KİTAP TANITIMLARIM 151.

“VİY” – Nikolay Gogol, İthaki Y., 125 s., 1. Baskı, 2020.


“Viy’i getirin! Gidip Viy’i getirin diyordu ölü.”

 

Tanıtımlarımda ağırlıklı olarak 19. Yüzyıl gotik korku eserlerine yer veriyorum, bilen bilir. Coğrafya olarak ise genellikle Britanya ve ABD’li yazarların yoğunluğunu görüyorum okumalarımda. Almanya, Fransa gibi diğer batı ülkeleri yazarları da akabinde geliyor diyebilirim. Yine aynı zamanlarda, 1800’lerin başlarında doğmuş Gogol ise Ukraynalı. Edebiyat dünyasında dev bir isim olan yazarın adının eski Türkçeden geldiği, manasının “Göğün rengi” olduğu iddia ediliyor. “Ölü Canlar” adlı klasik romanı ve oyunları, hicivli komedi tarzında öyküleriyle bilinen yazarın, İthaki “Karanlık Kitaplık” serisinden yayımlanan bu kitapta ise 3 adet korku öyküsüne yer verilmiş.

Hemen, Batı-Doğu farkı göze çarpıyor. Özellikle kültür, sosyal hayat, insan ilişkileri anlamında. Dönemdeki türün batılı eserlerinde vakur, sakin, saygılı iletişim, aristokratlar, görkemli şatolar görülürken bu kitaptaki karakterlerin daha “senli benli”, daha sert iletişim tarzı, fakir-taşralı oluşları dikkat çekiyor. Batıda seküler bir ortam gözlenirken burada dini, milli duyguları daha ön planda kişilerle karşılaşıyoruz. Özellikle Gogol’un da etkisi altında büyüdüğü Kazak kültürünün etkisi belirgin, elbette ortodoksluğun da.  Bazen karakterler Türkleri, Polonyalıları ya da Katolikleri dışlayıcı, düşman konumunda ifadeler kullanıyorlar. Konunun özü bu değil tabii ki, biz bu farklılıklardan sonra benzerliklere, türün sınırları içerisine bu kitaptaki öykülerin nasıl girdiğine bakalım.

Korku sinemasının korku edebiyatına sıkı fıkı bağlı olması gibi korku edebiyatı da yerel söylencelere, efsanelere, mitlere bağlıdır. Yazıdan önce söz vardı ne de olsa. Gotik korku türünde sık karşılaşılan doğaüstü karakterleri sayın desem hemen ilk aklınıza muhtemelen hayaletler, vampirler gelecektir. İlk akla gelecek diğer karakterler de cadılar, büyücüler ve şeytani varlıklardır. Bu kitaptaki öykülerde de karşımıza bunlar çıkmaktadır. Bir diğer önemli karakter de, kitaba ve ilk öyküye adını veren, yazarın Ukrayna halk efsanelerinden aldığını iddia ettiği ancak Gogol’un kendisinin yarattığı iddia edilen Viy’dir. Viy, gözkapakları yere kadar inen çirkin bir cücedir, habis bir doğaüstü yaratıktır. Türün diğer önemli özellikleri olan tekinsiz mekânlar ise burada taşranın ücra köşelerindeki köy evleri, kilise gibi yapılardır. Elbette doğanın, açık arazinin atmosferi de burada kullanılır. Özellikle Karpatların atmosferi, açık boş ovaların gece yıldızlarının altındaki görüntüsü, yazarın harika doğa betimlemeleriyle kurguyu güçlendirir.

Öykülerden kısaca bahsedelim. “Viy”de üç öğrenci (teolog, filozof ve hatip) yollarını kaybettikleri bir gece taşrada tek başına ücra bir evde yaşayan ihtiyar bir kadının kapısını çalarlar. Bir gece kalacak sıcak bir yer, aç karınlarına girecek bir lokma yemektir istekleri. Olaylar korkunç bir yöne ilerler. Öykünün ileriki bölümleri filozof Homa’nın merkezde yer aldığı, genç yaşta ölen dünya güzeli bir kız, kızın babası-tanıdıkları-köylülerden oluşan karakterlerle ilerler. Ev ve açık arazideki korkunç olayların ardından ölünün ardından dua okuma, kilisede gece kilitli ve yalnız kalma mevzuları gelir. Kilise, öykünün merkez mekânını oluşturur kalan bölümde. Klostrofobik, doğaüstü sahneler cereyan eder kilisede. Vampirler, kurt adamlar gibi doğaüstü yaratıkların cirit atacağı karanlık emellerin amacına ulaşması adına kilidi çözmek için Viy çağrılır… Öykü, etkileyici bir cadı anlatısıdır. Alt metinlerinde dindarlık işlenir. Homa’nın dindarlığa, dine yaklaştığı; ona sığındığı anlar kötücül güçlerden korunmasına yardımcı olur. Bu didaktik alt metin öykü boyunca korunur. Aslında bu yapı kitaptaki diğer hikâyelerde de bulunuyor.

“İvan Kupala Akşamı Arifesi” adlı öykü ikinci sırada yer alıyor. Diğer iki öykü 50-55 sayfa uzunlukları ve olay örgüsünün uzunluğuyla novellaya göz kırparken, bu hikâye 18 sayfa. Burada da dinden sapmanın cezalandırılacağı teması işleniyor. Şeytan da sayılabilecek bir yabancıyla, âşık bir adamın yaptığı anlaşma ters tepiyor. Ölü bir varlığın canlanması, lanetin nefesi finalde kıssadan hisse oluşturuyor.  Son öykü “Korkunç Bir İntikam” ise tam da adı gibi. Birisinden alacağınız en korkunç intikam ne olurdu? En fazla ona ne acı çektirirdi? Tanrı size böyle bir dilek verseydi ne dilerdiniz? Bir ailenin korkunç öyküsü işleniyor. Bu öyküde ayrıca doğa betimlemeleri muhteşem. Büyü, merkez tema olarak işleniyor. Ölemeyen ölüler acıyı vurguluyor. Yine günahkârlık cezalandırılıyor. Finalde, hayatınızda görebileceğiniz en korkunç bedduayı okuyacaksınız.

Sonuç olarak korku türünü seven okuyucuların ilgisini çekeceğini düşünüyorum kitabın. Şahsen, şaraba biraz ara verip votkanın sert tadına bakmak iyi bir deneyim oldu. Doğunun soğuk coğrafyasında sırtımda bir cadıyla yıldızların altında ovalarda koştum dörtnala… “Viy” öyküsünün 1967 yapımı filmini de izleyin derim.

 

“Karpatlarda hala atında haşmetli bir şövalye oturur ve o dipsiz uçurumda ölülerin bir ölüyü kemirişini izler, yerin altında bir ölünün büyüyüp korkunç acılar içinde kendi kemiklerini kemirdiğini ve yeri korkunç bir şekilde sarstığını hisseder.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER