KİTAP TANITIMLARIM 147.

“METRUK GEMİ” – William Hope Hodgson, Arnas Y., 56 s., 1. Baskı, 2019.

 

“Ve kaptan birden bağırarak aklımdaki o grotesk ve inanılmaz fikri söyleyiverdi: O canlı!”

 

Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların açtığı havan ateşinde, 40 yaşında hayatını yitiren İngiliz yazar Hodgson, Lovecraft başta olmak üzere bazı korku-gerilim yazarları üzerinde etkili olmuş. Daha önce de bir öykü kitabını tanıtmıştım. Bu kitapta 2 öyküsü yer alırken, bir tanesi önceden tanıttığım kitapta mevcuttu.

İlk kez okuduğum, kitaba adını veren ilk öykü “Metruk Gemi” bir korku-gerilim fanı için fazlaca dirsek teması bulunan, birçok öncülü barındıran bir öykü. Adından da anlaşılabileceği gibi yazarın çoğu öyküsü gibi denizde geçiyor. Kendisi de denizcilik yapmış olan yazarın, oradan geliyor olsa gerek bu deniz ilgisi. Yine diğer öykülerinde genel olarak bulduğum bir kurgu yapısına sahip. Öykünün başında bir anlatıcının başkasına anlattığı, geçmişte yaşanan bir olaydan oluşuyor. Yıllar önce Bheospse adlı gemiyle yapılan yolculuk sırasında Hint Okyanusu’nda yönlerini kaybetmelerinin ardından yaşanan olaylara tanık oluyoruz. Onlara doğru gizemli bir gemi yaklaşır. İlk önce boşmuş gibi görünür. Daha sonra gemiyi keşfe çıkarlar. Orada buldukları akıl-sır ermeyecek, daha önce görmedikleri bir dehşettir. Bu tarz kurgularda ilk akla geldiği gibi hayalet-hortlak tarzı değil, devasa bir yaratık onları beklemektedir.

Öykü ilk satırlarında ve alt metinlerinde ontolojik bir perspektif sergiliyor. Maddenin ne olduğu, ne olabileceği gibi… Buldukları “canlı” daha önce bildikleri hiçbir maddeye benzememektedir. Kuşkusuz, Lovecraft’ın kozmik canlılarını andırır. Hodgson, sadece diğer öykülerinin çoğunda olduğu gibi, tanık olunan dehşetin kökenini açıklamaz. Gördüğümüz yaratıklar ya da doğaüstü fenomenlerin kökenini bilinmez olarak bırakır. İnsan aklını aşan evrenin bilinmez, karanlık sırlarının izleklerini satır aralarında bulabiliriz. Bu alttaki doluluğa rağmen olay odaklı, düz cümleler kullanılan, hafif dilli öyküler yazıyor Hodgson. Metruk Gemi de böyledir. Kaybolan gemi meselesi hemen aklıma Coleridge’in “Kadim Denizcinin Ezgisi” ve Poe’nun bu yapıyı kullandığı öykülerini getirdi. Ancak, Hodgson’da o yazarlar gibi gotik-estetik, romantizm bulunmaz. O, direkt bilinmeyen dehşetli macera yaklaşımıyla Lovecraft tarzında yazar. Zaten denizden gelen dehşet teması da sıkça kullanılır Lovecraft öykülerinde. Aslında Lovecraft, Hodgson tarzında yazıyor diyebiliriz, etkileyen-etkilenen sırasıyla bakarsak. Yine de çağdaştır bu yazarlar. Hodgson, sadece 13 yıl önce doğmuştur Lovecraft’tan.

Yaratığın fiziki tanımlamaları ve bazı sahneler body-horror, deformasyon korkusu filmlerinde gördüğümüz yapıları hatırlatır. Özellikle David Cronenberg ve John Carpenter’ın ilk-orta dönem filmlerinde… Yeraltı Canavarı ya da Alien gibi filmleri de es geçmemek lazım ama sonuçta “yaratık” söz konusu ise bunların akla gelmesi kaçınılmazdır.  Öykünün kendisi bir çırpıda okunabilecek, sade ve düz olmasına rağmen bu yazdığım bağlantılar, Hodgson’ın önemini ortaya çıkarıyor diye düşünüyorum.

Kitaptaki diğer öykü “Baumoff Patlayıcısı” ise daha önce tanıttığım, bilimkurguyu dinle birleştiren yapıda bir öykü. Denizde geçen öykülerinden oldukça farklı. Teknik ve bilimsel bilgiler bir yerden sonra bilimsellikten çıksa da kurguda çıkmıyor ve bilimselmiş gibi görünüyor. Patlama teması İsa’nın çarmıha gerilmesi sahnesiyle örtüştürülüyor. İncil’i bilmekte fayda var öyküyü iyi algılamak için. Zaten İncil’den epey alıntı içeriyor. Oldukça karanlık ve gerilimli sahneler var. Geçmişe zihinsel bir yolculuk söz konusu. Öyküde sunulan imgelerde kasvetli bir görkem olduğunu söylemiş C. S. Lewis. Konu oldukça enteresan ve hayal gücü dehşetli. Buradaki karanlık imgelemden, Tolkien’in de etkilendiği söyleniyor.

Sonuç olarak korku edebiyatı fanıysanız hem bir çırpıda okuyacağınız, hem de tekinsiz entelektüel sermayenize önemli bir katkı sağlayıp vizyonunuzu genişleteceğiniz Hodgson öykülerini tavsiye ediyorum.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Daha önce bir insanın, yasadışı kavrayış ve dehşet anını ses tonunda bu denli belirgin duymamıştım. Durumun bu şekilde dehşet içinde teyit edilmesi daha önce yalnızca bilinçaltı zihnimde gizli olan şeyi gerçek kılmıştı. Akıl ve eğitimimin hem reddettiği hem de ulaştığı açıklama doğruydu. Ah, o anki duygularımızı herhangi bir kimse anlayabilir miydi acaba? Bu durumun yarattığı dinmeyen bir dehşet ve inanılmazlık!”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER