KİTAP TANITIMLARIM 180.

“DEHŞET GECESİ” – Kerime Nadir, Oğlak Y., 182 s., 1. Baskı, 2019.

 

Türk edebiyatında sınırlı sayıdaki korku eserlerinden önemli bir tanesi olan “Dehşet Gecesi” romanı, yazarın kendi yapıtları içerisinde tarz olarak tek örnek. Genellikle aşk romanları yazan, birçok eseri Yeşilçam filmlerine ve hatta yakın tarihli dizilere yeniden uyarlanan (Hıçkırık, Samanyolu vs.) Kerime Nadir’in (1917-1984) bu kitabı, yerli korku eserlerini araştırırsanız mutlaka her zaman karşınıza çıkacaktır. Benim de çıkıyordu. “Canvermezler Tekkesi”, “Drakula İstanbul’da”, “Gulyabani” ve Kenan Hulusi Koray’ın bazı kitaplarını okuyup tanıttıktan sonra yerli korkunun ilk dönem örnekleri çerçevesinde bir mihenk taşını da gediğine yerleştirmiş oldum.

Oğlak Yayınları’nın “Maceraperest Kitaplar” başlıklı serisi kapsamında yayımlanan kitap, cep boy diyebileceğim ebatta. Siyah-beyaz, sembolik, çizgisel bir kapak tasarımına sahip. Sade ve akıcı bir dille yazılmış. 1958’de tamamlanmış. En indirgemeci tanımla, bir vampir romanı. Vampirella desem daha doğru olur zira ana kötü karakter bir kadın: Ruzihayal… Güçlü kadın karakterler yaratan yazarın, belki de en güçlü karakteri. Roman, buram buram “Dracula” kokuyor, benzerlikler fazla. Biraz da Poe… Ancak, bir “Drakula İstanbul’da” gibi kopya uyarlama değil. Farklı ve güçlü yönleri var. Bu anlamda özgünlük sorununu aşabiliyor ki yerli korku edebiyatında genel bir problem olduğunu düşünüyorum. Hatta çoğu sanat alanımızda!

Kitabın açılışında Galip Dursun’un yazdığı bir Önsöz var. Yerli korkunun kökenleri ve yazarla kitap hakkında güzel bilgiler içeriyor. “Dehşet Gecesi”nin Vampir prensesi Ruzihayal’in “Kızıl Puhu Malikânesi”, Hakkâri’de Cilo Dağı’nda. Dracula’nın, Transilvanya’daki şatosu bu şekilde millileştirilmiş. Jonathan Harker’ın Dracula’nın şatosuna davet edilmesi gibi, “Dehşet Gecesi” romanında başından geçenleri birinci ağızdan okuduğumuz anlatıcı, gazeteci Mümtaz Evren de Hakkâri’ye davet edilmiştir ve İstanbul’dan trenle yola çıkar. Iraklı bir petrol kralının Cilo dağında yaptırdığı otelin açılışına davetlidir. Ancak, bu davetin arkasında başka meseleler vardır. Ruzihayal’in Mümtaz Evren ile bağlantısı romanın ilerleyen bölümlerinde okuyucuya açıklanacaktır. Batılı benzer eserlerin doğuya uyarlamasını yansıtan başka bir yapı da kötücül güçlere karşı kurbanın boynundaki Enam-ı Şerif’tir. Bu şekilde İslam tabanlı bir mücadele de vardır. Zaten romanda doğu masalları tadı da var.

 Ruzihayal’in Dracula’dan diğer bir farkı da vampir-cadı karışımı olması. Büyü yapabiliyor ve bazı doğaüstü güçleri var. Romanda ayrıca kitap içinde kitap gibi bir yapı da var. Zira Mümtaz Evren’in gazetesine gelen bir roman trende okunacaktır. Evren’in başına garip olaylar daha trende gelmeye başlar. Hakkâri’de ise dehşetli olaylar gelişir. Yan karakterler olan Haydutlar Çetesi de olay örgüsünde önemli yerdeler.

Kerime Nadir’in temel meselesi olan aşk, yine bu kitapta da önemli bir tema. Nadir’in yazdığı dönemde bu işi bir kadının yapması ekstra mücadele gerektirmekteydi. Belki de bu yüzden Ruzihayal de güçlü, mücadeleci, dehşetli bir karakter. Stoker ve Poe gibi üstatların tarzlarını, meselelerini başarılı bir biçimde bizim insanlara ve topraklara uyarlamış yazar. Bir kere iyi bir coğrafya bilgisi yansıtıyor; olayların geçtiği yerleri ve iklimi gözünüzde canlandırıyor, hissediyorsunuz okurken. Ayrıca o coğrafyadaki haydutlar, Ruzihayal’in babasını öldüren aleviler ve Iraklı petrol kralı gibi karakterler ülkedeki meselelere gönderme yaparak romanı politik okumaya da açık hale getiriyor.

Romanın ilk kısımları daha klas ve sürükleyiciyken ilerleyen bölümlerde bunun biraz düştüğünü düşünüyorum. Belki de daha vurucu olaylar bekliyordum. Yine de yerli korku edebiyatı için çok önemli olan bu kitabı okumak, tarza tutkun bir okuyucu olarak bu minvaldeki birikimime önemli bir katkı yaptı. Doğu masallarına göz kırpan bir gotik korku romanı… Türün fanatiği ve bu işin yerli kısmını merak eden herkesin okumasını tavsiye ederim.    

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER