KİTAP TANITIMLARIM 161.

“METAFİZİK” (Metaphysics) – Stephen Mumford, Dost Y., 152 s., 2020.

 

“Felsefi bir kuramın kabul ya da reddedilmesinde duyulara dayalı kanıtlar belirleyici bir rol oynamazlar.”

 

Bir masada oturmuş yemek yiyorum. Yalnızım. Etrafımda konuşup duran bir insan yok, kimseyi dinlemek zorunda olmamak bazen iyi bir şey. Düşünüyorum… Oturduğum masaya bakıp düşünüyorum. Aslında hiçbir şey düşünmek istemiyorum, sadece masaya bakıyorum. Masayı düşünüyorum. Her zamanki bir masa işte. Kırmızı ve yuvarlak. Dört ayağı var. Etrafta aynı masadan daha fazla var. Aynı şeyden birden fazla nasıl olabilir? Yani şu karşımdaki masa aynı zamanda bu masaysa ben neden aynı anda orada da değilim? Benden tek varsa bu masadan da tek olmalı. Bakıyorum o da kırmızı ve yuvarlak, onun da dört ayağı var. Aynı masa gibi görünüyor. Ama olmamalı. Bu masanın ikizi olabilir elbette, üçüzü, dördüzü… Yine de bu masayı kendisi yapan, kendine özgü olan bir şey olmalı ki bu masayı diğerlerinden ayırt edebileyim. Belki yakından incelesem çok küçük bir fark tespit ederim. Belki kırmızılığının tonu çok az farklıdır ya da çapı mikrometre mertebesinde farklıdır. Sahi, kırmızı nedir? Hayatımda hiç kırmızı görmedim. Şu an oturduğum gibi kırmızı bir masa ya da kırmızı bir elma, bir araba, bir çiçek vs. gördüm tabii ki ama kırmızının kendisini görmedim hiç. Kırmızı diye bir şey var mı? Bir nesneye özgü olmadan kendisi var olamıyor kırmızı demek ki. Benzer şekilde, yuvarlak da öyle. Bu, yuvarlak bir masa ama yuvarlağın kendisini hiç görmedim ben. Benim görmediğim şey yoktur diyemem ama sanırım. Görmememe rağmen var olduğunu bildiğim şeyler var, mesela radyo dalgaları, röntgen ışınları, birçok gaz ve hava gibi gaz karışımları, akıl gibi soyut kavramlar. 5 duyum var, görmeden de bir şeylerin var olduğunu bilebilirim. Duyarım, kokusunu alırım, dokunurum, tadını alırım… Yine de tüm duyularımla algılayamadığım bir şeyler olamaz mı? Var olan, gerçek olan her şeyin ölçütü bizim duyularımız mı?

Siz de bu soruları ve benzerlerini soruyorsanız, felsefenin ana dallarından birisini oluşturan Metafizik, ilginizi oldukça cezbedecek bir alan. Dost Yayınları’nın cep boyutunda bir serisi olan “Kültür Kitaplığı”, bilimden sanata farklı disiplinlerde, kültür dağarcığımızı genişletecek kitaplarla buluşturuyor okurları. Serinin 187. Kitabı olan “Metafizik”, konuya ilgi duyanların ama öncesinde pek bir bilgisi olmayanların başlangıç yapması için doğru kaynaklardan birisi gibi görünüyor. Yazar, terminolojiye boğmadan basite indirgeyerek, günlük yaşamdan örneklendirerek metafiziği okurlara anlatıyor. 10 kısa bölümden oluşan kitap aslında metafiziğin ne olduğuna en son bölümde değiniyor. Yani onun aslını oluşturan meselelere el atarak başlıyor. Böylece daha anlaşılır kılınıyor. Günümüzde birçok kavram gibi farklı anlaşılan, aslından çarpıtılmış bir kavram metafizik. Spiritüel konular geliyorsa aklınıza tam da bu yanlışa düşüyorsunuz, zira felsefi anlamda metafizik mistik bir inanış değil. Ampirik olarak duyularımız aracılığıyla öğrendiğimiz bilginin ötesindeki bilgiyi arar, temellendirmeye çalışır metafizik.

Kitap, “Bir masa nedir?” ve “Bir Daire Nedir?” adlı ilk iki bölümle açılıyor. Sonra sırasıyla; “Bütün Yalnızca Parçaların Bir Toplamı mıdır?”, “Bir Değişim Nedir?”, “Bir Neden Nedir?”, “Zaman Nasıl Akar”, “Bir Kişi Nedir?”, “Bir Olanak Nedir?”, “Hiçlik Bir Şey midir?” ve son olarak “Metafizik Nedir?” adlı bölümler geliyor. Bölüm adlarından görülebileceği gibi hepsi önemli ve derin konular ve her bölüm üzerinde ayrı olarak uzun uzun durulabilir. Ben bunu tanıtımımda yapmamayı tercih edeceğim, ilgi duyanlar zaten kitabı alıp okumak isteyeceklerdir. Belki bir masanın ne olduğunu, kırmızının ya da bir dairenin ne olduğunu, boşluğun ne olduğu, olanaklı başka dünyaların olup olamayacağını merak edenleriniz vardır.

Kitap, genele hitap etmeye çalışsa da tikel, tümel, özgülük gibi ifadeleri ilk kez duyanlar için eksik anlaşılabilir. Bu yüzden felsefe hakkında genel bir ön bilgisi olanların daha iyi anlayacağını düşünüyorum. Örneğin nominalizm gibi akımlardan bahsediliyor, biraz metafizik ön bilgi lazım gibi. İlla ki Platon ve Aristo başta olmak üzere birçok filozofun söylem, terim, tanım ve argümanlarına da değiniliyor. Basit sorulardan karmaşık yanıtların nasıl üretildiğini kitap boyunca göreceksiniz.

Gerçeğin asli doğasını anlamaya çalışanlar, derin zihinsel kavrayışların peşinde olanlar için bir el kitabı.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Görünen o ki, karanlıklara aitmiş gibi duran bir sınıf var: Hiçlikler. Ayrıca hepsi de bir çeşit hiçliği andıran yokluklar, eksiklikler, kenarlar, boşluklar, sınırlar, delikler, sıfırlar, kayıplar ve sonlar var. Örneğin peynirde bir delik olması. Bu delik peynirin bir parçası mı? Bu, saklanabilen bir şey mi? En baştan bir çeşit varlık mı? Peynir yeteri kadar gerçek görünüyor ama delik belki de bir hiçtir: Yalnızca boş bir alan. Elbette deliğin içini dolduran havadan da değil, deliğin kendisinden bahsediyoruz. Deliğin bittiği yerde peynirin çeperleri var. Ama bir çeper bile bir çeşit hiçliği beraberinde getiriyor gibi. Ötesinde hiçbir şey olan da peynirin sınırı, sonu. Bu da varlık ve hiçlik arasındaki hudut.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER