KİTAP TANITIMLARIM 71.

“KAOS’UN KUTSAL KİTABI” (Breviaire du Chaos) – Albert Caraco, Sel Y., 104 s., 1. Basım, 2016.

“Ölüme doğru gidiyoruz…”

Ne üst ne de alt başlıkları olan tek bir metin… Dünyaya ve insanlığa karşı acımasız bir eleştiri… Nihilist bakış açısıyla yazılmış bu metinde bugüne ve geleceğe dair umutlu tek bir şey yok. Karamsar ve umutsuz herkesi etkileyecek paragraflar birbiri ardına sıralanıyor. Öncelikle yazara dair oldukça ilgi çekici birkaç şey belirtmek istiyorum. İntiharın tek yol olduğunu düşünmüş ama kendisini seven ailesini üzmemek için ertelemiş. Önce annesini kaybetmiş. Babasını kaybettikten de birkaç saat sonra intihar etmiş! Ayrıca 1919 senesinde İstanbul’da doğmuş, oradan Orta Avrupa’ya göç etmişler, daha sonra Nazi Almanya’sından kaçıp Uruguay’a yerleşmişler.

Ölüme olan ilgi, mizantropi ve her şeyin boş olduğu fikri kol geziyor paragraflarda. Yaşadığımız dünyadaki insan düzeninin kaosunda, hayatın bir anlamı olmadığını, bizi bekleyen umutlu bir gelecek olmadığını belirtiyor yazar. Nietsche, Schopenhauer ve Cioran’dan izler bulmak mümkün. Ancak onlar kadar sistematik ve üst düzey bir dil kullanmıyor, bir tutunamayanın tüm öfkesini kusuyor adeta varoluşa. Sisteme ve güçlünün söz sahibi olduğu köle düzenine karşı geliyor. Tanrıların da işe yaramaz yaratımlar olduğunu, var olmadıklarını belirterek ateist söylemlerde de bulunuyor. İnsanoğlunun yok olması gerekliliğini savunuyor. Bugünün anarşist ve nihilistlerinin haklı olduğunu ama onların da sistem içerisinde sindirildiğini belirtiyor. Geleceğe dair umut beslemiyor, insanlığın ve dünyanın umutsuz yarınlara devindiğini söylüyor. Soğuk, doğrudan ve berrak bir karamsarlık var. Ürememize, üretmemize ve tüketmemize isyan ediyor. Uygarlıktan ve beton yığınlarından nefret ediyor.

Bu kitap bir kıyamet habercisinin elinden çıkma karanlık bir nihilizm. Kaosun ve mutlak sonun çağrısı… Huzursuz okumalar diliyorum ilgilenenlere.

 

SEÇTİĞİM ALINTI:

“Bizim dinlerimiz insan türünün kanseridir, bu kanserden ancak ölerek kurtulabiliriz, dinlerimiz yok olsun diye ölüyoruz; felaket, rahipleri cemaatleriyle birlikte yutacaktır, harabelerin ortasında insanlıktan sağ kalacak olanlar, ayakta kalan taşlara saldıracaktır. Ulusların evreni baştan düşünmeleri gerekirken büyük yapıların bakımını yapıp restore ettiklerini görünce gülüyorum, onların ruhani ölümleri buradan doğacak; gelecek felaketin insafına kalmış yüzlerce halkın, hayali ya da gerçek antikçağlarını korumaya çalıştıklarını görmek güldürüyor beni; ayakta kalacak olan hiçlik olacakken tapınakların hiçlikten kurtarılmaya çalışmasını görmek beni güldürüyor ve ben her şeyin öleceğini söylüyorum, insanlarla taşlar arasında, taşlarla insanlar arasında fark olmayacak. Yarın ölümün kaosla düğünü kutlanacak ve biz şimdiden onların sofrasını süslüyoruz, onların şenliği için çalışıyoruz; kurban edilmiş, dilim dilim kesilmiş, haşlanmış ve kızartılmış halkların etlerinin ortasında nadide birer parça olarak yer alacak binalarımız; halkların en derin yeri Tanrı’nın inayeti karşısında sevgiden titreyecek ve can çekişirken, tanrısal olduğunu hayal ettikleri boşluğu seyredecekler.”

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER