KİTAP TANITIMLARIM 41.

 

“JACQUES LACAN’IN KURAMI ÜZERİNE BEŞ DERS” (Cinq leçons sur la theorie de Jacques Lacan)  – J.D. Nasio, İmge Y., 237 s., 1. Baskı, 2007.

“Bakış ve ses erojendir.”

Yine, Lacan’la ilgili bir kitapla karşınızdayım. Hala kendisini okumaya geçmedim ama onun hakkında okumalarıma devam ediyorum. Bir sonraki kitabım korku öyküsü olacak, biraz tarzıma döneyim. Her neyse, bu kitap bana Lacan hakkında ilk önerilen kitaplardan birisiydi ancak eğer başlarda okusaydım sanırım pek bir şey anlamazdım. Hala da tam anladığımı iddia etmemekle birlikte eğer Lacan’a başlayacaksanız bu kitaptan başlamamanızı öneririm. Elbette daha önce de söylediğim gibi öncelikle psikanalizi ve Freud’u bilmek gerekiyor Lacan’a geçmek için.

Kitapta bir baskı hatası var hemen ondan başlayayım. Sonlara doğru birkaç sayfa boş, çıkmamış. Elimdeki baskı Mart 2007 tarihli ilk baskı. Umarım yayınevi sonradan düzeltmiştir bu durumu.

Yazar, Arjantin asıllı bir doktor, psikiyatrist ve psikanalist. Önsözde de belirttiği üzere Lacan’ın bazı söylemlerinin yoruma açık olduğunu ve bu kitapta anlattığının kendisinin anladığı Lacan olduğunu “Bu benim Lacan’ım” diyerek belirtiyor. Ders anlatısı ve soru-cevap şeklinde ilerleyen kitapta kendinizi gerçekten derste hissediyorsunuz. Beş dersin içeriği ise şöyle

1. Bilinçdışı ve zevk

     2. Bilinçdışı

     3. Nesne a kavramı

     4. Düşlem

     5.  Beden

Hemen göze çarptığı üzere kitapta çeviride bir terminoloji problemi var. Lacan’ın “jouissance” kavramı “zevk” diye çevrilmiş. İkisi kesinlikle aynı şey değil. Benzer şekilde “imgesel” kavramı “düşlem” diye çevrilmiş ve birkaç kavramda daha var aynı sorun. Çevirilerde bu tarz problemlerle karşılaşılıyor elbette ama standardize etmek iyi olur bu tarz kavramları diye düşünüyorum.

İlk derste, Lacan’ın meşhur söylemleri “Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır” ve “Cinsel ilişki yoktur” irdeleniyor. Ayrıca semptom, gösterge ve gösteren, zevk (jouissance) ve haz işleniyor. Fallik zevk, zevk fazlası ve Ötekinin zevki anlatılıyor. Özellikle çok disiplinli entelektüel bir altyapıya sahip Lacan’ın dilbilimci Saussare’den etkilenerek psikanalize uyarladığı gösterge-gösterilen ve göstereni anlamak, Lacan’ı anlama yolunda oldukça önemli. Buradan bilinçdışını anlamaya geçebilirsiniz. Bilinçdışı bir gösterenler çemberidir ve zevk bilinçdışının enerjisidir. Arzu, zevke karşı bir savunmadır. Bilinçdışı ile zevk birbirine nasıl bağlanır, arzunun tatmini neden imkânsızdır ve bir analitik kürde zevkin yeri nedir gibi sorular cevaplanıyor.

İkinci derste ise beni şaşırtan bir şekilde giriş yapılıyor: “Bilinçdışı sadece psikanaliz alanı içerisinde var olur!” Şimdi buraya kadar anladıklarımı yeniden gözden geçirmem gerekecek sanırım. Elbette bilinçdışını psikanalizin tanımladığını ve varlık düzleminde bir şey olarak olmadığını, bir kavram olarak mümkün olduğunu özellikle Saffet Murat Tura’nın kitabında okumuştum. Ancak Nasio olayı daha da sınırlandırarak, bilinçdışının sadece analiz küründe var olduğunu söylemekte. Daha sonra Lalangue ve özne kavramları işleniyor. Lacan kelimlerle oynayıp yeni kelimeler türettiği için biraz Fransızca’ya hâkim olmak Lacan’ı daha anlaşılır kılardı. Lalangue terimi, langage ve langue kelimelerinden türetilmiş ve ikisi de dil anlamına gelmesine rağmen birisinin ağzımızın içindeki organ olarak dil anlamı da var. Lalangue, zevkin depolandığı yerdir ve kendine ait bilinçdışı yoktur ama kendine ait lalangue vardır. Söylem, gösteren ve bilgi ve Lacan’ın S1-S2 kavramları anlatılıyor. Özne, delik ve boşluk kavramı, rüyalar ve yorum irdeleniyor.

Üçüncü derste ise nesne a (object a) kavramına giriliyor. Fransızca öteki anlamına gelen autre’nin ilk harfinden alınan kavram ve büyük Öteki (A) kavramları irdeleniyor. İmge-simge, nesne a’nın biçimsel statüsü gibi kavramlar açıklanıyor. Burada fazla detaya girmek istemiyorum, özet geçmekle yetiniyorum. Arzu-talep, boşluk ve ensest gibi konular işleniyor. Burada özellikle ilgimi çeken göğüs, klitoris ya da penis gibi erojen organların yanına yerleştirilen ses ve bakış oldu. Ben de ses ve bakışın erojen olduğunu düşünüyorum. Onlar da karşımızdaki öznede koparılabilir-ayrılabilir ve bize sirayet eden parçalar olarak ortaya çıkıyor.

Dördüncü ders, düşlem (imgesel) alanını anlatıyor. Burada klinik yöntem ağırlıkta. Aktarım, nevrozlu ve sapkın, analizde nesne a’yı bulmak, özne ve beden, intihar edimi ve Lacan’ın sansasyonel söylemi “Cinsel ilişki yoktur” irdeleniyor. Aslında bu cümleyle söylenmek istenen bilinçdışımızda bir ilişkiyle bağlanan, kendi aralarında eklemlenmiş cinsel gösterenler olmadığı anlamına geliyor. Cinsel edimde iki eşin her biri nesneye indirgenir. Eşler, partnerlerinin bedeninin bir kısmıyla zevklenir. Bedeninin bütünüyle zevklendiğini iddia etseler bile onu bir nesneye indirgedikleri unutulmamalıdır.  

Son derste ise beden işleniyor. Cinsel beden, konuşan beden, imgesel beden nedir, bütünsel beden kurgusu, bedenin zevki, analiz ve klinik örneklerle desteklenerek anlatılıyor. Derslerden sonra ise kitabın sonunda bilinçdışı özne kavramı üzerine bir konferans yer alıyor. Baskı hataları bu kısımda.

Uzunca bir süredir Lacan hakkında okumaya oldukça zaman harcadım, emek verdim. Umuyorum entelektüel gelişimimde Lacan’ı anlama yolunda biraz ilerleyebilmişimdir. Kendimi hazır hissettiğimde ve cesaret bulduğumda az sayıda olan, Lacan’ın dilimize çevrilmiş kendi kitaplarını okumaya geçeceğim. Bir süre farklı kitaplar okuyup, bilinçdışımda psikanaliz ve Lacan’ın yerleşmesine izin vermeliyim belki de…

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Psikanaliz, biz konuşan varlıkların sonuçta çok az şeyle yetindiğimizi keşfeder. Bildiğiniz gibi, fiili mutluluk, yani somut olarak karşılaşılan mutluluk demek istiyorum, gerçekte çok az araçla elde edilen son derece sınırlı bir tatmindir. Bu sınırın ötesindeki tüm diğer tatminler, Lacancı psikanalizin Öteki’nin zevki adını verdiği şeylerdir. Etik bir bakış açısından, psikanalizin konumu yıkıcıdır; çünkü insanlarda mutluluk arayışını en yüksek iyiyi aramak olarak gören kimi felsefi akımların tersine, psikanaliz şöyle der: İnsanoğlunun en yüksek iyinin özlemini çektiği konusunda hemfikiriz; fakat idealin peşinden koşmaya koyulur koyulmaz, bu idealin çok kısıtlı bir tatminin somut gerçekliğine dönüştüğünü kabul etmek koşuluyla…”Ama nasıl olur!” denilecek bize; “Mutlak mutluluk serabının göreli bir mutluluğa yer vermek için hızla dağıldığını kabul etsek bile, bir mutlak kurgusunun hep ardından koşulacak bir hedef olarak kaldığı yine de doğrudur!” Psikanaliz şöyle cevap verecektir: “Hayır. Konuşan varlık bu ölçüsüz zevki istemez, zevklenmeyi reddeder, bunu e ister ne de yapabilir.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER