KİTAP TANITIMLARIM 8.

 

 

“KARANLIĞIN SOL ELİ” (The Left Hand of Darkness) – Ursula K. Le Guin, Ayrıntı Y., 304 s., 13. Baskı, 2017.

H.G. Wells’i bilimkurguda hep sevmişimdir. Zira Jules Verne gibi bilimsel detaylar ve gelecekte ne olabilir konusunda öngörü/kehanetlerde bulunmak yerine sosyal mesajlara odaklı okunabilecek metinleri vardır. “Karanlığın Sol Eli” kitabının önsözünde Le Guin de bilimkurgunun gelecek öngörüsü işine soyunmak zorunda olmadığını söylüyor. Buna soyunan her kurgunun kaçınılmaz olarak zaten aşama aşama kötüye giden gidişatla insanoğlunun sonunun gelmesi arasındaki bir yola çıkacağını söylüyor. Dolayısıyla, ütopik bilimkurgu ve fantastik macera karışımı bu kitap da Wells’in eserleri gibi bir amaç edinmiş durumda. Hem de daha zengin ve daha edebi.

Kitap tam bir “fantastik” “edebiyat”. Fantastik maceralardaki “yola çıkan kahraman” temalı olay örgüsünden çok az alsa da, kurgusal dünya, diyar ve karakterleri, uzay-galaksi-gezegen odaklı bilimkurgusal eksenle yoğurup, alt metinlerinde ve ana fikrinde tokat gibi bir gerçeği, toplumsal cinsiyeti yüzümüze çarpıyor.

Gethen (Kış) adlı gezegende androjen (çift cinsiyetli) insanlar yaşamaktadır. Sıcaklık oldukça düşüktür ve bolca kar-buz vardır etrafta. Erhenrang, Orgoreyn gibi farklı diyarlarda yaşayan halk, kraliyete benzer yönetime sahiptir. Yılın 5’te 4’ünü cinsellik güdüleri olmadan geçirirler. Yalnızca “kemmering” denilen kısa dönemde cinsel güdüleri harekete geçer ve erkek ya da kadın gibi davranabilirler. Dolayısıyla bazen erkek bazen kadın olabilen Gethenliler, hem anne hem de baba olabilmektedirler. Teknoloji ya da bilimin çok ileri düzeyde olmadığı,  uçan hiçbir canlının yer almadığı, büyük yırtıcı gibi türlerin bulunmadığı bir diyardır Gethen. Toplumda cinsiyet ayrımına dayalı bir sistem yoktur. Günlük hayatta da bunun izi yoktur. En önemlisi ise gezegende asla savaş yoktur. Savaş kelimesi bile yoktur. Tabi yine suç ve ceza vardır, genelde bayıltıcı silahlar kullanılmaktadır. Bu diyara dış gezegenlerden erkek bir elçi olan Genli Ai gelir. Amacı Gethen’i galaksiler birliğine bağlamaktır. Kitapta genelde onun başından geçen olaylara tanık oluyoruz.

Kitap, kendi dünyamızı ve insanlığı sorgulatıyor ve günlük tavır ve davranışlarımızdan yönetim sistemimize kadar ne kadarının cinsiyete dayalı olduğu konusunda oturup düşünmemizi sağlıyor. Ataerkil bir dünya ile eşit bir dünya arasındaki farkları görüyoruz. Kitabın derdi kesinlikle “insan” olabilmek ve herkesin herkese “insan” olarak davranabilmesini sorgulatmak. Alt metin anlamında oldukça etkileyici bir kitap...

Yazarın dili akıcı ancak görece az sayfada çok fazla yaratılmış/türetilmiş isme (kişi, diyar, terim vb.) maruz kalmak bazen okurken zorluyor, bu anlamda kitabın başları biraz zor ilerliyor diyebilirim ama basit ve sürükleyici bir fantastik macera yazmak gibi bir misyonu olmadığı için anlaşılabilir bir durum. Aralara serpiştirilmiş mitos bölümleri ise yaratılan dünyayı aşama aşama daha iyi anlamamızı sağlıyor. Oldukça vurucu, mitoloji ve dinlerdeki destanlar gibi bölümler. Hikâyenin kendisinden ziyade mesajlarının vurucu olduğunu da tekrar belirteyim. Bunun yanında özellikle Genli Ai ile Estraven’in kaçış yolculuğu olan bölümler, kitabın en güçlü bölümleri ve odakta yer alıyor. Kar, buz, fırtınalar içindeki kış koşullarında onlarla beraber soğuğu, açlığı ve mücadeleyi, sonsuzlukta yalnızlık ve yabancılığı hissettim diyebilirim. Esas nokta ise aralarındaki yakınlaşma. Genli Ai, ne erkek ne kadın olan bir bireyi tam çözememekte ve ona güvenememektedir. Estraven ise Genli Ai’ye sonsuz güvenmiş, onun uğruna mücadele vermiş ve ona salt bir sevgiyle insanca davranmıştır. Sohbetlerindeki şu bölümü alıntılamak isterim:

Estraven (E)-Söylesene ırkınızın öteki cinsiyeti sizden ne kadar farklı?

Genli Ai (G)-Bunu hiç düşünmemiştim. Sen hiçbir kadın görmedin.

E-Sendeki resimlerde gördüm. Kadınlar, hamile Gethenlilere benziyor ama göğüsleri daha büyük. Zihinsel davranışları senin cinsinden çok mu farklı? Ayrı bir tür gibi mi onlar?

G-Hayır. Evet. Hayır, elbette, aslında değil. Ama bu fark çok önemli… Sanırım bir insanın hayatındaki en önemli şey, tek başına en belirleyici etken erkek veya kadın olarak doğmak. Çoğu toplumda insanın beklentilerini, etkinliğini, bakış açısını, etiğini, tavırlarını bu belirliyor; hemen hemen her şeyini. Kelime hazinesi. Semiyotik kullanım. Giyiniş. Hatta yemekler. Kadınlar… Kadınlar genellikle daha az yerler. Doğuştan olan farklılıkları öğrenilmiş farklılıklardan ayırt etmek cidden zor. Kadınların toplum işlerine erkeklerle eşit biçimde katıldıkları yerlerde bile çocuk doğurma ve büyütme işini onlar yapıyor.

E-Demek eşitlik genel kural değil öyle mi? Zihinsel bakımdan aşağı mı onlar?

G-Bilmiyorum. Genellikle matematikçiler, besteciler, mucitler ya da soyut düşünürler onlardan çıkmaz. Ama aptal oldukları anlamına gelmez bu. Fiziksel olarak kasları daha az gelişkin. Ama psikolojik olarak erkeklerden daha dayanıklılar. Buraya geleli 2 yıl oldu ve şu an tam da hatırlamıyorum neye benzediklerini aslında. Sana oldukları kadar bana da yabancılar şu an.”

Kitabın isminden de bahsedeyim. Bir şarkı dizelerinden alınıyor: “Işık karanlığın sol elidir, karanlık da ışığın sağ eli. İkisi birdir, yaşam ve ölüm yan yana yatarlar kemmerdeki sevgililer gibi, tutuşmuş eller gibi, sonuçla yol gibi”. Kitapta vurgulanan da ying-yang felsefesindeki gibi, düalizm,  zıtların birlikteliği ve iç içeliği. Bunun simgesi de elbette çift cinsiyeti Gethenliler.

Sonuç olarak, birçok yerli fantastik yazarımızın da kurgu ve alt metin konusunda örnek alması gerektiği harika bir eser. 

 

NOT: Bu tanıtım, "KURŞUN KALEM" Edebiyat Dergisi'nin 48. sayısında (Nisan-Haziran 2018) yayımlanmıştır. Yayımda emeği geçen herkese teşekkür ederim 

Yorumlar

SİZİN İÇİN ÖNERİLEN DİĞER İNCELEMELER