KİTAP TANITIMLARIM 81.

“KÖPEK KALBİ” (Собачье сердце) – Mihail Bulgakov, İş Bankası Y., 132 s., 10. Basım, 2019.

“U-u-u-u-u-u-hu-hu-huhu-uu! Ah. Bana bakın, ölüyorum! Son duamı uğulduyor tipi kemeraltında, ben de onunla birlikte uluyorum. Bittim artık, bittim. Halk Ekonomisi Merkez Sovyeti çalışanları için yeterli beslenme yemekhanesinin önünde, kafasına kirli bir külah geçirmiş alçak bir aşçı kaynar su döktü üstüme ve sol böğrümü haşladı. Adi herif, bir de proleter olacak! Tanrım, çok acıyor! Kemiklerime kadar eritti kaynar su. Şimdi uluyorum, uluyorum, uluyorum ama ne faydası var ki ulumanın?

Ne yaptım ki ben ona? Ne? Halk Ekonomisi Sovyeti’ni yiyip bitirecek değilim ya çöplüğünü eşelemeyle? Açgözlü pislik. Suratına bir bakın denk gelirseniz: Tam bir yağ tulumu! Bakır suratlı hırsız. Ah, insanlar, insanlar! Külahlı bana kaynar su ikram ettiğinde öğlendi. Şimdi hava karardı, Preçistenka itfaiye bölüğünden soğan kokusu geldiğine göre saat öğleden sonra dört civarı olmalı. İtfaiyeciler akşam yemeğini soğanlı lapayla geçiştirir bildiğiniz gibi. Bizim için bu yenecek son şeydir, mantar misali. Bu arada, Preçistenka’dan tanıdığım köpekler anlatmıştı, Neglinnıy Sokağı’ndaki Bar adlı restoranda pikan soslu mantar tıkınıyorlarmış günün yemeği olarak. Porsiyonu üç ruble yetmiş beş kapik. Seveni olabilir elbette. Hâlbuki galoş yalamaktan farksız… U-u-u-u-…”

Genelde, okuduğum kitapları tanıtırken alıntılarımı sona koyarım. Bu sefer en başa koymayı tercih ettim. Kitabın ilk sayfasını olduğu gibi alıntıladım. Bu vurucu ve ivedilikle acıma duyguları uyandıran girişte, Moskova’da yaşayan sokak köpeği Şarik’in sözlerini dinliyoruz. Kitap boyunca da ayrı bölümler halinde değil, iç içe, birinci şahıs olarak Şarik’in gözünden ve üçüncü şahıs olarak anlatıcıdan takip ediyoruz olay örgüsünü. Olaylar, o zamanki Sovyetlerde, Bolşevik Devrimi’nin hemen sonrasında geçmekte. Hikâyenin girişi dramatik olsa da, sarkastik bir alegori şeklinde devam ediyor. Oldukça sürükleyici ve eğlendirici bir kitap.

Şarik, aslında bizim hayvanlara verdiğimiz Karabaş ya da Sarman misali genel bir adlandırma. Hikâyenin kahramanı sokak köpeğinin, sahibi olmadığı için bir ismi de yok. Onu ölümden kurtarıp evine götüren cerrah Filip Filipoviç’in seslendiği adıyla Şarik, başlarda bu durumdan mutlu olsa da sonrasında başına gelecekleri bilmiyor. Filipoviç, Şarik’i iyileştirip besledikten sonra tıbbi bir deneyle ona, ölmüş bir suçlunun erbezleri ile hipofiz bezini yerleştiriyor. Doktorun beklentisi, Şarik’in gençleşmesi iken beklenmedik bir shapeshifting meydana geliyor ve Şarik bir insana dönüşüyor. Arsız, yüzsüz, kaba saba, şehvet düşkünü bir insana dönüşen, yeni adıyla Poligraf Poligrafoviç Şarikov, doktorun hayatını cehenneme çeviriyor. Ancak, politik görüşleri doktorunkiyle ters düşen bu insan-köpek, Sovyet bürokrasisinde kendine yer buluyor. Devamını okumak isteyen için anlatmayayım.

Sade bir dille yazılan ama oldukça akıcı bir kitap. Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicvediyor, şu anki Ukrayna topraklarında doğmuş olan yazar. Döneminde oldukça tartışılan bir yapıtmış. Hatta uzun süre yasaklıymış. Bu izlekleri kitapta sürmekte zorlanmıyorsunuz. Örneğin Filipoviç, proletaryadan hoşlanmayan bir zengin. 7 odalı bir yerde yaşadığı için hükümetle başı dertte, bu durum lüks olarak görülüyor. Şarikoviç ve Filipoviç’in Lenin üzerine tartışmaları oldukça can alıcı bir bölüm. İnsana dönüştükten sonra kedi kovalaması, komşunun camını kırması gibi eğlendirici sahnelerle de mizah dozu yükseliyor. Elbette bir yandan da insan-hayvan arasındaki ayırımı sorguluyorsunuz. Bir sokak köpeğinin zor yaşamına da tanıklık ediyorsunuz.

Çevirmene de ayrı bir parantez açmak istiyorum. Mustafa Kemal Yılmaz adlı çevirmen, Rusça aslından dilimize çok başarılı bir çeviri yapmakla kalmamış, kitapta geçen ve o döneme, Moskova’ya ait olan, bizim yabancısı olabileceğimiz her şeyi alt açıklamalarda anlatmış. Örneğin, “X Sokağı, Y yemeği, Z içkisi” vb. Ayrıca, yaptığım araştırmalarda, orijinalinde adı Sharik olan köpeğe, dilimizde bu kitabı yayımlayan bazı yayınevlerinin çevirilerinde Topak, Boncuk gibi adlandırmalar yapıldığını okudum. İyi çeviri okumanın önemini bir kez daha görüyorum. İş Bankası Yayınları’ndan asla pişman olmadım şimdiye kadar.

Sonuç olarak, siyasi hicivlerle dolu bu sistem eleştirisi kitabını, ne tarz severse sevsin, kitap okumayı seven herkese tavsiye ederim. Özellikle o yıllarda edebi olanın, siyasi olanla paralel olduğu bir ortam olduğunu düşünürsek, kitaba olan saygım daha da artmakta.

Stalin’in her fırsatta uyguladığı sansür kitabın basımını çok sonralara bırakmış. Bir gerçek var ki Stalin’in kalbi 1953’te durdu fakat Köpek Kalbi hala atmaya devam ediyor… Sanat, özellikle edebiyat; uzun vadede siyasetten daha etkili ve kalıcıdır derler, katılmamak mümkün mü?

Yorumlar

  1. Katılmakla kalmayıp, bu muhteşem eseri, emek verip araştırmalar eşliğinde tanıttığınız, çevirmen ve çeviri ile ilgili gerçekten önemli bir konuyu da vurguladığınız için ayrıca teşekkür ediyorum, emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. İlgi ve yorumlarınız için ben teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER