KİTAP TANITIMLARIM 139.

 

“FIRTINANIN ARDINDAKİ” (Out of the Storm) – William Hope Hodgson, Laputa Y., 78 s., 1. Baskı, 2021.

 

1877 doğumlu İngiliz yazarın 5 adet öyküsünden oluşuyor kitap. Birçok sevdiğim yazara benzer şekilde 40 yaşını ancak görebilmiş Hodgson da. Bu kitaptaki öyküler için genel bir tanımlama yapacaksam bilimkurgu katkılı korku-gerilim tarzında diyebilirim. Yazar, olay odaklı öyküler yazıyor. Düz bir dil ve diyaloglar kullanıyor. Öykülerin üç tanesi denizde geçiyor ve gemi mürettebatının yaşadığı dehşeti ya da garip olayları aktarıyor. Denizde geçen öyküler bilinmeyenin korkusu temelini kullanıyor. Lovecraft kozmik korkularını çağrıştırıyor hatta benziyor temalar. Genellikle birinci ağızdan aktarılan öykülerde sık sık da öyküdeki karakterlerden birine anlatılan veya o anda başka bir karakterden dinlediği yahut da bunu bir iletişim aracıyla edindiği kısa geçmişte yaşanan olayları okuyoruz. 

İlk öykü “Gece Gelen Ses” (The Voice in the Night), denizde bir gemide geçen öykülerden ilki. Okyanusta bir gemiye yaklaşan kayık ve kayıktaki kişi ya da “şey” ile gemidekilerin diyalogları ve yaşadıklarından oluşuyor. Kayıktaki kişinin okyanusun ortasında ne aradığı ve neden ışıktan kaçtığını öğreniyoruz. Finalde güzel bir tekinsiz görüngü var. Zihinsel bir kare mi demeliyim ya da. Film olsa güzel bir sahne olurmuş. Öyküde Lovecraft’ın da kullandığı bir canlı türü var. Belirsizlik, tekinsizliği oluşturuyor.

Sonraki öykü “Baumoff Patlayıcısı” (The Baumoff Explosive) ise bilimkurguyu dinle birleştiren bir yapıda. Teknik ve bilimsel bilgiler bir yerden sonra bilimsellikten çıksa da kurguda çıkmıyor ve bilimselmiş gibi görünüyor. Patlama teması İsa’nın çarmıha gerilmesi sahnesiyle örtüştürülüyor. İncil’i bilmekte fayda var öyküyü iyi algılamak için.

“Buluş” (The Find) adlı hikâye ise diğerlerinden tarz olarak biraz ayrık duruyor. Poe’nun “Çalınan Mektup” öyküsü ya da Sherlock Holmes öyküleri gibi analitik düşünmeyle gizemli gibi duran bir olay aydınlatılıyor. Dünyada tek baskısı olan bir kitap, öykünün odak noktası.

Kitaba adını veren “Fırtınanın Ardındaki” ise yine bir kaptanın ağzından denizde yaşanılan bir dehşeti anlatıyor. Burada yaşananlar daha gizemli kalırken, Lovecraft’ın özellikle Cthulhu mitosu atmosferini bariz hissettim. Zira denizdeki bir tanrıdan bahsediliyor. Hatta yukardaki tanrıya bazı sözleri var kaptanın ki aşağıda alıntıda okuyabilirsiniz. Karanlık imgelem ve estetik zihinsel görsellik adına kitaptaki en iyisi bu öykü diyebilirim.

Son öykü “Jarvee’ye Dadananlar” (The Haunted Jarvee) de yine denizde geçen tekinsiz bir öykü. Burada da gizem, denizin yalnızlık yaratan ortamı ve bilimsel kurgu kullanılmış durumda. Dadanma olarak nitelendirilen olay ve neyin dadandığı konusunu açıklamak için bilim kullanılıyor. Yine bilinmezlik kalıyor tabi geride.

Lovecraft’ın dediği gibi “yaşamın sıradan görüntüsünün ardında pusuda bekleyen âlemleri ve varlıkları çağrıştırmada etkili olabilen” bu yazarın kısa sürede okuyabileceğiniz bu kitabını, kozmik korku ve Lovecraft sevenler başta olmak üzere türün fanlarına tavsiye ederim. Her ne kadar okuduğum en iyi öyküler olmasa da türün fanı olarak keyifli bir deneyim oldu benim için.

 

SEÇTİĞİM ALINTI: (Kitabın arka kapağında da alıntılanmış bu kısım)

“Ey Tanrım, sen gerçekten Tanrı mısın? Yukarıda oturduğun yerden demin gördüklerimi izleyip soğukkanlı kalabiliyor musun? Yo! Tanrı değilsin sen! Baharın başına vurmuşken yarattığın bu pisliğin yanında aciz ve cılız kalırsın. Tanrı artık o ve ben onun çocuklarından biriyim.” (Fırtınanın Ardındaki)

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER