KİTAP TANITIMLARIM 203.

“ROSEMARY’NİN BEBEĞİ” (Rosemary’s Baby) – Ira Levin, Kitap Kurdu Y., 227 s., 1. Baskı, 2021.

 

“Hail Satan! Hail Satan!”

 

Yirminci asırda, satanizm dâhil Okült amaçlı tarikatların sayısında artış olduğu söylenebilir. Seküler toplumlarda köklü ilahi dinlere karşı yaygınlaşan nefret, bunun nedenlerinden birisi olarak düşünülebilir. Nitekim La Vey’in “Şeytan Kilisesi” (Satanic Church) de bu çağda kuruldu. Uygarlığın getirilerinden birisi de modern zamanlarda tekinsiz kurguların günlük yaşamlara, kentlere girmesi. Eskiden izbe terkedilmiş evlerde, kırsaldaki şatolarda ya da doğanın tekinsizliğinde bizi hayaletler, vampirler, kurt adamlar, hortlaklar, katiller vb. karşılarken, size şimdi tanıtacağım kitabın önünü açtığı şekilde artık apartmandaki üst katımızda da korkunç bir gizem yatıyor olabilir. Korku kurgularının popülerliğini arttıran, yazıldığı dönemde epey yankı uyandıran ve yok satan, Roman Polanski tarafından sinemaya da uyarlanan “Rosemary’nin Bebeği”, tekinsiz roman tutkunları için atlanmaması gereken önemli işlerden birisi.

ABD’li Ira Levin (1929 – 2007) tarafından 1967’de yazılmış roman, ince ince işlenmiş, dozu yavaş yavaş artan bir gizem/gerilim. Korkuyu da tür olarak bunlara ilave etmek gerekir elbette. New York’da bir apartman dairesine taşınan genç çift Rosemary ve Guy Woodhouse ile ilginç üst kat komşuları yaşlı çift Minnie ve Roman Castevet’in ana karakter olarak rol aldığı ya da etraflarında gelişen olayları merkeze alıyor kitap. Genç çift, taşındıkları dairenin büyücülük ve cinayet de dair kötü bir geçmişi olduğu konusunda uyarılmalarına rağmen, inançları olmadığı (ya da zayıf olduğu) için bu durumu umursamazlar. Rosemary, kendileriyle fazla samimi olan ve sık sık görüşen Castevetleri işgüzar ve sinir bozucu bulur, ancak Guy onlarla daha samimi ve yakın olur. Romanda ayrıca Rosemary’nin doktoru ve birkaç arkadaşı olmak üzere yan karakterler de rol alır. Çocuk kararı veren çiftin, Rosemary’nin ilaç etkisi altında, kâbus-gerçeklik karışımı bazı korkunç görüntülere de şahit olduğu cinsel ilişkileri sonrası, Rosemary hamile olduğunu öğrenir ve olaylar başlar.

Sıradan, normal, neşeli bir atmosferde ilerleyen kitap yavaş yavaş Rosemary’nin etrafındaki bazı arkadaşlarının uyarıları, şüpheli ölümleri, bazı nesnelerin gizemini çözen bir kitap vb. sayesinde yavaş yavaş dozu yükselen klostrofobik bir gerilime döner. Gizem artar, doruk yapar, sonra yavaş yavaş çözülür. Rosemary kendisini korkunç bir şeytani planın içerisinde bulur ve çocuğunu bundan korumak için elinden geleni yapar. Ancak birçok şeyi fark edip çözse de asıl planı göremez ve finalde şok edici gerçeğe tanık olur. Kitap mutlu bir sonla bitmez. Cehennemi, karanlık planlar hayata geçer. Bu şeytani son, ilk korku romanlarından birisi olan, Matthew Gregory Lewis tarafından yazılmış 1796 tarihli, “Keşiş” (The Monk) romanını aklıma getirdi.

Yazarın dili dümdüz olduğu için başlarda keyifsiz gibi geldi kitap. Edebi değer konusundan burada yine bahsedebiliriz. Edebiyat olarak değersiz görebileceğimiz, ancak hak ettiği değerleri de vermemiz gereken bir kitap. Modern kurgularda bu edebi dil sorunu var genelde zaten. Yani, ne bir betimleme gücü, ne bir anlatımı zenginleştirme yöntemi göremiyoruz. Belki sadece evin içi, odalar, eşyalar vb. konusunda biraz detay veriliyor. Ancak, dil bir yana kurgudaki ana karakterin, Rosemary’nin psikolojisi, endişesi, çabası okunmaya değer. Zaten en güzel yanı bu romanın. Bu anlamda başarılı bir gerilim. Sonra, tüm detayların kurguya çok iyi hizmet etmesi; başka bir deyişle fazlalık hiçbir bölüm bulunmaması kitabın diğer bir artısı. Bu anlamda da uzun öyküye benzetilebilir. Mutlu bir atmosferden yavaş yavaş karanlığa dönmesi; adeta ışık ayarının yavaşça kısılması da diğer beğendiğim bir yanı oldu. Son ve esas olarak ise, elbette Hristiyanlığın en büyük düşmanı, en meşhur korku nesnesi olan meşhur karakter, Şeytan’ın perde arkasındaki başrolü, kitabın can damarı. Bu durum ise Arthur Machen’ın kurgularına benzetilebilir. Ayrıca, inançlar üzerinden alt metinler okunabilir: inanç ve inançsızlık arası çizgi, modern zamanların üzerine çöken orta çağ atmosferi vb.

Bazı eleştirmenlere göre yazılmış en iyi gerilim romanı, bazıları her fiziksel detayın ve diyalog satırının önemli olduğu bir oyun kitabı olarak tanımlamış. Kitabın girişinde Chuck Palahniuk tarafından yazılmış güzel bir Önsöz de var. Levin bu kitabının, daha sonraları korku sinemasına damga vuran “Exorcist” ve “Omen” serilerini etkilediğini ve şeytana olan inancı çağımızda arttırdığını söylemiş. Ancak, Ira Levin, Yahudi kökenli bir ateist olarak biliniyor, şeytana inanmadığını söylüyor. Her ne olursa olsun en “satanik” kitaplardan birisine imza atmış. Kitap ayrıca, 1968’de Roman Polanski tarafından sinemaya uyarlandı ve sanıyorum korku/gerilim fanı olup filmi bilmeyen yoktur. En iyi ve/veya en popüler korku/gerilim filmleri listelerinde karşınıza çıkar. 

Gündelik olayların içerisine ustalıkla ve kurnazca örülmüş, kötülük korkusunun büyük bir ürperti yarattığı, karanlık ve modern bir şeytani kurgu. Tekinsiz kurgu sevenlerin es geçmemesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Tanrı öldü ve Şeytan yaşıyor! Yıl Bir, Efendimizin ilk yılı! Yıl Bir, Tanrı bitti! Yaşasın Şeytan!”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER