KİTAP TANITIMLARIM 168-169.

“ROMANYA’DA VAMPİR” (The Vampire in Roumania) – Agnes Murgoci, Laputa Y., 63 s. 1. Baskı, 2021.

 

 

“TRANSİLVANYA BATIL İNANÇLARI” (Transylvanian Superstitions) – Emily Gerard, Laputa Y., 48 s. 1. Baskı, 2021.

 

Bu sefer, iki adet birbirine benzer tekinsiz bilgi kitabıyla karşınızdayım. Tekinsiz bilgi demeyi uygun gördüm; öykü-roman gibi kurgu değil araştırma-inceleme kitapları oldukları ve konunun da batıl inançlar olmasından dolayı. Yine 19. Yüzyıl civarlarında olsam da coğrafyayı doğuya çekiyorum bu kez. Beni genelde Britanya, Amerika ya da Almanya’da görmeye alışıktınız ama bu sefer Avrupa’nın en tekinsiz doğasında Karpatlar civarındayım. Etraf tekinsizlik, korku, kan ve dehşet kokuyor. Taşranın karanlığında soğuk gece rüzgârları esiyor. Bakalım bu halk neler yaşıyor, neler yapıyormuş.

“Romanya’da Vampir” kitabı, özellikle ülkenin folkloru ve vampirizm üzerine çalışmış halkbilimci ve zoolog Murgoci’nin (1875-1929) iki makalesinden oluşuyor. Folk-lore adlı derginin farklı iki sayısından çevrilmiş. Kitaba adını veren ilk makalenin ardından, “Rumenlerde Ölüm ve Ölü Gömme Gelenekleri” adlı diğeri geliyor. Makalelerin adı, neyle karşılaşacağımızı açık ve net söylüyor aslında bize ama kısaca bahsedeyim. Bugün vampirler halkın genelinin ilgisini çekmeyen, fantezi dünyasının klişe figürleri konumuna gelmiş olabilir yaşadığımız dünyada; ancak düşünün ki bir zamanlar insanlar onların gerçek olduklarına inanıyor, mezarları açıp cesetler üzerinde çeşitli işlemler uyguluyor, korunmak için birçok yönteme-ritüele başvuruyormuş. Özellikle balkanlar etrafındaki coğrafyada daha yaygın olarak görülen bu inancın beşiklerinden birisi de Romanya. Yazar bize Rumenlerin vampir inançlarından ve yaşadıkları-yaptıklarından bahsediyor. Düşünün ki dedeniz ölüyor, gömüyorsunuz ama gece sizi ziyaret edip kanınızı içip tekrar mezara döndüğünü düşünüyorsunuz. Çünkü yaşarken bazı kötülükler yapmıştı, lanetlenmiş bir ruh olarak vampir oldu. 1800’lerde yaşayan bir Rumen köylüsünüz. O halde yapacağınız tek şey vampirlerin gerçek olmayan saçma uydurma figürler olduğunu halka anlatmaya çalışmak diyeceğimi sanmayın çünkü bunu yapmayacaksınız. Ne yapacağınızı biliyorsunuz. Şimdi haç, kutsal su, İncil ile beraber dedenizin mezarına gidiyorsunuz. Mezarı açıyorsunuz. O da ne! Tırnaklar ve dişler uzamış mı gibi? Hemen kalbi söküyorsunuz, ateşte yakıyorsunuz, küllerini yemeğinize falan katıp yiyorsunuz. Başka örneklerde de kalbe kazık, kafayı komple vücuttan kesme ya da başka bir takım formüller var. Saçma mı geldi? Evet, şu an saçma gelmiş olabilir.

Yeterince fazla kişi bir şeyin doğru olduğunu söylerse, siz de o toplumun içinde yaşıyorsanız saçma gelmeyecekti. İçinde doğduğumuz ve büyüdüğümüz toplumdaki insanların çoğunluğunun inançlarını taşıyoruz. Düşünüp farklılaşan bireyler günümüzde daha çok ama bugün internet gibi bütün dünya ile iletişime geçebileceğimiz sonsuz bir kaynak var. 150 sene önce Romanya’da yaşayan bir köylünün düşüncelerini değiştirebilecek bir uyaranı yoktu. Dolayısıyla, vampirler gerçekti. Bizim vampirizm hakkında bildiğimiz, film ve kitaplardan edindiğimiz bilgilerden fazlası da varmış hatta. Mesela beyaz bir atın vampirin mezarının üstünden geçmeyeceği, durup kişneyeceği gibi. Kazlar da aynı şekilde. Strigoi, moroi, varcoloci, cadı gibi birbirine benzer ama aralarında nüanslar olan heyulalar hakkında bilgi de kitapta. Kenevir sapı kırma aletini bilir misiniz? Ben de kitabı okuyana kadar bilmiyordum. Ayrıca halk arasında anlatılan hikâyecikler de var metinde birkaç tane. İkinci makalede de halkın ölüleri nasıl gömdüğü ve bununla ilgili ritüeller var. Mesela ölüyü evden ayakları öne bakacak şekilde çıkarmak gibi. Yazar zaten 11 sene bilfiil o coğrafyada yaşamış. En ürpertici kısım belli zaman sonra mezardan çıkarıp cesedi yıkayarak daha küçük bir tabutla geri gömmeleri… Diğer inanç ve uygulamalar için kitaba buyurun.

“Transilvanya Batıl İnançları” ise yazar Emily Gerard’ın (1849-1905) iki makalesiyle bir anlatı-öyküsünden oluşuyor. Kitaba adını veren makalenin ardından “Çingene Falcı” ve “Bir Çingene Kampı” geliyor. Burada basit günlük jest, alışkanlıklardan geniş inanç sistemlerine kadar batıl inançlar mercek altına alınıyor. İneklere sarımsak sürmekten tutun da kurbağaların cadı olduğuna inanmaları, hatta ilk şimşek sesini duyup 3 takla atanın bir sene boyunca sırt ağrılarının geçeceğine olan inanca kadar çokça batıl inanç var. Bunlar da 3 farklı kökenden geliyormuş: Rumenlerin yerel inançları, saksonların getirdiği inançlar ve çingenelerin inançları. Avrupa’nın çoğu kesiminde aydınlanma sonrası bilimselliğin, felsefenin ve sanayi devrimi gibi teknoloji çağının etkisinin sürmesine rağmen Romanya bölgesine bunların tesiri sınırlı olmuş. O yüzden buraların halkı köklü inançlarına bağlı yaşamaya devam etmekteymiş. Batıl inançlardan bazılarına daha örnek vereyim: Bir kırlangıç, bir ineğin altından uçarsa, ineğin sütü kanlı olur. Bir dolu fırtınası, evin önüne saplanan bir bıçakla durdurulabilir. Kapının arkasına ters konan süpürge, cadıları uzak tutar. Bir katil, kurbanının cesediyle yüzleşirse kurbanın yaraları tekrar kanamaya başlar (bunu çok sevdim J). Diğer inançlar için makaleyi okuyabilirsiniz. “Çingene Falcı” yazısında ise Romanya’nın önemli kesmi çingenelerden ve falcılıktan bahsediyor. Burada ilginç olan gerçek bir durum ise yazarın fala inanmamasına rağmen eğlence olsun diye bu falcılardan birisine fal baktırdığı ve falcının yazarın geleceği hakkında ürkütücü ve ihtimal dışı bir yorumda bulunması ve bu olayın gerçekten yaşanması! Yazar bunun uç bir tesadüf olduğunu düşünüyor yine de… Yalnız, ne olduğunu çok merak ettim, ondan bahsetmemiş. En sonda ise kurgu mu yoksa yazarın kendi gerçekten yaşadığı bir olay mı olduğunu ayırt edemediğim, “Çingene Kampı” adlı kısacık bir anlatı yer alıyor. Jandarmanın hırsızlık suçlamasıyla bastığı bir çingene kampına tanık olan anlatıcı, yolun devamında tesadüfen jandarmanın beklediği kadını görmesiyle onu kampa dönmekten alıkoyuyor. Sonra da bu yaptığının ahlaki olarak yanlış olduğunu belirten arkadaşlarına rağmen kendisinin zevk aldığından bahsediyor. Etik değerlendirme size kalmış.

Kısacık iki kitaba kısacık tanıtım yazarım demiştim, yine fazla gevezelik etmişim. Tekinsiz gerçeklere ilgi duyanlara öneriyorum kitapları. Ah, hani mi Dracula? Yok sayılır. Bram Stoker yazana kadar yoktu en azından. Bu konuyu konuşuruz ilerleyen kitap tanıtımlarımda. Yazılarımı okuyan herkese sevgilerimi iletiyorum. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER