek için çabaladığı Antonia ve onun annesi Elvira, dışardaki olayların merkezinde yer alan zengin ve genç soylu Lorenzo ile Marquis De La Cisternas olarak sayılabilir. Bunlardan fazlası da var elbette.

Farklı olay örgülerinin içinde birkaç tanesi korku atmosferini muhteşem yaratıyor. Mahzen ve mezarlıklardaki ayini kulaklarımızda duyabiliyor, başucumuzda gezinen ruhları duyumsayabiliyoruz. Bunun yanında bazı olay örgüleri biraz konuyu fazla dağıtıyor ve okurken sıkıyor. Gereksiz uzatmalar olduğunu düşünüyorum. Kitabın en müthiş kısmı ise son 20 sayfasını kapsayan final bölümü. Bu bölüm o kadar şeytani, kötü sonlu ve etkileyici ki sanırım korku edebiyatı tarihinin en karanlık final sahnelerinden birisidir. Kitabın tüm diğer bölümlerinden daha üst seviyede, cehennemi bir karanlıkla yanıyor bu bölüm!

Alt metinlere odaklandığımızda ise ilk karşımıza çıkan, kutsalın yerle bir edilmesi… Din kurumu lanetleniyor. Dışarıdan görünenle ruhumuzun derinliklerindekilerin farklı olabileceği, bir diğer tema… Arzu ve istencin gücünün Lucifer’ın elinde güçlü bir silaha dönüştüğünü görüyoruz. Uzun süre bastırılmış arzuların üzerindeki yük bir kez hafifletilmeye görsün, çağlayanlar gibi taştığını ve engel olunamadığını da ana karakter üzerinden görüyoruz. Günaha davetin engel olunamaz baştan çıkarıcılığının gücü, günah yolunda gaza daha da fazla basılmasını sağlıyor.

Çok daha uzun yazabilirdim ama minimum spoiler ile ancak bu kadar başarabildim. Sonuç olarak gotik bir şaheser olduğunu söylemeliyim romanın ama bazı uzun ve sıkıcı fazlalıklarıyla okurken inişli-çıkışlı bir haz yarattığını ve biraz fazla zaman ayırmak ve sabretmek gerektiğini de belirtmeliyim. Yine de final bölümünden sonra ağzımda leziz bir kan tadıyla gülümseyen bir vampir gibi hissediyorum kendimi.    

 

SEÇTİĞİM ALINTI: 

“Kalbim boş oldukça senden pişmanlıkla ayrılabilirim, kederle değil. Burada kalırsan birkaç hafta sonra mutluluğum senin cazibenin sunağında kurban olacak. Çok çekici, çok sıcakkanlısın! Seni sevmeliyim! Kalbim, onurumun ve mesleğimin tatmin etmemi yasakladığı arzuların kurbanı olabilir. Onlara direnirsem, memnun edilmemiş isteklerimin şiddeti beni çılgınlığa sürükleyebilir. Eğer bu baştan çıkarmaya boyun eğersem, bir anlık günahkâr hazlar için bu dünyadaki ünümü, diğer dünyadaki kurtuluşumu feda etmiş olacağım. Senin için de kendime karşı gelmek zorundayım. Beni otuz yıllık acılarımın karşılığını kaybetmekten esirge!  Beni pişmanlığa mecbur bırakma! Senin kalbin zaten umutsuz aşkın ıstırabıyla dolu… Bana gerçekten değer veriyorsan o ıstırabı benden uzak tut! Sözümü bağışla, buradan ayrıl. Git ve mutluluğun için edeceğim dualarla, arkadaşlığım, saygım ve takdirimle sabret. Kal ve tehlikenin, acıların, hüznün sebebi ol. Cevap ver Matilda, kararın ne?”  

 

 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER