KİTAP TANITIMLARIM 92-93.

 

“TAO TE CHİNG”- Laozi, İş Bankası Y., 98 s., 5. Basım, 2020.

 

“URSULA K. LE GUIN YORUMUYLA TAO TE CHING”- Lao Tzu, Metis Y., 145 s., 2. Basım, 2018.

 

“Bomboş olun, alabildiğine dingin…”

 

Okuma yolculuğu insana sürekli yeni kapılar açıyor. Felsefe Tarihi okurken genellikle Batı Felsefesi anlatılır. Elbette “felsefe” sözcüğü eski Yunancadan “philo” (sevmek) ve “sophia” (bilmek) kelimelerinden türemiştir. Ancak Antik Yunanda felsefenin ilk başladığı yıllarda ve daha öncesinde, birbirlerinden haberleri olmasa da doğuda da felsefi olarak nitelendirilebilecek oluşumlar vardı. Bunlardan birisi de Taoizm idi. Taoizm’in temel kitabı “Tao Te Ching”i okumak istememin ilk nedeni felsefeye olan ilgimdir. İkincisi ise Ursula K. Le Guin’in kitaplarını anlamak ve yorumlamak için Taoizm bilme ihtiyacımın doğmasıydı. Zira, yazarın buradan oldukça etkilendiğini, beslendiğini, kurgularının altını oyduğumuzda karşımıza buradan alıntılanmış meseleler çıktığını anlamıştım. Bu amaçlarla iki farklı çeviri ve yorumla Tao Te Ching’i okudum.

Taoizm’den bahsederek başlayalım. Lao Tzu (Laozi ya da Lao Tse olarak da çevriliyor) adlı, doğaya önem veren bir bilge tarafından M.Ö. 6. Yüzyılda geliştirilen bir öğreti. “Lao”, Çince “yaşlı”, “Zi” ise “üstat, bilge” anlamına geliyor. Bir rivayete göre Çou Hanedanlığı'nın imparatorluk kütüphanesinde arşivciymiş; 80 yaşına geldiğinde Çin'i terk etmiş. Hangu sınır kapısından geçerken muhafız Yin Şi, Laozi'den gitmeden önce öğretilerini kaleme almasını istemiş ve o da "Tao Te Ching” kitabında görüşlerini derlemiş. Bazılarına göre ise Laozi Çin'in efsanevi Sarı İmparatoru Huang-Di imiş. Kadim olan öğretilerde ve düşünürlerde sıkça görüldüğü gibi “Tao Te Ching” kitabının kendinden önce zaten var olan görüşlerin, bilgilerin Laozi tarafından bir araya getirilerek derlenip düzenlenmiş olduğu da iddia edilmektedir. Çok daha eskiye dayanan Yi Çing kitabından esinlendiği ya da yine bölgenin göçer halde yaşayan Şamanik toplumları gibi Doğu Asya halklarının evren ve yaşam hakkındaki gözlem, bilgi ve görüşlerinin derlenmiş hali olduğunu ileri süren güçlü görüşler de vardır.

Öğretinin başlangıç dönemi (M.Ö. 6.yy) bilimsel veya felsefi Tao olarak ele alınırken, ortaya çıkışından sekiz yüzyıl sonra halkın bazı kesimlerinde birtakım ritüelleri, uygulaması görülmüş. Binlerce yıl sonra doğuya seyahat eden Hristiyan misyonerlerce yapılan çevirilerde kendi dini inançlarına bağlı kalarak kasıtlı ya da kasıtsız Tao Öğretisi bir çeşit farklı bir din, Tao'nun ise bir tür tanrı olabileceği ileri sürülmüş. Yani aslında dejenere olmuş öğreti. Laozi’den sonra Taoizm’in en önemli diğer ismi ise Çuangzi imiş.

Okuduğum kitaplardan İş Bankası tarafından yayımlanan, Çince aslından Sonya Özbey tarafından çevrilmiş. Diğeri ise Ursula’nın İngilizce yorumundan Bülent Somay ve Ezgi Keskinsoy tarafından çevrilmiş. Önce çevirmenlerin, sonra Ursula’nın önsözü var. Diğerinde de yine çevirmenin önsözü var. Ursula’nın Çince bilmemesi, kitabın tüm çevirilerinden yararlanıp kendi yorumunu katması, karşılaştırmalarımdaki bazı farklar bana İş Bankası tarafından basılanın aslına daha yakın olabileceği izlenimi verdi. Hoş, “Tao Te Ching”i kim çevirirse çevirsin mutlaka bir parçasının kendi yorumu olacağından, eski Çinceden çevirinin zorluklarından da bahsediliyor. Ursula, çocukluğundan beri etkilenmiş bu kitaptan. Ancak bu etkilenim kuramsaldan çok duygusal gibi bir sezgi oluştu bende. Özellikle doğa, sadelik, dinginlik, akış gibi temaları kitaplarında bulabiliyoruz yazarın.

“Tao Te Ching” (Dao Dejing olarak da çevriliyor) kelimelerinin anlamlarına tek tek baktığımızda; Tao: Yol, yordam, yöntem, adap; Te: Fazilet, erdem, güç, içsel kudret; Ching: Bilgelik kitabı, klasik şeklindeymiş. Yani “Yol ve Erdem Kitabı” olarak düşünülebilir. Ancak çevirmenler bütün bunların Çincedeki engin anlamlar yelpazesini karşılamadığını belirtiyor. Tao Te Ching, 81 adet kısa şiirden oluşuyor. Her biri de sırayla numaralandırılmış. Ursula’nın çevirisinde isimleri de var ama İş Bankası’nda yok. Ursula’nın şiirlerin çoğunun altında kısa yorumları da var sayfalarda. Şiir diyorum ama aslında format olarak öyle. Batı felsefesindeki gibi kuramsal metinlerden ya da diyaloglardan oluşmuyor kitap. Şiir formatında yazılmış. Oldukça sade ve bu yüzden çok anlam çıkarılabilecek bir üslup var. Yani tek şekilde kavrayabileceğimiz bir metin değil. Ayrıca üstü kapalı, gizemli, mistik bir yapısı var. Bir tanrıdan, kurallardan, yasak ve cezalardan da bahsetmiyor. Tüm bunlar dolayısıyla ne bir felsefe ne de bir din kitabına tam uyuyor. Daha çok gizemli bir öğreti gibi.

Kitapta “yol” olarak çevrilen Tao, her şeyin temel ilkesi, köküdür. Tao aslında adı olan bir şey de değildir. Tao düşüncesinde kâinattaki her şey "yin" ve "yang" olarak adlandırılan, birbirine dönüşebilen karşıt kutupların karşılıklı devinimi, değişimi, dönüşümüyle gerçekleşir. Yani Tao, evrenin temelini oluşturan dinamik düzendir. Bir diğer anlamı ise yol gösterici doktrindir. Burada ilke ve prensiplerden azade insan hayatının kendiliğindenliğinin, doğallığının yolunu doğanın müdahalesiz akışına, döngüsüne ve yoluna benzetebiliriz. Kitapta, Batı Felsefesi ve kültüründeki karşılıklarını yakaladığım meseleleri başlıklar halinde vereyim.

 

Pasifizm:

Bilge ruh (diğer kitapta ermiş kişi olarak çevrilmiş), tıpkı doğa gibi kendiliğinden hareket eder, koşulları aktif bir biçimde biçimlendirmeye çalışmak yerine, doğal akışın bir parçası olur. Bu pasifizm, temel temalardan birisi. Çince “ziran” olarak telaffuz edilen “kendiliğindenlik ve doğallık” ile “yapmamayı yapmak” olarak paradoksal çevirebileceğimiz “wei wu wei” temel ifadeler olarak karşımıza çıkıyor. Uzak doğu dövüş sanatlarında da yapmamayı ne kadar iyi yaparsanız düşmanınızın yapma gayreti o kadar tersine döner ve kendine zarar verir. Kitap mecazlar, simgeler ve paradokslar içeriyor.

 

Naturalizm:

Kitabın temel kökü zaten doğa. Kitapta doğa iki farklı çeviride, “bin bir şey” ve “on bin şey” olarak ifade ediliyor. Şüphesiz bu doğadaki büyük çeşitliliği belirtiyor. İnsana da ayrı ve özel bir anlam verilmeyip, onun da doğanın bir parçası olduğu rahatlıkla görülebilir. Biz kimiz ki doğaya müdahale ediyoruz, onu olduğu gibi bırakalım… Su, yumuşaklığı ama sert şeyleri aşındırması, akışta yolunu bulması anlamında önemli bir simge. Aynı şekilde yer, gök, vadiler de imgesel kullanılıyor. Mesela, vadi kadına benzetiliyor. Çocukluk, iyilik, saflık imgeleri de doğal görünümlerin ardında bulunabilir.

 

Panteizm:

Kitapta bir tanrı kavramı olmamasına rağmen, doğanın sonsuz döngüsü, her şeyin doğanın içinde var olması, doğaya duyulan büyük saygı akla panteizm fikrini de getiriyor. Spinoza’nın tözüne benzerlik kurulabilir.

 

Minimalizm:

Zenginlik ve şöhrette gözün olmaması gerektiği, azla yetinmek gerektiği, her şeyin yeteri kadar olması gerektiği de minimalistik yapılar.

 

Etik:

Belki de Sokrates’ten daha önce etik meseleler burada yer alıyor. Erdemli olma, merhametli olma, itidal, tevazu, dürüstlük, doğruluk

 

Diyalektik Mantık:

Tao düşüncesi sıklıkla felsefede diyalektik mantıkla karıştırılıyormuş. Kendi çağdaşı olan Antik Yunan Felsefesinde diyalektik düşüncenin öncüsü görülen Elealı Zenon'un paradoksal mantığı veya Platon, Aristo gibi felsefecilerde bir şeyin karşıtıyla akıl yürütmek veya yakın dönemdeki düşünürlerden Kant, Hegel ve Marx düşüncesinde çelişkilerin saptama yapma konusundaki etkisi şeklinde özetlenecek kuramlar basit veya karmaşık halleriyle diyalektik görüş içinde ele alınır. Ancak Tao'da yer alan ve “yin” ve “yang” olarak geçen karşıtlıklar ilkesi; “yin” ve “yang”ın mutlak olmayışlarıyla, yani, bir şey tümden “yin” veya tümden “yang” olamaması, her kutbun içinde karşıtını barındırması ayrıca bir kutup göreceli “yin” iken “yang”a veya tersine dönüşebilir olması gibi ilkeleri açısından diyalektik görüşle aynı değildir. Ancak Fiziğindeki Belirsizlik İlkesi'nde olduğu gibi "bir şeyin hem bu hem şu olabileceği" durumu “yin” ve “yang” kuramına çok yakındır.

 

Paradoks ve Düalizm:

Önceden de bahsettiğim gibi, paradokslarla yazılan dizelerde her şey karşıtıyla var. Diyalektikten ziyade tam bir düalizm yani. “Yin” ve “yang” zaten tam bir düalizm. Her şey denge içinde, karşıtıyla var. Ama bir senteze varmadığı için diyalektik değil. En eski çağlarda bir dağın karanlık kısmına “yin”, güneşli kısmına ise “yang” denirmiş. Daha sonra evrenin iki temel kuvvetini tanımlamakta kullanılmış. Sonraları da dişillik ve erillik anlamları sırasıyla yüklenmiş “yin” ve “yang”a. 

 

Siyaset Felsefesi:

Kitapta bir hükümdarın nasıl olması, ülkeyi nasıl yönetmesi gerektiği konusunda da ifadeler var. Yine en iyi yönetimin müdahalesiz, pasifist bir yönetim olacağından, insanların zaten en iyiyi kendilerinin bulacağından bahsediliyor. Anarşizmin ve günümüzdeki liberalizmin arası olarak buldum bunu.

 

Nihilizm:

Varlığın yokluktan geldiği, varlık ve yokluğun birbirini doğurduğu, boşluk gibi ifadelerde de nihilisttik temeller buldum.

 

Meditasyon ve Ritüel:

Kitapta herhangi bir ayin, ritüel formül bulunmamakla birlikte o şekilde yorumlanabilecek bölümler var. Beden ve enerjiyle ilgili ifadeler var. Nitekim uzun yüzyıllar sonra Taoizm bu yöne de evirilmiş.

 

Din mi Felsefe mi?

Hegel de din felsefesi tarihi ders notlarında, Çin hakkındaki bilgilere ulaştığı özellikle Fransız misyonerlere çok şey borçlu olduğunu yazmaktadır. Hegel, toplumsal yaşam hakkındaki bilgiler olmasa da misyonerlerin aktardığı Çin'deki inançlara ilişkin bilgilere şüpheyle yaklaşıp özellikle Laozi'nin görüşlerinin farklı bir yaklaşım sergilediğini dile getirmiştir. Ancak, kullanılan kavramların neyi anlattığı konusundaki eksik ve yer yer yanlış bilgiler, Avrupa ve ABD'deki akademik çevre üzerinde de kendini göstermiş. Tao öğretisinin batıda din gibi algılanmasının arkasında yatan sebeplerin en başında misyonerlerin bu öğretileri kendi inançlarına uyarlayarak aktarmaları gelmiş. Hegel de şüpheyi elden bırakmamasına karşın birçok diğer düşünür gibi bu çevirilerin tek tanrıcı anlayışa uyarlanmış halleri üzerinden değerlendirme yapmış. Günümüzde ise tartışmalar bu öğretinin bir doğa dini mi yoksa felsefe mi ya da farklı bir tür bilim mi türü sorular yöneltilerek yürütülmekteymiş. Yanı sıra, felsefe kavramının da batıya ait bir kavram olduğu anımsatılmaktadır.

 

İki çeviri arasında bazı farklılıklar var ama anlamı tam olarak değiştirmiyor. Örneğin birinde “huzursuz ruhlar”, diğerinde “iblisler” olarak çevrilmiş. “Bilge ruh” yerine “Ermiş Kişi”, “acı çekmek” yerine “tasalanmak” gibi farklı ifadeler var. Yalnızca bir bölümde, 61. şiirde bir anlam farkı buldum:

 

“Dişi ki sükunetiyle daima erili yener

Sükunetindendir aşağıda olması” (İş Bankası)

 

“Kadın durgunlukla her zaman hükmedebilir erkeğe,

Altında yatarak” (Metis)

 

Yorumu size bırakıyorum.

 

Sonuç olarak, bu kadim kitabı, ilgisini çekenler için elimden geldiğince yorumlamaya çalıştım. Mistik bir öğretinin temel kaynağını merak edenler için…

 

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

 

“76. Sertlik

Yaşayan insanlar

yumuşak ve hassastır

Cesetlerse sert ve katı

On bin şey,

yaşayan otlar, ağaçlar,

yumuşaktır, esnektir.

Ölünce kuru ve kırılgan.

 

O yüzden sertlik ve katılık

ölüme aittir;

yumuşaklık ve hassasiyet,

hayata.

 

Sert kılıç kırılır,

eğilmeyen ağaç devrilir.

Sert ve yüce göçer gider.

Yumuşak ve zayıf ayakta kalır.”

 

TEŞEKKÜR: Taoizm okumaya beni teşvik eden Archaic Ocean'a teşekkür ederim.

 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER