KİTAP TANITIMLARIM 9.

 


“MELANKOLİ” – Serol Teber, Say Y., 384 s., 5. Baskı, 2013.

Kitabın, “melankoli” duygusunun psikanalitik açılımı olduğunu sanmıştım ama çok daha fazlasıymış. Melankolinin sanat ve felsefede tarihsel izini süren detaylı bir konsept araştırmaymış meğer. Aslında, kurgu bir kitap olmadığı için kişisel yorum yapabileceğim pek fazla şey yok ama yine de birkaç kelam edeyim. 

İlkçağ felsefesini yeni çalıştığımdan dolayı özellikle o bölümü ayrı bir ilgiyle okudum. Melankolinin yazın ve düşünceyle birlikte, Homeros’la ve eski yunan felsefesiyle başladığını görüyoruz. Dönemin en etkilendiğim filozofu Herakleitos’u ilk melankolik düşünür olarak; Schopenhauer ve Nietzsche’nin öncülü olarak düşünmüştüm ben de, nitekim bu kitapta da o yönde tespitler var. Onun dışında Demokritos ve Empedokles’i yeniden okumak ilgi çekiciydi. Özellikle, arkhe’nin hava, su, ateş, toprak olarak dört elementten oluştuğunu ve bunları harekete geçirenin de sevgi ve nefret olduğunu söyleyen Empedokles’in bendeki etkisi de ayrı oldu.

Kitap ilkçağdan günümüze kadar tarihin izinde melankoliyi sanat ve edebiyatta takip etmesine rağmen, açılışı Dürer’e ayrılan bir bölümle yapıyor ve “Melancolia I” tablosundaki detaylar gerçekten etkileyici bir şekilde aktarılıyor. Dürer’in hayatını da bütünsel olarak aktarıyor. Daha sonraki ilkçağ bölümünden sonra orta çağa geliyoruz. Doğaüstü inançların doruk yaptığı bu çağda melankoliklere nasıl bakıldığı, neler yaşandığı etkili bir şekilde anlatılıyor. Sonrasında ise yeni ve yakınçağı okuyoruz. Özellikle Hölderlin ve Walter Benjamin üzerinde ayrı duruluyor. Bunun yanında elbette Dostoyevski, Nietzsche, Camus gibi isimlerle de haşır neşir oluyoruz. Resim, tiyatro ve müzik gibi sanatlar da felsefe ve edebiyat kadar yer buluyor kitapta.

Melankoli denilen kavramın nasıl doğduğu ve geliştiği, tarih boyunca bu duruma nasıl yaklaşıldığı, bedensel ve ruhsal tedavi ve reçeteler, tanımlamalar, yasaklamalar hatta intihar ve idamlar bize adeta alternatif bir tarih sunuyor: melankolinin tarihini. Elbette modern çağlarda da psikanalizin gelişmesiyle melankolinin nasıl bir içsel ve kişisel mekanizma olduğunu okuyoruz. Topluma uyumsuz ama zeki insanların, gerçeklerin farkında olan ama dünyanın saçmalığını gören insanların, kendi özel hayatlarındaki çocukluk travmaları ve trajik deneyimleri de beraberinde getirerek nasıl içe kapalı ama yaratıcı melankolik kişiliklere dönüştüklerini görüyoruz.

Ufkumu ve bilgi dağarcığımı geliştiren bir kitap oldu. Tek eleştirim, Poe’ya da ayrı bir bölüm ayrılabilirdi. Melankolik bir sanatçı olarak bunu hak ediyordu diye düşünüyorum.

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER