KİTAP TANITIMLARIM 101.

“ABDUL ALİ’NİN MEZARINDA” (At Abdul Ali’s Grave)- E. F. Benson, Laputa Y., 76 s., 1. Baskı, 2019.

 

“Onda, ölüleri diriltebilen Kara Büyü var!”

 

1867, İngiltere doğumlu, hayalet öyküleri yazan bir yazar olur da ben okumaz mıyım? Üstelik ismini duymama rağmen dilimizde pek rastlamadım. Derleme bir korku öyküleri kitabında tek bir öyküsünü okuyup beğendiğimi hatırlıyorum. Bu kitapta ise 5 adet öykü yer alıyor. Doğaüstü olaylar, dehşet ve hezeyanlar kol geziyor öykülerde. Yazarın dilini de beğendim. Aşırı ağdalı, şiirsel, edebi bir dil beklemeyin ama en azından dümdüz de değil. Betimlemeleri, dehşeti yansıtması başarılı kanımca.

Kitaba da adını veren ilk öykü, Mısır’da bir mezarlıkta, kara büyü ile iç içe, açılan mezarlar, saklı hazine ve dirilen cesetlerle bizi tam bir korku atmosferine sokuyor. Mahmud ve Ahmed gibi yabancısı olmadığımız isimler taşıyan karakterlerle karanlık bir gecede mezarlığın dehşetine buyurun.

Kitapta en beğendiğim öykü olan, ikinci öykü “Kedi” (The Cat) ise daha ziyade çıldırış ve hezeyanla sonlanan bir finale taşıyor bizi. Eski sevgilisini bir kediye benzeten alkolik ressamın çizdiği doğa resimlerinin içinde yavaş yavaş beliren kedi, peşine düşecektir. Gerçeklikte mi, hayalde mi peki?

Bir sonraki öykü “Dehşet Boynuzu” (The Horror-Horn) ise yüksek bir dağın eteklerinde öyküye ismini veren bir yerde geçer. Burada yaşayan vahşi-cüce yaratıkları anlatıcının gözleriyle birlikte biz de görür ve gerçekliğine ikna oluruz. Çok gore bir sahne de barındırıyor öykü.

“Gece Gelen Dehşet” (The Terror by Night) ise paranormal bir öykü. Hayaletli ev temasına kısa bir ana sıkıştırılmış bir kurgu oturtuyor. Hem de çift olayın çakışması var. Finalde çözülüyor gizem.

Son öykü “Otobüs Biletçisi” (The Bus-Conductor) ise bana hoş bir sürpriz oldu. Çünkü ben bunu izledim. Nerede izlediğimi hatırlamaya çalıştım ve sonra buldum. 1959-64 yılları arasında yayınlanmış “Alacakaranlık Kuşağı” (The Twilight Zone) dizisinin bir bölümüydü. Bölümün ismi “22” idi sanırım. Olmaması gereken bir saatte orada olmaması gereken bir cenaze arabası gören anlatıcıya, arabadan inen otobüs biletçisi giyimli bir adam, arabada bir kişilik yer kaldığını söyler. Yakın bir gelecekte ise gerçekten o saatte ve o yerde bu kez otobüse binecektir anlatıcı ve söz konusu biletçiyi otobüste görür. Biletçi ona otobüste bir kişilik yer kaldığını söyler. Anlatıcımız otobüse binmekten vazgeçer. Sonra bilin bakalım ne olur?

Klasik korku-gizem sevenler kaçırmasın diyorum.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Üstü çıplaktı, kahverengi teninin üzerindeki ter damlaları ay ışığının altında parlıyordu. Ara sıra kendi kendine konuşuyordu ve bir iki kere de nefesini toplamak için durmuştu. Bir süre sonra toprağı elleri ile kazmaya başladı, kenara koyduğu kıyafetlerinden bir halat çıkardı, elindeki halatla kazdığı çukura inip bir süre gözden kayboldu, geri çıktığında yukarı çıkıp tüm gücüyle ipi çekmeye başladı, bir süre sonra tabutun ucu mezarın kenarında göründü, doğru tarafta olduğundan emin olmak için tabutun kapağının kenarını kırdıktan sonra onu dik bir konuma getirip bıçağıyla açmaya başladı. Ve işte, karşımızda mezarın sırtına yaslanan bir şekilde, bebek gibi beyaz kıyafetler içinde olan Abdul’ün cesedi duruyordu.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER