KİTAP TANITIMLARIM 47.

“ÖLÜYÜ UYANDIRMA” – Kolektif, Bilge Karınca Y., 222 s., 2012.

 Ölüler böyle sever…

Derleme kısa korku öykü kitaplarından birisiyle daha karşınızdayım. Çoğu 19. Yüzyıl yazarlarından derlenen 11 öykü var kitapta. 10 yazar yer alırken Bram Stoker’dan 2 öykü konulmuş. Kitabın arkasında 10 öykü yazıyor bu arada. Önünde de “Vampir Hikâyeleri” yazıyor alt başlık gibi. Fakat ön kapaktaki yazarlardan birisinin Poe olduğunu görünce bir şaşırdım. Poe’nun vampir öyküsü mü var? Nitekim kitaptaki 2 öykü vampirlerle alakalı değil ve bunlardan birisi Poe’nun, bildiğimiz polisiye öykülerin atası “Morg Sokağı Cinayeti”…Yayınevine bu ciddiyetsizlikten dolayı serzenişte bulunuyorum.

Eski dönem gotik korku yazarlarının çoğunu bildiğimi düşünürdüm ama bu kitaptaki 6 yazarı daha önce duymamıştım. Poe, Stoker, M.R. James ve Johan Ludwig Tieck’i biliyordum sadece.

Birkaç sayfalık bir Önsöz bölümüyle başlıyor kitap. Kimin yazdığı da belli değil, isim yok sonunda ama sanırım 2 çevirmenden birisi yazmış olmalı. Oldukça sığ şeyler yazıyor vampirler hakkında. Hani hayatında ilk defa vampir kelimesini duymuş olan çocuklara yazılmış gibi. Ayrıca “Vampirlerin edebiyat dünyasına girişi Bram Stoker-Drakula’yla oldu” diye bir cümle var. Lord Byron ve Polidori’den, Sheridan Le Fanu’dan haberi yok sanırım bunu yazanın.

Mary Elizabeth Braddon’dan “Leydi Ducayne” isimli öyküyle açılıyor kitap. Oldukça edebi bir dille yazılmış ve gotik atmosferli öyküde, İtalya’ya, öyküye adını veren zengin kadının yanına yamak olarak işe alınan fakir bir kız çocuğunun günden güne güçten düşmesini, benzinin solmasını ve geceleri kâbuslar görmesini izliyoruz adım adım. Elbette Leydi Ducayne onun kanını geceleri gelip emmektedir diye düşünürken finalde aslında Leydi’nin doktorunun kıza ilaç verip kanını aletlerle aldığını öğreniyoruz. Bu durumu ortaya çıkaran, öykünün iyi adamı ise olanları ifşa edeceğini söyleyerek kızı ölmekten kurtarır. Leydi Ducayne hakkında bildiğimiz tek şey çok yaşlı olduğu ve genç gözükmek-ölmemek için neler yapabileceğini araştırdığıdır. Kanla ne yaptığı öyküde açıklanmaz. İçmekte midir? Sanırım Kontes Bathory’nin farklı bir versiyonunu anlatmaktadır öykü. Mutlu son… Kız kurtulur ve zengin olur. Fena değildi, yazarın dilini beğendim.

Mary E. Wilkins-Freeman tarafından yazılmış “Luella Miller” adlı öyküde de yine öyküye ismini veren yaşlı kadın ve diğer ev ahalisi bu kez ay ışığı altında bembeyaz görüldükleri bir gece vampir olarak enselenirler. Öyküde ortalarda yine kan-revan değil de gizem var. Bu yazarın dili ve kurgusunu çok beğenmediğimi söylemeliyim.

M.R. James, “Kont Magnus” adlı öyküsünde İsveç diyarlarında şatolar ve ormanlarda, olay örgüsünden çok gizem ve atmosferle korkutuyor. Ormanda bulunan, yüzü kemiklerine kadar soyulmuş bir ölü adam ve arkasını ağaca yaslayıp kendisinden bir şeyi uzaklaştırmaya çalışıyormuş gibi hareketler yaparak kilitlenmiş, delirmiş bir adamın olduğu sahneyi çok beğendim. Finalde de Kont Magnus, lahidin kapağını açarak dirilir ve aslında uzun zamandır ölü olmadığı anlaşılır. Fakat yine onun ne olduğu belli değildir. Zombi mi, vampir mi? Ortalıkta yine kan revan yoktur. Fakat yazarın mekân betimlemeleri ve dili oldukça iyiydi. Tabi bunları yazarken çeviri okuduğumu da göz ardı etmiyorum.

Bram Stoker’ın meşhur “Dracula’nın Konuğu” da kitapta yer almış. Düşünüyorum da belki de kurtları çok seviyor olmamda bilinçdışımda bu öykünün bıraktıkları etkilidir. Aslında “Dracula”da yer alması düşünülüp sonradan çıkartılan, Jonathan Harker’ın Kont’u ziyarete giderken Almanya’da walpurgis gecesinde yaşadığı kurt adam saldırısından Dracula’nın uzaktan yolladığı bir mektup sayesinde zarar görmeden kurtarılmasını anlatan öykü, soğuğu ve dehşeti her zaman hissettirmeyi başarmıştır bana.

Frederick Cowles’ın “Kaldenstein Vampiri”, bir gezginin Almanya’da yanlışlıkla uğradığı bir kasabada geçiyor. Buradaki Kaldenstein kalesinden ve orda neyin yaşadığından kimse bahsetmek istemez ama mal karakterimiz göz göre göre oradaki vampirin ağına düşer, sonra da vay yandım anam… Kurgusunu amatör buldum açıkçası, biraz mantık hataları vardı. Vasat… Ardından gelen E.H. Heron’un “Baelbrow’un Öyküsü” adlı diğer vasat bir öyküde de olaylar süresince hayalet sanılan mahlûkat, olayın sonunda vampirmiş meğer. Bundan sonraki bir diğer vasat öykü olan ve Eric Kont Stenbock tarafından yazılan “Bir Vampirin Gerçek Öyküsü” de okuyucuyu vampirlerin gerçekten olduğuna inandırmaya kalkışır. Bu yazarların adını neden duymadığım belli…

Neyse ki, kitaba adını veren gotik-romantik, şiirsel “Ölüyü Uyandırma”, Johan Ludwig Tieck’in masalsı ve Shakespearevari dilinin keyfiyle, kaçan ağız tadımı yerine getiriyor. Daha önce de okumuştum bu öyküyü ama bazı detayları unutmuşum. Bir şiirle açılıyor öykü. Ardından olaylar başlıyor. Necromancer, o kadar uyarmasına rağmen, aşkından öldüğü ve genç yaşta kaybettiği sevgilisi Brunhilda’yı dirilten Walter, vampir olarak dönen kadının neden olduğu dehşetin ortasında kalacaktır. Müthiş bir aşk ve dönüşüm öyküsü. Okunmalı!

Luigi Capuana’nın “Vampir” adlı öyküsünde ise asla hayaletlere ve doğaüstü şeylere inanmayan Mongeri, geceleri beşikteki bebeklerini ziyaret eden arkadaşının anlattıklarını kendi gözleriyle görmek için onları ziyarete gider ve gerçekleşen olaylara tanık olur. İtalyan yazar, düzgün bir öyküye imza atmış. Evde gelişen olaylar ilgi çekiciydi. Okunur…

Poe’dan “Morg Sokağı Cinayeti”…Evet, “Morg” diye yazmışlar… Öykünün ilk polisiye öyküsü olması ve benim yorumlarım bir yana da bu kitabın konseptiyle hiç uygun değil. Vampir ile ne alakası var çözemedim. Son öykü de vampir öyküsü değil ama enteresan bir öykü. Bram Stoker’dan “Bağırış”… Lovecraft’ın “Ulthar’ın Kedileri” gibi, kedi severlerin gönlünü alacak bir öykü. Oyun olsun diye taş atıp, annesinin dibinde yavru kediyi öldüren bir adamdan, anne kedinin öç alışı… Hem de eski engizisyon müzesini gezerken demir bakire (Iron Maiden) aletinin içine hapsederek… Enteresandı…

Sonuç olarak iyi-vasat öykülerin karışımı bir seçki olmuş bence. İyi olanları da önceden okumuştum zaten. Bana yeni bir şey pek katmadı. Türün aşırı fanatiği olmayanlar için, okunacak çok daha fazla ve öncelikli kitaplar var.

SEÇTİĞİM ALINTI (Kısa ama vurucu):

Onları öldüren ben değilim. Senin ateşli arzularını tatmin edebilmek için gençlerin kanıyla güçlenmek zorundaydım. Katil, sensin!” – (Brunhilda, “Ölüyü Uyandırma”)

 

 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER